Hrant Dink cinayeti dosyası: Öldürülmesinin üzerinden 17 yıl geçti, tetikçiye tahliye kapısı açıldı

Bu süreçten geriye kimsenin detaylarını anımsamadığı, kimlerin yargılandığını bile unuttuğu; dosyanın hedef haline getirme, korumama, cinayeti işleyenlerin ve azmettirenlerin gözetildiği sürecin tamamını kapsadığını göz önünde tutmayan bitkin bir hafıza kaldı.

Sabiha Gökçen'in Ermeni olabileceğine dair bir haber sonrasında hedef haline getirilen ve dil uzmanlarının dahi "hakaret" bulunmadığını belirttiği bir yazı nedeniyle "Türklüğe hakaret" suçundan hapse mahkûm edilen Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesinin ardından başlayan yargılama süreci 17 yılı geride bıraktı. Bu süreçte, cinayeti işleyen ekibin "hassas ve milliyetçi gençler" olduğu tezinden başlayarak, "Ergenekon örgütü tarafından yönlendirilen bir grup" olduğu iddiasına, oradan da "Ergenekon soruşturmasını açmak amacıyla Fethullah Gülen cemaatinin organize ettiği grubun cinayeti gerçekleştirdiği" tezine kadar bir dizi iddia ve tez geliştirildi. Ancak, bu süreçte kimlerin yargılandığına dair detayların birçoğu unutulmuş durumda.

Dink ailesi ve kamuoyunun çabalarıyla birçok kamu görevlisi yargı önüne çıkarıldı, ancak mücadele halen devam ediyor. Geçen yıl tetikçi Ogün Samast, daha uzun süre cezaevinde tutulabilecekken tahliye edildi. Ardından hakkında "örgüt" davası açılması, neden daha önce böyle bir davanın açılmadığı sorularını beraberinde getirdi.

17 senelik yargılama sürecinin bir özeti ve içeriği şu şekildedir:


1- YASIN HAYAL, TRABZON EMNIYETI TARAFINDAN YAKINDAN TANINAN BIR ŞAHSIYETTI. 24 EKIM 2004 TARIHINDE TRABZON'DAKI BIR MCDONALD'S ŞUBESINE DÜZENLEDIĞI BOMBALI SALDIRIDA ÇOĞU ÇOCUK ALTI KIŞI YARALANDI. YAKALANAN HAYAL'IN DOSYASI, OLAĞAN ŞARTLARDA TERÖR SAVCILIĞINA GÖNDERILMESI GEREKEN BIR VAKAYDI, ANCAK TRABZON POLISI DOSYAYI HIÇ ERZURUM'A ILETMEYEREK OLAYI BASIT BIR ADLI VAKA OLARAK DEĞERLENDIRDI. EĞER OLAY TERÖR SUÇU OLARAK ELE ALINSAYDI, HAYAL'IN ALDIĞI HAPIS CEZASI MUHTEMELEN ARTIRILACAK, TUTUKSUZ YARGILANMA OLASILIĞI AZALACAK VE ÖRGÜT BAĞLANTILARI DAHA DETAYLI BIR ŞEKILDE INCELENECEKTI. ANCAK BU ADIMLAR ATILMADI; TELEFON KAYITLARI DAHIL HAYAL'IN BAĞLANTILARI ARAŞTIRILMADI. BU ÖZEL MUAMELE, POLIS VE TRABZON'UN ZATEN TANIDIĞI HAYAL IÇIN YAPILDI VE BU DURUM, DINK CINAYETI BAĞLANTILARININ DAHA O ZAMAN ÇÖZÜLEBILECEĞI BIR FIRSATIN KAÇIRILMASINA YOL AÇTI

Hrant Dink...

2- Yasin Hayal, Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanarak sadece 11 ay tutuklu kaldı. Tutuklu süresinin 3 ayını akıl hastanesinde geçirdi ve "akıllı" raporu aldıktan kısa bir süre sonra Eylül 2005'te tutuksuz yargılanmaya başladı.

3- Tahliye kararı, mahkemenin asıl heyetinin izinli olmasına rağmen, nöbetçi heyetin tahliye kararı vermesiyle dikkat çekti. Olağanüstü bir durum olmamasına rağmen dosya ile ilgisiz bir tecim mahkemesi üyesi ile icra hâkiminin yer aldığı bu heyet, Hayal'e yurtdışına çıkış yasağı koymamıştı.

4- Yasin Hayal'e Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi, bombalama suçundan 6 yıl 8 ay ceza verdi. Ancak adalet müfettişleri, bu cezada indirim yaparak tüm cezaları alt sınırdan verdiler. Daha sonrasında Adalet Bakanlığı müfettişleri, Hayal'i serbest bırakan hâkimlerle ilgili soruşturma başlatmadılar.

5- Mahkeme, Hayal'i 14 Haziran 2006'da cezalandırdı, ancak Yargıtay tarafından onaylanması gerekiyordu. Yargıtay'daki aşırı gecikme nedeniyle Hayal, öncesinde yattığı süreyi de göz önünde bulundurarak serbest kaldı. Eğer Yargıtay kararı daha erken alınsaydı, Hayal'in cezaevinde kalma süresi uzayacaktı.

6- Jandarma, Hrant Dink'in öldürüleceğini biliyordu, ancak "operasyon yetkimiz yoktu" savunmasıyla bu bilgiye müdahale etmedi.

7- Erhan Tuncel, polis muhbiri olmasına rağmen Hrant Dink cinayetini organize etti. Polis, Tuncel'in muhbirlik statüsünü korumak adına çaba gösterdi. Tuncel, cinayetle ilgili bilgilerini istihbarat ağının dışına çıkarıldı ve cinayet işlendi.

8- Tuncel, Trabzon Emniyeti İstihbarat Şubesi'nde çalışarak polis Muhittin Zenit'e bağlandı. Ancak muhbirlik statüsü sonlandırıldıktan kısa bir süre sonra Dink cinayeti işlendi. İstihbarat ağının dışına çıkarılması, cinayetin işlenmesine göz yumulduğu izlenimini bıraktı.

9- Jandarma, Hrant Dink'in öldürüleceğini biliyordu ancak "operasyon yetkimiz yoktu" savunmasıyla müdahale etmedi.

10- İstanbul emniyeti, Trabzon emniyetinin uyardığı 17 Şubat 2006 tarihinden itibaren Hrant Dink'in tehdit altında olduğunu biliyordu. Ancak Dink'e koruma tahsis etmeyerek suikastın önlenmesine müdahale etmedi.

11- İstanbul emniyeti, Trabzon emniyetinin uyarısını almadığını iddia etti. Bu durum, yargılama süreciyle ilgili gelişmelerin yeterince izlenmediği ve tehdidin ciddiyetinin algılanmadığı suçlamalarına neden oldu.

13- Hrant Dink cinayeti, Yasin Hayal ve Erhan Tuncel tarafından başlatılan bir grup organizasyonu tarafından işlenmiştir. Cinayetin sorumluluğu, "bir üst akıl" tarafından alınan bir kararla belirlenmiştir. Bu üst akıl hakkında çeşitli varsayımlar ortaya atılmıştır, ancak bu konudaki belirsizlik 2007'den beri devam etmektedir. İlk olarak, bu üst akılın "Ergenekon örgütü" olduğunu savunan cemaat savcılarına karşı, 15 Temmuz sonrasında cinayetin cemaat tarafından planlandığı ve Ergenekon soruşturması için bir bahane olarak gerçekleştirildiği iddiaları ortaya atılmıştır. Olayın somut verilerine göre, cinayetten sadece 3 gün önce İstanbul'a gelen Ogün Samast, Yasin Hayal'in verdiği silahla Hrant Dink'i arkasından yaklaşarak öldürmüştür. Bu sırada, tetikçinin İstanbul'a gelişiyle ilgili bilgilerin bulunduğu otogardaki polislerin varlığı tespit edilmiştir.

