Gazete televizyon haberlerinden de bildiğimiz gibi, gizli örgütler ya da mafya çeteleri, zarar gördüklerine inandıkları kişileri kendilerince yargılayıp ortadan kaldırmaya karar verirler, sonra da bu kararlarını vahşice uygulayarak o kişileri öldürürlerdi. Gizli örgütlerin ve çetelerin bu vahşeti bugün de sürüyor.
Gizli örgütler bu uygulamalarını ‘infaz’ diye adlandırırlar, öldürme eylemleri için “Filanca infaz edildi” diye bildiri de yayımlarlar.
Bu “filanca infaz edildi” söylemi sonraları nasıl olduysa basınımızın diline de bulaştı. Artık bu tür haberleri basın doğrudan o örgütlerin kullandığı söylemle “Filanca infaz edildi,” ya da “Filancaya infaz,” diye vermeye başladı.
Bu tehlikeli bulaşma, zaman içinde daha da yaygınlaştı. Şimdi tüm anlaşmazlıklarda haberciler o haberleri şöyle veriyorlar:
“İzmir’de eski eşe ve baldıza kanlı infaz.”
“Boşandığı eski eşe infaz.”
“85’lik tacizci komşuya infaz.”
“Hücre evinde örgüt içi infaz.
“Erkek arkadaşa bıçaklı infaz.”
“Efraim Elrom nasıl öldürüldü: Bir ‘savaş esiri’nin yargısız infazı.”
“Suskunluğa mahkûm edilmiş yoldaş infazları.”
‘İnfaz’ sözcüğünün böyle kullanılmasının yarattığı bilinçaltı benimseyişi görebilmemiz için önce ‘infaz’ın sözlük tanımını anımsamamız gerekiyor:
“infaz: (Bir yargıyı) Yerine getirme; yargılama sonucu verilen cezayı uygulama.”
“infaz etmek: Yargı kararını yerine getirmek, uygulamak.” (Türkçe Sözlük / Dil Derneği)
Başka sözlüklere de baksak, değişmiyor sözün anlamı. İnfaz etmek için, ille de bir ‘yargı kararı’ gerekiyor.
Bir devleti yönetenlerin ister gizli kararlarıyla olsun, ister öyle bir karar olmadan olsun, güvenlik güçlerinin tasarlayarak gerçekleştirdiği öldürümlere ‘yargısız infaz’ derdi basın. Bu adlandırmanın doğru yanı, eylemin içinde devlet görevlilerinin bulunmasıydı; yanlış yanı ise, yasal bir infaz için mutlaka yargı kararı gerekirken, o olayların bu açıdan infaz niteliğinin bulunmayışıydı. Yani ‘yargısız infaz’ demek de söylemi yanlışlıktan kurtarmıyor. Çünkü ‘infaz’, bir yargı kararını yerine getirmek demek. Bu durumda, devletin yargı gücünün verdiği kararın uygulanması demek olmayan bir cezalandırmanın ‘infaz’ anlamını taşıması da olanaksızlaşıyor.
İçinde devlet görevlilerinin bulunduğu öldürümlerde pek de bir azalma olmamasına karşın, ‘yargısız infaz’ adlandırmasının kullanımında gözle görülür bir azalma var. Bu azalma da incelenmeye değer doğrusu. Kanıksama mı, yürütmeye ve güvenlik gücüne örtülü bir ‘yargı yetkisi onaylaması’ mı, yoksa düpedüz olumlama mı?
Bir devletin egemen olduğu ülkede yargılama yetkisi, o ülkenin devletinin içindeki yargı gücünündür. İnfaz yetkisi ise, infaz kurumu devletin elindeyse, yine yalnızca devletindir. İnfaz kurumu özelleştirilmiş bile olsa, uygulayacağı kararlar yalnızca devletten gelecek yargı kararlarıdır. İnfaz kurumunun, devletin dışında bir gücün yargı kararını tanıyıp uygulaması olanağı yoktur, hiçbir zaman da olamaz. Yargılama, yargı kararı alma gibi bir hak ya da yetki ise, devletten başka hiçbir özel ya da tüzel kişinin çatısı altında düşünülemez. (Kuşkusuz burada, yargının bağımsız olması gerektiğini düşünüyoruz.)
İnfaz sözcüğünün yukarıda örnek verilen haberlerdeki gibi kullanılması, öldürenlerin kendilerinde “yargılama ve yargı kararını yerine getirme yetkilerinin bulunduğu” savının örtülü olarak benimsenmesi anlamına gelmez mi? Bir uygulamanın infaz sayılabilmesi için, karar vericinin de, o kararı uygulatanın da –sözlüklerdeki tanımlarda belirtildiği gibi— ‘ulus adına devlet’ olması gerektiği koşuluna karşın, yine de o haberlerdeki gibi kullanılmasının başka bir anlamı kalıyor mu?
“Filanca kadın infaz edildi” demek, “filanca kadın yargılandı, ölüm kararı çıktı, karar uygulandı” demektir. “Filanca mafya üyesi infaz edildi” ya da “falanca örgüt üyesi infaz edildi” demenin anlamı da budur. İnfaz sözcüğünün devlete gereksinim duyulmayan biçimdeki bu kullanımı, o olaylarda infaz yetkisini yargı yetkisiyle birlikte o yasa dışı uygulayıcılara bırakmışlığın altbilinçteki benimsenmişliğinin kendiliğinden dile gelişi değil midir? Üstbilinçte durumun öyle olmadığını ne denli söylersek söyleyelim, infaz uygulaması devletsiz olamayacakken olabildiğini böyle sorunsuz söyleyip okuyabilmemizin, o söylemleri sindirebilmemizin düşünsel sonucu da, eylemsel sonucu da altbilinçteki bu benimseyiş olmasın sakın?
Konuya ilişkin bir anket yapılsa, infaz sözcüğünü kullanan haber yazıcılarının, haberin öylece yayımlanmasını uygun bulan basın yöneticilerinin, o basın kuruluşlarının sahiplerinin, infaz için bağımsız yargı ve devlet unsurunun vazgeçilmezliğini gerçekte bildiklerinin anlaşılması hiç de küçük olasılık değildir.
Dilimizdeki bu anlam kayması, infaz kavramını anlayışımızdaki bir bozulmanın yansımasıysa, asıl korkunç olan ve hemen sağaltılması gereken de bu bozulma değil midir?
Bir toplumda ‘faili meçhul’ denen bunca öldürümün olabilmesinin, o öldürümlerin uygulayıcılarının da, tasarlayıcılarının da bir türlü saptanıp cezalandırılamamasının anlamını anketlerle araştırsak, kim bilir ne sonuçlar çıkacaktır.
Ama biz insanlar, altbilinç derinliğindeki benimseyişlerimizi de, benimsemeyişlerimizi de sorgulamaktan, o sorgulamadan çıkan anlamlardan irkilir, ürkeriz. “Yok, o öyle değil” deriz, “Onu öyle anlama. Herkes kullanıyor artık da o yüzden yadırgamadım, karşı çıkmadım,” deriz.
Peki bu savunmalar, yaygın bir yanılmaya bizim de kapılmışlığımızın bilinçsiz dışa vurumu olamaz mı?