14- Ogün Samast'ın yakalanması cinayetten kısa bir süre sonra gerçekleşmiştir. Medyaya Samast'ın görüntüleri servis edilmiş, babasının ihbarı sonucu İstanbul'dan Trabzon'a dönerken otobüste yakalanmıştır. Samast, Samsun emniyetine götürülmüş ve burada bayrak önünde "kahramanlık pozu" verdirilmiştir. Bu anın görüntüleri, polislerin takdirini almış ve Samast'ın bağlantıları hızla ortaya çıkmıştır. Trabzon'daki yapılan operasyon sonucunda adı geçen tüm kişiler gözaltına alınmıştır.

15- İhmaller zinciri açığa çıksa da, o dönemdeki kamu görevlileri hakkında herhangi bir işlem yapılmamıştır. Kamu görevlilerinin davaya dahil edilmesi 9 yıllık bir süreç içinde gerçekleşmiştir.

16- İlk iddianamede, Samast'ın yanı sıra cinayetin azmettiricisi Yasin Hayal ve polis muhbiri Erhan Tuncel de dahil olmak üzere 12'si tutuklu 18 sanık bulunmaktadır. İlk yargılama, özel yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 2 Temmuz 2007'de başlamıştır.

17- İlk duruşmada, sanıkların cezaevi aracının üzerindeki "ya sev ya terk et" çıkartması dikkat çekici olmuştur. İlk yargılama, 2 Temmuz 2007'de başlamış ve Ocak 2012'de sonuçlanmıştır. Yasin Hayal, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılırken, Erhan Tuncel'e 10 yıl 6 ay hapis cezası verilmiş ve tahliye edilmiştir. Ogün Samast'ın davası, o tarihte 17 yaşında olduğu için çocuk mahkemesine alınmıştır.

18- İlk yargılamada, sanıkların "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan beraat ettiği ancak mahkeme başkanının "bu cinayeti basite indirgeyemeyiz" şeklindeki açıklaması dikkat çekmiştir.

19- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, "örgüt" suçundan ceza verilmemesi nedeniyle kararın bozulmasını istemiştir. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, sanıkların "suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt üyesi" oldukları gerekçesiyle beraat kararlarını bozmuştur.

20- Yeniden başlayan dava, 17 Eylül 2013'te görülmeye başlanmıştır. Yargıtay'ın bozma kararına uyularak Samast'ın çocuk mahkemesinde yargılandığı dosya ana davayla birleştirilmiştir.

21- İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, davayı karara bağlamıştır. Samast ve Tuncel, "örgüt" suçundan değil, "suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt üyesi" oldukları gerekçesiyle yargılanmıştır. Mahkeme Başkanı, verilen kararın "örgüt yoktur" anlamına gelmediğini belirtmiş, ancak bu kararın tatmin edici olmadığını ifade etmiştir.

Ogün Samast

22- Mahkeme heyeti, Yasin Hayal'i "Silahlı suç örgütü kurmak ve yönetmek" suçundan 7,5 yıl, Ogün Samast'ı "Silahlı örgüt üyesi olmak" suçundan 2,5 yıl hapis cezasına mahkum etti.

Ersin Yolcu, "Silahlı örgütü üyesi olmak" suçundan 1 yıl 10 ay 15 gün hapis, Ahmet İskender, "Silahlı örgütü üyesi olmak" suçundan 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası aldı.

Zeynel Abidin Yavuz, "Hrant Dink'in Yasin Hayal'in azmettirmesi sonucu Ogün Samast tarafınca öldürülmesine yardım" suçundan 12,5 yıl, "Silahlı örgüt üyesi olmak" suçundan 1,5 yıl olmak üzere toplam 14 yıl 22 gün hapis cezasına çarptırıldı. Yavuz'un Dink'in öldürülmesine yardım suçundan tutuklanmasına karar verildi.

Tuncay Uzundal, "Hrant Dink'in Yasin Hayal'in azmettirmesi sonucu Ogün Samast tarafınca öldürülmesine yardım" suçundan 15 yıl, "Silahlı örgüt üyesi olmak" suçundan ise 1 yıl 10 ay 15 gün olmak üzere toplam 16 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. Uzundal hakkında Dink'in öldürülmesine yardım suçundan yakalama kararı çıkartıldı.

Salih Hacısalihoğlu ile Osman Hayal hakkında ise suçları sabit olmadığından beraat kararı verildi. "Büyük abi" Erhan Tuncel, Trabzon'daki McDonald's'a bombalı saldırı olayında tasarlayarak bomba kullanmak suretiyle altı kişiye yönelik, "Kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan 78 yıl, Hrant Dink'in Yasin Hayal'in azmettirmesi sonucu Ogün Samast tarafınca öldürülmesine yardımdan 18 yıl, "Mala zarar verme" ve "Silahlı örgüt üyesi olmak" suçlarından 3,5 yıl olmak üzere toplam 99,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Tuncel, yeniden tutuklandı. Tetikçi Ogün Samast, "Tasarlayarak öldürmek" suçundan daha önce 22 yıl hapis cezasına, Yasin Hayal ise azmettirme suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu cezalar, Yargıtayca onanmıştı.

23- Evet, Dink ailesi kararı temyiz etti. Dink ailesinin avukatları, dosyayı Yargıtay'a taşıdı. Avukatlardan Hakan Bakırcıoğlu, dilekçede, "silahlı suç örgütü üyeliğinden" değil "silahlı terör örgütü üyeliğinden" hüküm verilmesi gerektiğini bildirdi. Sanıkların, "Örgüt kurarak anayasal düzeni ortadan kaldırmaya çalıştıkları" açıklandı.

24- 2007-2013 arasında TBMM Hrant Dink Cinayetini Araştırma Komisyonu, Başbakanlık Teftiş Kurulu, Devlet Denetleme Kurulu, cinayeti araştırdı ve raporlar yazdı. Bu raporların tamamında kamu görevlilerin ihmallerine dikkat çekiliyor, cinayetin göz göre göre işlendiği vurgulanıyordu. Bu gelişmeler üzerine, İçişleri Bakanlığı, Dink ailesinin şikâyeti ve basında çıkan haberler doğrultusunda 2013'te resen soruşturma başlattı. Ancak üst düzey emniyet ve jandarma yetkilileri hakkında uzun süre soruşturma izni verilmedi. Kamu görevlileri şahit olarak bile dinlenmedi.

25- Kamu görevlileri hakkında 2010'a kadar Başbakanlık Teftiş Kurulu ve TBMM tarafından hazırlanan raporlardaki dikkatsizlik iddialarına rağmen soruşturma açılmaması üzerine Dink ailesi, AİHM'ye başvurdu. AİHM, yargılama süreci bitmemesine rağmen, durumu istisna kabul ederek dosyayı ele aldı ve Türkiye'den savunma istedi. Savunmada, "Dink

'in halkı kışkırttığı ve koruma istemediği" gibi vahim iddialarda bulunuldu. Büyük tepki çeken bu savunmadan sonra AİHM, Türkiye'yi, "etkili soruşturma yürütmemesi" sebebiyle mahkûm etti. İstanbul ve Trabzon emniyet müdürlüklerindeki polisler ve Trabzon jandarma yetkilileri hakkında soruşturma açılması istendi. Aralık 2010'da kesinleşen bu karardan sonra 2011'de avukatlar, yeniden kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmuş oldu.

26- Hayır. Bu kez de farklı savcılıklardan görevsizlik, yetkisizlik, takipsizlik kararları çıkmaya başladı. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül döneminde Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun 2012'deki raporunun peşinden suç duyuruları yinelendi. Ancak gene etkisiz soruşturmalar yürütülmeye başlandı.

27- Nisan 2013'te yargı sistemine yönelik yapılan değişimler kapsamında, AİHM'nin, "etkin bir soruşturma yürütülmediğine" hükmettiği davalarla ilgili konularda soruşturma açılmasına izin verildi. Tekrar soruşturma açıldı, ancak savcılığın ve savunma makamının karşılıklı itirazlarıyla süreçte uzamalar görüldü. 17/25 Aralık sürecinin ardından Adalet Bakanlığı'nın 2014 ortalarında aldığı kararla kamu görevlileri için yargı yolu açıldı.

28- Bakanlığın bu kararının ardından devam eden yargılama dışında, İstanbul Özel Yetkili Başsavcılığı'nın 2007'de açtığı ve açık tuttuğu dosya canlandırıldı. 8 Mayıs 2014'ten itibaren dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü, Trabzon ve İstanbul emniyet yetkilileri hakkında soruşturma başlatıldı. Dink ailesinin başvurusu üzerine hakkında soruşturma izni verilmeyen bazı kamu görevlilerinin soruşturulması gerektiğine yönelik Anayasa Mahkemesi'nden çıkan karar da soruşturmayı etkin hale getirdi. İstanbul'daki iki ayrı soruşturma dosyası ile Trabzon'daki dosyalar birleştirildi. Trabzon'da yargılanan ve çok düşük ceza alan jandarma görevlilerinin dosyaları da getirtildi. Eski Trabzon Emniyet Müdürü ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Ercan Demir, Muhittin Zenit gibi isimler soruşturmaya dâhil edildi ve tutuklandı.

4 Aralık 2015'te ikinci iddianame hazırlandı. Savcı Gökalp Kökçü tarafından hazırlanan iddianamede, eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ile polis müdürleri İlhan Güler, eski Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ile yetkililer Faruk Sarı, Engin Dinç, Ercan Demir, eski İstihbarat Daire Başkanlığı yetkilileri Sabri Uzun, Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Taner Demirel gibi isimler hakkında dava açıldı. 26 kamu görevlisinin dosyası, ana dava dosyası ile birleşti.

29- Hayır. Savcılık, örgütsel yapı içinde hareket ettiği düşünülen bazı isimlerle ilgili soruşturma dosyasını ayırdı. Olay sırasında cinayet mahallinde, terminalde bulunduğu belirtilen isimlerin dosyaları ayrıca soruşturuldu.

30- Hayır. Dink ailesi ve avukatları, Hrant Dink'in hedef hâline getirilmesi ve korunmamasına yönelik sürecin de bu dosya kapsamında soruşturulması gerektiğini düşünüyor. İstanbul Başsavcılığı, 2004'te Hrant Dink'in Sabiha Gökçen haberi nedeniyle, "uyarıldığı" dönemde görevde bulunan Ergun Güngör ile valilik yetkililerinin, koruma kararı almayan İstanbul emniyeti yetkililerinin, bazı MİT görevlilerinin, "Türklüğe hakaret" yargılamasına ve 

duruşmalarda hedef haline getirilmesine yol açmakla suçlanan emekli General Veli Küçük, Avukat Kemal Kerinçsiz, Oktay Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu 43 kişinin daha yargılanmasını istedi. Ancak, bu kişiler hakkında takipsizlik kararları verildi. 2016'da bu kararlara yapılan itirazlar reddedildi. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi'ne ikinci kez başvuruldu. Bu başvuru, karara bağlanmadı.

Bu özetleme, Hrant Dink cinayetiyle ilgili mahkeme kararları, soruşturmalardaki gelişmeler ve AİHM'nin kararı gibi önemli aşamaları içermektedir. Ancak, sürecin tam olarak sonlanmadığı ve Dink ailesi ile avukatlarının sürecin daha geniş kapsamlı incelenmesi talepleri bulunmaktadır.

31- ANAYASA MAHKEMESI, 2019'DA BU MEVZUDA BIR KARAR VERDI MI?

Evet. Yüksek Mahkeme, başvurucuların iddiaları hakkında sağlıklı bir değerlendirme yapabilmesi için somut olayın iç içe geçmiş yanlarını ilgilendiren ve devam etmekte olan ceza yargılamasının neticelenmesi, olay hakkında yürütülen adli sürecin bir tüm olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, başvuruyu reddetti.

32- ANAYASA MAHKEMESI, BU KARARI HANGI GEREKÇEYLE VERDI?

Kararda, şu şekilde denildi:

"Böylece Anayasa Mahkemesi, somut olayın tüm yönlerine ilişkin olarak vakası ilk elden inceleyen soruşturma ve yargılama makamlarının elde ettiği bulguları ve ulaştığı neticeleri bir tüm olarak dikkate alabilecektir. Bu durum, temel hak ihlallerini gidermede Anayasa Mahkemesi'nin sahip olduğu ikincil nitelikteki rolün de bir gereğini oluşturmaktadır. Sonuç olarak, ilk olarak Anayasa Mahkemesi'nce yapılan tespitlerin kişilerin masumiyetine veya suçluluğuna ilişkin bir yorum yapıldığı şeklinde değerlendirilmemesi gerekliliği ifade edilmelidir. Bu bağlamda, başvurucuların iddialarının ve olayla ilgili soruşturmanın etkili yürütülüp yürütülmediğinin, ölüm olayının sebep ve koşulları yani gerçekleşme şartları adli makamlarca netleştirilmeden Anayasa Mahkemesi'nce bir tüm olarak değerlendirilmesinin bu aşamada mümkün olmadığı, bu hususların olay hakkında görülmekte olan yargılama sürecinde elde edilen veriler bir tüm olarak incelenmek suretiyle değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır."

33- BU KARARA ITIRAZ MÜMKÜN MÜ?

Evet; karar, hem AİHM'ye taşınabilir, hem de biten davalardan sonra yeniden eksik ve etkisiz soruşturma yürütüldüğünü belirtilerek yeni başvuruda bulunulabilir.

CEMAAT MENSUPLARINA ODAKLANAN 3. IDDIANAME ILE SANIK SAYISI 85'E ULAŞTI

34- ÜÇÜNCÜ IDDIANAME NE ZAMAN HAZIRLANDI?

İstanbul Başsavcılığı, dosyalarını ayırdığı kamu görevlileri hakkında Temmuz 2016'dan itibaren operasyonlar yaptı ve birçok jandarma görevlisi ile cemaate yakın olduğu belirtilen bazı gazeteciler ve yayıncılar hakkında tutuklama kararı verildi. 10 Mayıs 2017'de cemaatle Dink cinayeti arasında en net bağlantıyı kuran iddianame hazırlandı. İddianamede, Fethullah Gülen, eski Savcı Zekeriya Öz ve meslekten ihraç edilen Tuğgeneral Hamza Celepoğlu'nun da aralarında bulunduğu 50 şüphelinin cinayetin planlanması ve icrası noktasında müşterek hareket ettikleri iddia edildi. Cinayette aktif rol alan bir kısım şüpheli muvazzaf askerin, darbe girişimine de katıldıkları tespit edildi. Dosya ana davayla birleştirildi. Böylece, Trabzon'da jandarmalar hakkında açılan davalardan, hazırlanan ilk iddianameye kadar tüm davalar birleştirilmiş oldu. Dosyada sanık sayısı 85'e ulaştı. dördü tutuklu, 10'u firari, 85 sanıklı davanın son duruşmaları, Aralık 2018'de görüldü.

35- BU ANA DAVANIN SANIKLARI ARASINDA KIMLER VARDI?

Yargılanan isimler arasında Ogün Samast, Erhan Tuncel ve Yasin Hayal ile birlikte Fethullah Gülen, Zekeriya Öz, eski FOX TV Haber Müdürü Ercan Gün, darbe girişiminin ardından kapatılan Gülen cemaati yayını Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, dönemin Trabzon Jandarma Komutanı Albay Ali Öz ve zanlı Samsun'da yakalandığında birlikte fotoğraf çektiren polis memurları da yer alıyor. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, dönemin Emniyet İstihbarat Daire başkanları Engin Dinç ve Sabri Uzun, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, dönemin Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarattan Sorumlu Müdür Yardımcısı Hasan Durmuşoğlu, süreçte Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı olan Ramazan Akyürek, dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı Personel Şube Müdürü Coşgun Çakar, İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer sanıklar arasında. Tutuklu yargılanan sanık sayısı ise sadece dört. O isimler farklı suçlardan da tutuklu bulunan Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek ile eski Jandarma istihbarat görevlisi Muharrem Demirkale ve ihraç edilen eski Tuğgeneral Hamza Celepoğlu.

Bu isimlerden özellikle Yılmazer'in ifadesi dikkat çekiciydi. Yılmazer, duruşmalarda, açık biçimde İstanbul ve Trabzon emniyetini suçlarken, şunları söylemişti:

GÖKÇER TAHİNCİOĞLU YAZDI | Ogün Samast’ın yanıtlanmayan sorusu: "Vatan haini" diye adamı hedef gösteren ben miydim?

"İstanbul'la ilgili söylediklerimden hiçbirisi iftira değildir. Doğruyu söylediğim, yasalara uygun bir tavır içinde olduğum için, fakat sırf birilerinin derin çete angajmanı faaliyetlerine o dönemde çomak soktuğum için ben cezalandırılıyorum. Hrant Dink'in ölümündeki sorumlulukla ilgili değil, o katliamı tezgâhlayan derin çetelerin derin tezgahlarına çomak soktuğum için ben burada cezalandırılıyorum. Yardımcı istihbarat elemanı (YİE), bir şekilde polisle görüşecekse bile emniyet binası haricinde görüşülür. Adı üzerinde, böyle ajanlık olmaz. Bir ajan Yasin Hayal'i alıp oralara buralara, toplantılara götürmez. Bunun adı YİE olmaz. Böyle bir elemanlık sistematiğimiz yok bizim. Erhan Tuncel, Yasin Hayal ve Ogün Samast'ı cinayete azmettirmiştir. 'Arkamız sağlam' lafı cinayet için sağlam bir motivasyon olmuştur. Erhan Tuncel, boşuna İstihbarat Daire Başkanlığı makamında ağırlanmamıştır. Ogün Samast, Hrant Dink'i öldürdüğünde gerçekten kahraman olacağına inandırılmıştır."

36- 2019'DA BU DAVADA ILERLEME KAYDEDILDI MI?

Mart, temmuz, eylül ve kasım aylarında davayla ilgili üçer gün süren duruşmalar yapıldı. Duruşmalarda bugüne kadar dinlenmemiş, ayrıntılı açıklama yapmamış pek çok sanık ve tanık konuştu. Şubat ayında bu davanın üç günlük yeni duruşması yapılacak. Bu duruşmada, Hrant Dink'le, İstanbul Valiliği'nde görüşen MİT mensuplarının tanık olarak dinlenip dinlenmeyecekleri konusunda karar verilecek.

GENELKURMAY ISTEDI, MİT ARADI, GÖRÜŞME YAPILDI

37- Duruşmalarda bu konu gündeme geldi mi, kim ne söyledi?

Dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Ergün Güngör, duruşmada dinlendi. Dink'i, İstanbul Valiliği'ne davet eden Güngör, bu görüşmenin MİT'in talebiyle yapıldığını, MİT'ten de Genelkurmay Başkanlığı'nın talepte bulunduğunu anlattı. Güngör, şunları kaydetti:

"Hrant Dink'le yaptığımız görüşme, MİT Bölge Başkanlığı'nın talebiyle yapıldı ve azınlıklardan sorumlu olduğum için benim odamda yapıldı. Görüşmeden önce dönemin Ermeni Patriği Mutafyan'ın Ermenilere ait kurumlara dönük tehditler olduğu ve gereğinin yapılması için başvuruda bulunmuştu. Emniyet, gerekli çalışmaları yaptı. İnternetten, bomba yapım teknikleri anlatan ve ardından Ermeni kurumlarının adreslerini yayınlayan bir kişi yakalandı ve tutuklandı. Daha sonra Hrant Dink, Sabiha Gökçen haberini yayımladı. Basında geniş yer aldı, infial uyandırdı. MİT Bölge Başkan Yardımcısı Özer Yılmaz ve MİT görevlisi Handan Selçuk, yanıma gelerek Hrant Dink'le görüşme yapılmasını arzu ettiklerini söyledi. Güvenlik ve azınlıklardan sorumlu olduğum için benim odamda yapılmasını istediklerini söylediler. Vali Güler‘i aradım. Kendisi olur verdi ve bunun üzerine görüşme yapıldı. MİT görevlileri yanımdayken, Dink'i aradım ve yaptığı haberle ilgili bilgi ve belgeleri görmek istediğimi, sohbet etmek istediğimizi söyledim. Ertesi gün görüşme yapıldı. MİT'çiler kendilerini akrabam olarak tanıtmamı istedi, akrabam olarak tanıttım. Ben haberin infial yarattığını söyledim. Bazıları tarafından çarpıtılabileceğini, Ermeni kurumlarının hedef alınabileceğini söyledim. Ardından MİT'ten Özer Bey benzer şeyleri söyledi. Görüşme sonunda Hrant Dink, elindeki evrakları bıraktı. Evrakları, MİT görevlileri aldı. Nezaketli bir görüşmeydi. Kesinlikle tehdit, gözdağı verme gibi bir durum söz konusu değildi. Görüşmeden sonra Vali Güler'e gidip görüşmeyle ilgili bilgi verdim."

Dink Ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu, duruşmada Güngör'e Dink'le yapılan görüşmenin Genelkurmay Başkanlığı tarafından istendiğini söyleyip bu konuda bilgi sahibi olup olmadığını sordu. Güngör, "Evet. Genelkurmay Başkanlığı tarafından MİT aranmış. Ama kim aramış, nasıl görüşmüşler onları bilmiyorum. Süreçten haberim yok" diye yanıtladı.

"OPERASYONEL BIRIMLER BANA BAĞLIYDI, FAKAT TELEVIZYONDAN ÖĞRENDIM"

38- Duruşmalarda, Dink'in öldürülmesinden sonra yaşananlara ilişkin bilgi ya da ifade verildi mi?

Dönemin İstanbul İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı olan, Samsun İl Emniyet Müdürü Vedat Yavuz da çarpıcı bir ifade verdi. Yavuz, şunları söyledi:

"Cinayetten sonra Ramazan Akyürek, beni Samsun'a gönderdi. Bunun sebebi müfettişlerin Trabzon'a gitmesiydi. Cinayet işlendiği tarihte operasyonel ve personel birimleri bana bağlıydı. Dink cinayetini televizyonda alt yazıdan öğrendim cinayet sonrasında en ufak bir bilgime başvurulmadı ne yapılması hususunda da bir bilgilendirme yapılmadı bana. Cinayetten sonra 2 Şubat 2007'de İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek bana, ‘yanına birini al, acele Samsun'a git' dedi. 'Operasyon şube müdürünü yanıma alayım' dedim, 'olmaz' dedi. 'Ali Fuat Yılmazer'i alayım' dedim, 'olmaz' dedi. 'Para pul işlerine bakan daire başkan yardımcısını, Bekir'i al' dedi. Ben özel kalemi aradım. Komiser ben daha konuşmadan, 'biletinizi aldım' dedim. Bekir'i aradım, ben daha konuşmadan, ‘hazırım' dedi. Yolda Akyürek'i aradım, 'gidiyorum ne yapacağız?' diye sordum. ‘Gidin arkadaşlara moral verin' dedi. 'Trabzon'a gidecek miyiz?' dedim, 'hayır' dedi. Gidip personeli topladık, ne yaptınız, ne yapıldı diye konuştuk, çayımızı içtik. Başkanı aradım. ‘İş bitti' dedim. ‘Kalın. Jandarma Komutanı'na gidin' dedi, ‘MİT'e gidin' dedi. Gittik görüştük. Ziyaret amaçlı. Sonra aradım, 'dönüyoruz' dedim. Dedi, 'bugün de kalın'. Sonra öğreniyorum ki, cinayet işlendikten sonra mülkiye müfettişleri Trabzon'a gidiyorlar. Sonra biz dönüyoruz müfettişler gidiyor."

39- KAMERA GÖRÜNTÜLERI KONUSUNDA NASIL BIR IFADE VERILDI?

Cinayet sırasında Dink'in uğradığı Akbank şubesinin müdürü Hamza Bülent İlkehan da Akbank Pangaltı Şubesi'nin güvenlik kameralarının öğleden önceki kısmının bulunamaması konusunda, "Cinayet günü 7-8 kere farklı sivil polislere görüntü verdim. Polisler tutanak imzalamaktan kaçındı ve sadece bir kere tutanak imzaladı. Görüntülerde teknik sorun yoktu ve kameralar çalışıyordu" dedi.

40- 2020'DE DAVADA NE GIBI GELIŞMELER YAŞANDI?

2020'de ilk üç günlük duruşma maratonu şubatta yapıldı. 103, 104 ve 105. duruşmalarda,  cinayet işlendiğinde Trabzon Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele (TEM) Şube Müdür Yardımcısı olan Adem Sağlam, cinayet döneminde Emniyet Genel Müdürlüğü TEM Daire Başkanı olan Ahmet Selim Akyıldız, cinayet döneminde Samsun İl Jandarma Komutanı olan Serdar Yücel, suç örgütü lideri olduğu gerekçesiyle 66 yıl hapis cezası alan Yakup Kürşat Yılmaz, İstanbul Jandarma Komutanlığı Aşırı Sağ Tim Komutanı Serkan Özel şahit olarak dinlendi.

Cinayet işlendiğinde Emniyet Genel Müdürlüğü TEM Daire Başkanı olan Akyıldız ise, "Cinayetin öncesine ilişkin bilgim yok. Olayın olduğu gün dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Özel Harekât Daire Başkanı Behçet Oktay, İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ile birlikte İstanbul’a, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın makamına gittik. Cerrah, bizi bilgilendirdi. İlk etapta olay yerinde görüntü elde ettiklerini onların üzerine çalıştıklarını söyledi" diye konuştu. Akyıldız, kendisine cinayetle ilgili istihbari bilginin cinayetten sonra yapılan 19-20-21 Ocak’taki toplantıda verilmediğini söyledi. Akyıldız, "Bilgi verilmemişti, verilmiş olsa korunması için yazı yazardık" dedi.

Ogün Samast

Organize suç örgütü lideri Kürşat Yılmaz ise bir otelde görüştüğü, hâkimlik yaptığını belirttiği Ömer Küçükyurt ile Hüseyin Albay ve İsmail Issız adlı kişilerin kendisine Hrant Dink’in fotoğrafını göstererek öldürülmesini teklif ettiklerini söyledi. Yılmaz, "Gel bizim mafyamız ol. Bunu öldürt, yakalanan kişiyi Avrupa’ya gönderirsin dediler. Ben de, ‘Bu işte yokum, sizde bu işe girmeyin, bu vatan hainliğidir. Türkiye’yi zor duruma sokar. Amerikan oyunlarına gelmeyin’ dedim. Kabul etmedim" dedi. Kürşat Yılmaz, "Cinayetten sonra cezaevinde Erhan Tuncel benimle görüşmek istedi. Avukatıma görüşmesini söyledim. Ama cezaevi idaresi görüştürmedi" diye konuştu. Duruşmada, Avukat Bakırcıoğlu, MİT mensuplarının şahit olarak dinlenilmesini talep etti.

41- BU TALEP KABUL EDILDI MI, SONRAKI DURUŞMALARDA NELER YAŞANDI?

Davanın, 107, 108 ve 109. duruşmaları 7-8-9 Temmuz’da görüldü. Duruşma öncesinde Hrant Dink davasına bakan mahkeme heyeti, beşinci kez değişti. Heyetin başkanlığına CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nu tweet'leri sebebiyle yargılandığı davada 9 yıl 8 ay 20 gün hapis cezasına mahkum eden İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nin eski başkanı Akın Gürlek getirildi.

Yeni heyet, dönemin MİT görevlileri Özel Yılmaz, Handan Selçuk ve Hüseyin Kubilay Günay’ın şahit olarak dinlenmeleri talebini dosyaya katkı sağlamayacağı gerekçesiyle reddetti. MİT İstanbul Bölge Başkanı Ahmet Köksoy’un ise şahit olarak dinlenilmesine karar verildi.

Ancak 16 Eylül’de yapılan sonraki duruşmada, mahkeme, Köksoy’u da dinlemekten vazgeçti ve esas hakkındaki görüşünü açıklaması için dosyayı savcılığa verdi.

42- SAVCILIK, HANGI CEZALARI TALEP ETTI?

15 Aralık’ta yapılan duruşmadan bir gün önce Savcı Muhammed İkbal Anar, esas hakkında mütalaasını açıkladı. Savcı Anar, bir kısım sanıklar için beraat, bir kısım sanıklar için, "FETÖ üyeliği", bir kısım için, "FETÖ yöneticiliği" ve bir kısmı içinse, "görevi ihmal" suçlamalarından ceza istedi.

15 Aralık’taki duruşmada ise mahkeme, Dink ailesi avukatlarına esas hakkındaki görüşe karşı beyanlarını hazırlamak için yalnız iki gün verdi. İtiraza rağmen mahkeme, kararını değiştirmedi.

43- SAVCI, KIMLERI CINAYETTEN SORUMLU TUTTU, KIMLERIN YALNIZ GÖREVLERINI DIKKATSIZLIK ETTIKLERINE KARAR VERDI?

Faili belli sitesinde yer alan duruşma tutanağı ve notlarına göre; savcı, cinayetin tasarı aşamasında Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Engin Dinç, cinayetin işlendiği sırada İstanbul Emniyet Müdürü olan Celalettin Cerrah ve cinayetin işlendiği dönemde İstanbul İstihbarat Şube Müdürü olan Ahmet İlhan Güler için, "görevi kötüye kullanma" suçundan, cinayetin işlendiği dönem Trabzon Emniyet Müdürü olan Reşat Altay’ın, "kasten öldürmenin dikkatsizliği davranışla işlenmesi", "resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek" ve "görevi kötüye kullanma" suçlarından, cinayetin işlendiği sırada Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Faruk Sarı hakkında, "silahlı örgüt üyeliği", "tasarlayarak kasten öldürme", "resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek", "görevi kötüye kullanma" suçlarından, cinayetin tasarı aşamasında ve işlendiği sırada Trabzon Jandarma Alay Komutanı Ali Öz hakkında ise, "Anayasa’ı ihlal", "kasten öldürme", "resmi belgede sahtecilik", "görevi kötüye kullanma", "örgüte yardım" suçlarından, cinayetin işlendiği dönemde İstanbul İstihbarat C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in, "suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme", "tasarlayarak kasten öldürme", "resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek", "görevi kötüye kullanma" suçlarından, cinayetin tasarı aşamasında Trabzon Emniyet Müdürü olan, cinayetin işlendiği zaman ise İstihbarat Daire Başkanı olan Ramazan Akyürek’in, "silahlı örgüt kurmak ve yönetmek", "tasarlayarak kasten öldürme", "resmi belgede sahtecilik", "resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek", "görevi kötüye kullanma" suçlarından, cinayetin tasarı aşamasında İstihbarat Daire Başkanı olan Sabri Uzun’un ise görevi kötüye kullanma suçundan, cinayetin işlendiği sırada TGRT muhabiri olan Ercan Gün hakkında "Anayasayı ihlal" ve "silahlı örgüt üyeliği’" suçlarından ceza talep etti.

Savcı mütalaasında, yurtdışında (firari) bulunan sanıklardan Adem Yavuz Arslan, Coşgun Çakar, Ekrem Dumanlı, Fethullah Gülen, Halil İbrahim Koca, Mehmet Akif Yılmaz, Mehmet Faruk Mercan, Metin Canbay, Ömer Faruk Kartın, Serkan Şahan, Yılmaz Angın, Yunus Yazar ve Zekeriya Öz’ün dosyasının tefrik edilerek haklarındaki yargılamanın ayrı bir esas numarasıyla yapılmasını talep etti.

12 Mart’ta Düzce’de uğradığı silahlı saldırıda ölen emekli jandarma istihbaratçı Astsubay Şeref Ateş’in üzerine atılı, "Kasten öldürme, silahlı terör örgütüne üye olma, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme" suçlarından açılan kamu davasının düşürülmesini isteyen Savcı Anar, sanıklardan Adem Sarıgöl, Adnan Acar, Atilla Güçlüoğlu, Cevat Eser, Metehan Kadir Yıldırım, Muhammer Ay, Niyazi Malkoç, Rahmi Özer, Resül Kütükoğlu, Tefik Cantürk ve Ünsal Gürel’in beraatını istedi.

GÖKÇER TAHİNCİOĞLU YAZDI | Bir "iyi halli özgür mahkûm" portresi: Gardiyanın boğazına bıçak dayayan, Hrant Dink cinayeti dahil eylemleri "terör" sayılmayan Ogün Samast, en az 27 yıl yatırılabilirdi!

Savcı; Abdullah Dinç, Ahmet Çetiner, Ahmet Faruk Aydoğdu, Birol Ustaoğlu, Eyüp Temel, Hacı Ömer Ünalır, Hasan Durmuşoğlu, Hüseyin Yımaz, Mikdat Özbek, Murat Bayrak, Musa Yıldırım, Mustafa Küçük, Önder Araz’ın bazı suçlardan beraatını isterken bazı suçlardan da cezalandırılmasını talep etti. Savcı; Ali Poyraz, Ali Barış Sevindik, Bekir Yokuş, Ecevit Emir, Emre Cingöz, Ercan Demir, Ergün Yorulmaz, Gazi Günay, Hacı Şefik Şimşek, Hamdi Egbatan, Hamza Celepoğlu, Mehmet Ayhan, Mehmet Uçar, Mehmet Ali Özkılıç, Metin Balta, Metin Yıldız, Muharrem Demirkale, Muhittin Zenit, Okan Şimşek, Onur Karakaya, Osman Gülbel, Özkan Mumcu, Şükrü Yıldız, Tamer Bülent Demirel, Veysal Şahin, Volkan Şahin, Yakup Kurtaran, Yavuz Karakaya, Yusuf Bozca, Yüksel Avan’ın ise üstlerine atılı suçlardan cezalandırılmasını istedi.

44- SAVCININ TALEP ETTIĞI CEZALAR NE ANLAMA GELIYORDU?

Dava uzun bir süredir Dink cinayetinin FETÖ tarafından tasarlanarak gerçekleştirildiği tezi üzerinden ilerliyor. Dink ailesi ise sadece FETÖ mensuplarının değil, dönemin emniyet İstanbul emniyet yetkililerinin de eşit sorumluluğu bulunduğunu savunuyor. Ancak savcının görüşü, cinayetin tamamen FETÖ organizasyonu olduğu tezi üzerinden yazılmış. Cerrah, Güler gibi isimler sadece, "görevi kötüye kullanmakla" suçlanıyor. Dink’le ilgili istihbaratı almalarına rağmen gerekli korumayı sağlamayan, öncesinde Dink’i aldığı tehditlere rağmen korumayan isimlerin cinayetten habersiz oldukları varsayılıyor.

45- DINK AILESI AVUKATLARINA NEDEN SADECE IKI GÜN SÜRE VERILDI?

Mahkeme, davayı, 2020’de sonlandırmak niyetini taşıyordu. Bu nedenle Dink ailesinin avukatlarının ısrarlarına rağmen avukatlara sadece iki gün süre verildi ve duruşma, 17 Aralık’a ertelendi. 17 Aralık’taki duruşmada, Avukat Bakırcıoğlu, "Hrant Dink cinayetine dair 14 yıldır sürmekte olan yargılamada katılan taraf olarak maddi gerçeğin ve hakikatin açığa çıkarılmasına yönelik davanın esasına ve savcılık makamının mütalaasına ilişkin beyanlarımızı sunmak için talep ettiğimiz süre mahkemeniz tarafından tarafımıza verilmemiştir. Sanık savunmalarının tanık beyanları ve deliller ile birlikte değerlendirilmesini içerecek şekilde beyanlarımızı tarafımıza tanınan iki günlük sürede sunmamızın dava dosyasının kapsamı dikkate alındığında olanaklı olmadığı ve bu sürede sunacağımız bir görüşün de herhangi bir ciddiyet içermeyeceği açıktır" dedi ve beyanda bulunmadı.

Mahkeme heyeti, duruşmayı, 22 Aralık gibi yakın bir tarihe erteledi.

46- 22 ARALIK’TAKI DURUŞMADA NELER YAŞANDI?

Bu duruşmada, mahkeme, sanıkların esas hakkındaki görüşlerini açıklamasından sonra Dink ailesinin avukatlarının beyanlarının alınacağını açıkladı ve savunmalara geçildi. 22-23 ve 24 Aralık’ta sanıkların savunmaları alındı. Mahkeme, savunmaların alınmasına 6, 15 ve 22 Ocak’ta devam edileceğini açıkladı.

47- DURUŞMALAR SÜRERKEN, KARAR AŞAMASINA YAKLAŞILMIŞKEN KIMLER, NEDEN TUTUKLANDI?

6 Ocak’taki duruşmada, cinayetin işlendiği dönemde Trabzon jandarmasında görev yapanlardan  Veysal Şahin ve Volkan Şahin’in yeniden  tutuklanmasına karar verildi. Cinayet hazırlığından Trabzon’da Coşkun İğci aracılığıyla haberdar olan Veysal Şahin ve Volkan Şahin hakkındaki kuvvetli suç şüphesi,  tutukluluk süresi azlığı ve adli kontrolün yeterli olmayacağı değerlendirilerek tutuklama kararı verildiği öğrenildi. Her iki isim, cinayetin işleneceğini önceden bilmek ve gereğini yapmamakla suçlanıyor. Bu iki isimden sonra aynı gerekçeyle hakkında tutuklama kararı olan astsubay Okan Şahin de tutuklandı.

48- SONRAKI DURUŞMALARDA NELER YAŞANDI?

Sanıklar savunmalarını yapmaya devam etti. Dink ailesinin kovuşturmasının genişletilmesi talepleri ise dikkate alınmadı.

 

49- DAVANIN EN KRITIK ISIMLERINDEN OLAN AKYÜREK SAVUNMA YAPTI MI?

Evet. 1 Şubat 2021’deki duruşmada ifade veren Akyürek, savunmasında jandarmayı ve İstanbul emniyetini suçlayarak şunları söyledi:

"Belge yok etmedim, sahte belge üretmedim, kimsenin ölmesini istemedim, emniyet dışında başka hiçbir yerde görevde olmadım. Elde edilen istihbari bilginin vakıf olduğum gün Daire Başkanlığı’na ve İstanbul’a bildirilmesini sağladım. Dink, 2004’ten beri hedef alınmış biridir. Bunlardan biri de Yasin Hayal’di. Hayal cezaevinden çıkınca fiziki, teknik takip ve yardımcı istihbarat elemanı ile takip ettik. Hayal ile ilgili bilgiyi edinildiği gün paylaştık. Sonrasında Erhan Tuncel’in YİE’likten çıkarılması ve diğer olumsuz gelişmelerde ben Trabzon’daki görevimde değildim. İstanbul emniyeti, Hrant Dink’e yönelik gelişmeleri biliyordu. Trabzon’dan 11 ay önce gelen resmi yazıya cevap vermediler. Onu korumadılar. Bense cinayetten 3 ay önce 81 ile imzamla tamim gönderdim.  Benim hiçbir ihmalim söz konusu değildir. Bu istihbarata ilişkin gelişmeleri takip etmek il emniyet müdürlerinin görevidir. 8 Mayıs 2006’da Trabzon’dan ayrıldım. Cinayet hazırlığına ilişkin aldığı istihbaratı bildirmeyen Trabzon Jandarma Komutanı Ali Öz’dür, ben değilim. Hrant Dink ile ilgili eylem haberinin yollanmasından 3 ay sonra ben daire başkanı oldum. Bana operasyon talebi gelmemiştir. Hrant Dink konusu hiç gündeme gelmedi. Koruma kararı da ancak illerde alınabilir. İstanbul Valisi sorumluluğundadır. İstanbul emniyetinin Hrant Dink konusunu koruma komisyonuna intikal ettirmesi gerekirdi. Hrant Dink, yazılar yazdı. İstanbul’da bu tehdit atmosferi varken ve Trabzon’dan cinayet hazırlığı bilgisi gelmişken Muammer Güler, Celalettin Cerrah, Ahmet İlhan Güler bütün bu süreçte İstanbul’da görevdeydi. Kutsal bildiğim her şey adına yemin ederim ki savcının benimle ilgili kurgusu yalandır. Dink’in öldürülmesinde hiçbir dahlim, onun öldürülmesi için ortam hazırlamam iftiradır. Dink’in öldürülmesi ile ilgili bir irtibatım olmadı. Bu davada bazı kamu görevlileri kusurludur ve cezalandırılmalıdır. Ancak ben, 6 yıldır cezalandırılıyorum. Daha fazlasını yapsaydım da Dink hayatta olmazdı. Bu dava, Dink’in sorumlularının cezalandırılmasından çok uzaklaştı."

49- MAHKEME, DAVAYI NE ZAMAN KARARA BAĞLADI?

Mahkeme, 26 Mart’ta yapılan duruşmada kararını açıkladı. 37 kişinin beraatine karar veren mahkeme, 26 sanığı hapse mahkûm etti. Mahkûm edilenlerden Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer, ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırıldı. Bir bölüm sanığın dosyası ise ayrıldı.

50- HANGI ISIMLER BERAAT ETTI?

Beraat eden aralarında Dinç, Güler, Cerrah gibi tartışılan sanıkların da bulunduğu isimler şöyle:

"Adem Sarıgöl, Adnan Acar, Atilla Güçlüoğlu, Muhammer Ay, Metehan Kadir Yıldırım, Niyazi Malkoç, Cevat Eser, Rahmi Özer, Resul Kütükoğlu, Tevfik Cantürk, Ünsal Gürel, Ecevit Emir, Emre Cingöz, Hacı Şefik Şimşek, Eyüp Temel Ahmet Çetiner, Birol Ustaoğlu, Sabri Uzun, Hüseyin Yılmaz, Ali Poyraz, Mikdat Özbek, Hamdi Egbatan, Mustafa Küçük, Ergün Yorulmaz, Musa Yıldırım, Hacı Ömer Ünalır, Reşat Altay, Ali Barış Sevindik, Murat Bayrak, Tamer Bülent Demirel, Yusuf Bozca, Yüksel Avan, Hamza Celepoğlu, Engin Dinç, Ercan Demir, Ahmet İlhan Güler, Muhittin Zenit ve Celalettin Cerrah."

51- KIMLERIN DOSYASI AYRILDI?

Firari durumda olan dosyaları ayrılan 13 isim şunlar:

Fethullah Gülen, Zekeriya Öz, Ekrem Dumanlı, Metin Canbay, Yunus Yazar, Faruk Mercan, Adem Yavuz Arslan, Halil İbrahim Koca, Yılmaz Angın, Mehmet Akif Yılmaz, Ömer Faruk Kartın, Coşgun Çakar ve Serkan Şahan.

52- KIMLER HAPSE MAHKÛM EDILDI?

Hapis cezası alan isimler ve verilen cezalar şöyle:

Ercan Gün: "Silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 10 yıl hapsine,

Abdullah Dinç: "Silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 6 yıl 3 ay hapsine,

Ahmet Faruk Aydoğdu: "Silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 6 yıl 3 ay hapsine,

Hasan Durmuşoğlu: "İhmali davranıştan" 12 yıl 6 ay, "resmi belgeyi yok etmek" suçundan da 3 yıl 9 ay hapsine,

Bekir Yokuş: "İnsan öldürme suçuna yardım etme"den 10 yıl hapsine,

Önder Araz: "Resmi belgeyi yok etmek" suçundan 3 yıl 9 ay hapsine,

Şükrü Yıldız: "Örgüt içinde hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçundan 3 yıl 9 ay hapsine,

Metin Balta: "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 6 yıl 8 ay hapsine,

Mehmet Uçar: "Resmi belgeyi yok etmek" suçundan 3 yıl 9 ay hapsine, diğer suçlamalardan beraatine,

Mehmet Ali Özkılıç: "Silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7 yıl 6 ay, "suçluyu kayırmak" suçundan 1 yıl 18 ay hapsine,

Osman Gülbel: "Kasten öldürmenin dikkatsizliği davranışla işlenmesi" suçundan 16 yıl 8 ay hapsine,

Yakup Kurtaran: "Silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7 yıl 6 ay hapsine,

Yavuz Karakaya: "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan müebbet hapsine, "başkasını araç olarak kullanmak suretiyle adam öldürmek" suçundan da 12 yıl 6 ay hapsine

Mehmet Ayhan: "Kasten öldürmenin dikkatsizliği davranışla işlenmesi" suçundan 12 yıl 6 ay hapsine, "resmi belgeyi yok etmek " suçundan da 3 yıl 9 ay hapsine,

Onur Karakaya: "Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi" suçundan 12 yıl 6 ay hapsine, "resmi belgeyi yok etmek " suçundan 3 yıl 9 ay hapsine,

Faruk Sarı: "Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi" suçundan 12 yıl 6 ay hapsine, "resmi belgeyi yok etmek " suçundan da 3 yıl 9 ay hapsine,

Muharrem Demirkale: "Başkasını araç olarak kullanmak suretiyle insan öldürmek" suçundan müebbet hapsine, "anayasal düzeni ortandan kaldırmaya teşebbüsten" de müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Okan Şimşek: "Başkasını araç olarak kullanmak suretiyle insan öldürmek" suçundan 25 yıl hapsine, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 3 yıl 4 ay hapsine,

Veysel Şahin: "Başkasını araç olarak kullanmak suretiyle insan öldürmek" suçundan 25 yıl hapsine, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 3 yıl 4 ay hapsine, 

Gazi Günay: "Başkasını araç olarak kullanmak suretiyle insan öldürmek" suçundan 25 yıl hapsine, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 3 yıl 4 ay hapsine,

Özkan Mumcu: "Silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan 7 yıl hapsine,

Ali Fuat Yılmazer: "Başkasını araç olarak kullanmak suretiyle adam öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapsine, "resmi belgeyi yok etmek" suçundan da 4 yıl 6 ay hapsine,

Ramazan Akyürek: "Başkasını araç olarak kullanmak suretiyle adam öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapsine, "resmi belgeyi yok etmek" suçundan 5 yıl 7 ay 15 gün hapsine, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 7 yıl 6 ay hapsine,

Metin Yıldız: "Resmi belgede sahtecilik" suçundan 3 yıl 4 ay hapsine,

Ali Öz: "Başkasını araç olarak kullanmak suretiyle insan öldürmek" suçundan 25 yıl hapsine, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 3 yıl 4 ay hapsine,

Volkan Şahin: ''Kasten öldürmenin dikkatsizliği davranışla işlenmesi" suçundan 12 yıl 6 ay hapsine.

"BIZI DE KAMUOYUNU DA IKNA ETMESI MÜMKÜN DEĞIL?"

53- DINK AILESI KARARI NASIL DEĞERLENDIRDI?

Kararın peşinden ailenin avukatı Hakan Bakırcıoğlu, "Hrant Dink’e yönelik linç kampanyasını örgütleyenler hakkında iddianame düzenlenmedi. Bu cinayette sorumluluğu olan, iştirak eden devlet görevlilerinin önemli bir kısmı hakkında iddianame düzenlenmedi. Ve soruşturmada esas olarak cinayetin kararını kimlerin verdiği ve hangi süreçlerden geçirilerek bu cinayetin işlendiği somut olarak açığa çıkarılmadı. Sınırları ve kapsamı belirlenmiş olan bu davada verilen karar önemli ölçüde hatalar içeren bir karardır. 2012'de de gene bu mahkeme tarafınca verilen bir karar olmuştu ve bu karar Yargıtay tarafınca 2013'te bozulmuştu. Bugün Hrant Dink cinayetini tam olarak açığa çıkarmayan, cinayette sorumluluğu olan birçok kişinin beraatı ile sonuçlanan ve sorumlular hakkında hüküm kurmayan bu karar da bozulacaktır. Biz bu karara itiraz edeceğiz, yargılamanın hakkıyla yapılması için sonuna kadar zorlayacağız" dedi.

Dink ailesi de yaptığı açıklamada kararı şu şekilde eleştirdi:

"Hrant Dink 19 Ocak 2007’de, İstanbul’un göbeğinde, gazetesi Agos’un önünde arkasından sıkılan iki kurşunla kalleşçe öldürüldü.

Cinayet; Genelkurmay’ın, siyasilerin, yargının, medyanın ve bazı devlet güdümlü sözde sivil toplum kuruluşlarının dâhil olduğu üç yıl süren bir hedef gösterme ve tehdit sürecinin sonunda gerçekleşti.

Öldürülmeden bir hafta önce, öldürülen kişi, yazdığı, "Neden hedef seçildim?" yazısıyla hepimize bir not bıraktı ve yaptığı son konuşmalarında, "Bu devletin derinliğinin bana haddimi bildirme operasyonudur" sözleriyle açıkladı. Hrant Dink’in bu son yazısında bahsettiği hiçbir olay, kişi veya ilişki 14 senedir soruşturmaya dâhil edilmedi. Üstelik de yazısında tanıklığı ve sezgileriyle bahsettiği birçok şey, sonrasında belgelerle de ispat edilmişken…

Operasyon öldürmeyle son bulmadı; dikkatsizlik, örtbas, kanıt karartma ve yanlış yönlendirmelerle devam etti.

Bütün bu mekanizmayı ele almayan bir yargılamanın bizi de kamuoyunu da ikna etmesi mümkün değil.

Bugün verilen karar, bu hakikatten oldukça uzak. Kendi içinde dahi orantısız bazı beraat ve ceza hükümlerini anlamak da anlatmak da oldukça güç. Hele bazı kararlar var ki; sanki kötülüğün kendisi değil adeta sızması cezalandırılmış izlenimi veriyor.

Yargılamanın geldiği noktada, 15 Temmuz 2016’da alçakça bir harekâtla yüzlerce insanımızın ölümüne, binlercesinin de yaralanmasına sebep olan, FETÖ olarak tanımlanan odakların 2007’de Hrant’ımızı da öldürmüş olduğu söyleniyor.

Eğer bu doğruysa, başından beri olması için çaba gösterdiğimiz, talep ettiğimiz etkili soruşturma zamanında yapılsaydı, neredeyse 10 yıl sonra bu kadar canımızı yitirmeyecektik. Bu durumda, Hrant Dink cinayetinin zamanında soruşturulmuş olmamasının hesabının yüzlerce insanın ailesine, yakınlarına verilmesi gerekmez mi?

Yargının itibarının yerlerde gezindiği bugünkü ortamda hangi mahkemeden adil bir karar çıkabilir ki? Bu ortam elbet suçlular için rahatlatıcıdır… Maalesef, bugün de Hrant Dink’in hedef gösterildiği ve cinayetin işlendiği yıllarda hâkim olan iklim ve ideolojinin benzeri hakim. Böyle bir ortamda hangi hakikat ve adaletten bahsedilebilir? Bugün herhangi biri çıkıp, 'Hrant Dink’in öldürülmesinde Ermeni olmasının etkisi yok' diyebilir mi? Bu mekanizmanın kılcal damarlarına kadar işlemiş ırkçılık nasıl inkâr edilebilir?

Bu dava bu haliyle kapatılıp, yılların derin devlet mekanizmasına FETÖ deyip geçilir ve etkili bir soruşturma yürütülmezse, bundan sonraki yıllarda kaybedilecek başka canların sorumluluğu kimin olacaktır? Katil nasıl bir çocuktuysa, FETÖ de Ergenekon da çocuk. Mekanizma ise çok daha yaşlı. Bu mekanizmanın başka canlar almaya devam etmesine müsaade edilmemeli.

Bir an önce şeffaflık, demokrasi ve hukuk ikliminin tesis edilmesi hepimiz için hava gibi, ekmek gibi, su gibi bir gereksinim. Nihayetinde umulan şey bir yüzleşme: Toplumun bu suçla yüzleşmesi, suçlunun suçuyla yüzleşmesi ve kurumların gerekli dersi çıkarması.

Biz ailesi olarak, arkadaşları ve avukatlarıyla, Hrant Dink’in tabutuna omuz vermiş dostlarımızın da gücüyle; anlama, anlatma çabamızı ve hukuk mücadelemizi asla bırakmayacağız. Ta ki tüm mekanizma açığa çıkarılıp bir daha kullanılmayacak hale getirilene kadar."

"FETÖ PLANLADI VE UYGULADI"

54- İSTANBUL 14. AĞIR CEZA MAHKEMESI, GEREKÇELI SONUCUNDA HANGI DEĞERLENDIRMELERI YAPTI?

Gerekçeli kararda, cinayetin tamamen Fethullah Gülen cemaati tarafınca planlanıp işlendiği belirtilerek, şu yorumlar yapıldı:

"En başından itibaren örgütsel ortaklık içerisinde yürütülen sözde soruşturmaların FETÖ/PDY Silahlı Terör örgütü tarafınca mensupları eliyle 2007'de işlenen söz konusu cinayet öncesinden tasarlanıp adım adım yürürlüğe konulmak suretiyle gerçekleştirilmiştir.

55- KARARDA, İSTANBUL EMNIYETINDEKI ISIMLERIN GELEN ISTIHBARATA RAĞMEN BERAAT ETMELERI NASIL AÇIKLANDI?

Kararda, diğer devlet görevlilerinin de FETÖ tarafınca olayla ilgili gibi gösterilmeye çalışıldığı kaydedildi. Kararda, şu şekilde denildi:

"Cinayetin örgütsel hedefe ulaşmak adına faillerinin azmettirilip teşvik edilmesi, cinayetin önlenmesini sağlayacak delillerin, haber mekanizmalarının ve raporların gizlenmesi, cinayet anına değin faillerin takip edilip işlenmesinin sağlandığı, cinayet sonrası delillerin karartılarak örgütün izlerinin temizlendiği, örgüt yayın araçları üstünden belli bir amaca yönelik yapılan yayınlarla amaca yönelik dejenere edilmiş bilgilerle devlet kurumlarının cinayetle irtibatlandırıldığı anlaşılmıştır.  Örgüt mensubu sanıklardan Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Faruk Sarı'nın örgütün çıkarlarını gözeterek birlikte hareket ettikleri, konumları itibariyle gereken tedbirleri alıp müdahale etmek yerine cinayetin gerçekleşmesini, bunun öncesi ve sonrasında bilgi, kayıt ve belgelerin yok edilmesini sağladıkları anlaşılmıştır. Planlı İstihbarat Operasyonları (PİO) uygulaması ve İstihbarat Dairesi Başkanlığı'nda bulunan İstihbarat Değerlendirme Projesi (İDP) kayıtları ile tüm istihbarat ağının bulunduğu bilgi havuzuna ilgili verilerin kaydedilmesi işlemlerini yapmadıkları, yapılan kaydı da cinayetin hemen sonrasında sildikleri tespit edilmiştir."

"KEŞIF YAPILDI"

56- KARARDA, DINK’IN ÖLDÜRÜLMEDEN ÖNCE TAKIBE ALINDIĞI TESPITI YAPILDI MI?

Evet. Gerekçeli kararda, cinayetten önce keşif yapıldığı belirtilerek, şunlar kaydedildi:

"Olay tarihlerinde İstanbul İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde Tim Komutanı Yüzbaşı olarak görevli olan 15 Temmuz 2016'daki darbe kalkışmasında Jandarma Genel Komutanlığı'nda yaralı vaziyette ele geçen ve hakkındaki yargılamada, 'darbeye teşebbüs' suçundan mahkumiyetine hükmedilen örgüt mensubu sanık Muharrem Demirkale'nin, maktulün ev ve işyerlerinin cinayet öncesinde emri altındakilerce keşfinin yaptırıldığı anlaşılmıştır.?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.