Bakanlık konu ile ilgili yaptığı açıklamada, “İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) bağlı kuruluşları ve şirketlerinde işbaşı yaptırılan personelden; 455’inin PKK/KCK, 80’inin DHKP-C, 20’sinin MLKP, 2’sinin MKP, ayrıca bazılarının FETÖ ve diğer terör örgütleriyle iltisaklı/irtibatlı olduğu yönünde ihbar, şikayet ve elde edilen tespitler üzerine, konunun tüm yönleriyle soruşturulması için bakanlığımızca özel teftiş başlatılmıştır” ifadeleri kullanıldı.
DİAYDER NEDİR?
DİAYDER, 2008 yılında kurulmuş, “Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği” açılımı olan dini bir dernek.
Dernek, faaliyetlerini Türkiye’deki Kürtlerin büyük bölümünün ait olduğu Şafi mezhebinin öğretileri çerçevesinde yürütüyor.
Merkezi, İstanbul’un Bahçelievler ilçesindeki Şirinevler mahallesinde bulunuyor.
Ağırlıklı olarak İstanbul’da ve Kürt yurttaşların yoğun olarak yaşadığı ilçelerde faaliyet yürütüyor.
Derneğin kentte dokuz adet mescidi bulunuyor.
DİAYDER SORUŞTURMASININ İÇERİĞİ
BBC Türkçe’nin aktardığına göre DİAYDER hakkında devam eden iki ayrı dava bulunuyor. Dernek ile ilgili ilk soruşturma Emniyet tarafından 2014 yılında başlatıldı. Bu ilk soruşturmanın iddianamesi 21 Aralık 2020’de düzenlendi. Dava şu anda İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yürütülüyor. Duruşmaları başlayan bu davanın bir sonraki duruşması 21 Nisan’da yapılacak.
İlk soruşturma sürerken DİAYDER ile ilgili ikinci bir soruşturma daha başlatıldı. Bu ikinci soruşturmanın iddianamesi ise 30 Aralık 2021’de kabul edildi. Bu dava ise İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yürütülüyor. Davanın ilk duruşması 18 Şubat’ta başlayacak.
Bu iki davanın iddianame arasındaki en büyük farklardan biri, ikincisinde İBB ile ilgili atıfların yer alması.
DİAYDER SORUŞTURMASI NASIL GÜNDEME GELDİ?
DİAYDER’le ilgili bu hukuki gelişmeler, İçişleri Bakanlığı tarafından 26 Aralık’ta yapılan, İBB’ye özel teftiş başlatıldığı yönündeki açıklamayla gündeme geldi.
Açıklamanın ilk paragrafında birçok örgüt ismi sayıldıktan sonra, “İBB’de, bağlı kuruluşları ve şirketlerinde işbaşı yaptırılan personelden bazılarının bu örgütlerle iltisaklı / irtibatlı olduğu yönünde ihbar, şikâyet ve elde edilen tespitler üzerine, Bakanlık tarafında özel teftiş başlatıldığı” vurgulandı.
Açıklamanın devamında “Ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde DİAYDER referansıyla PKK terör örgütü irtibatlı / iltisaklı kişilerin yerleştirildiğine yönelik İstanbul İl Jandarma Komutanlığı tarafından yapılan tespitler sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamedeki iddia ve tespitler de bahse konu özel teftişin kapsamındadır” ifadesine yer verildi.
İDDİANAMEDEKİ SUÇLAMALAR
İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasında bahsedilen iddianame 335 sayfadan oluşuyor ve davada 25 ek klasör yer alıyor. Sanıklara, “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etme” ve “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamaları yönlendiriliyor.
Davada 10’u tutuklu 23 sanık yer alıyor. Sanıkların, 3,5 yıl ile 15’er yıl arasında değişen oranlarda hapis cezasıyla cezalandırılması isteniyor. İddianamede derneğin, “PKK-KCK sistematiği doğrultusunda kurularak faaliyet yürüttüğü” öne sürülüyor.
Sanıkların açıklamaları ve eylemleri sıralanıp bunların örgütün amaçları doğrultusunda gerçekleştirildiği iddia ediliyor. Sanıkların HDP’li belediyelere kayyum atanmasını protesto etmeleri, IŞİD’in Kobani’ye yönelik saldırısına ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki askeri operasyonlara karşı gerçekleştirdikleri sınır nöbetleri ile direniş oruçları bu tür faaliyetlere dayanak olarak gösteriliyor.
Bazı sanıkların, PKK bağlantılı Sterk TV’de programa katıldıkları da aktarılıyor. İddianamede dernek üyelerinin camilerde “terör propagandası” yaptıkları da öne sürülüyor.
İBB İDDİANAMEDE NASIL GEÇİYOR?
İddianamede İBB’ye yönelik doğrudan bir suçlama bulunmamakla birlikte, özellikle tapelerde ve ifadelerde İBB’den bahsedilen bölümler yer alıyor. Bu bölümler, Ekrem İmamoğlu’nun İBB Başkanı seçilmesinden sonra işe alınan beş gassal ile ilgili.
Bazı ifadelere ve tapelere göre, bu kişilerin dernek öncülüğünde işe alındıkları aktarılıyor. Yine, sanıkların maaşlarının bir bölümünü derneğe aktardıkları öne sürülüyor. Metinde, “DİAYDER’in referansı ile İBB’de işe alınan örgüt üyesi ve sempatizan şahısların aldıkları maaşın bir kısmını derneğe verdikleri” iddia ediliyor.
Ayrıca derneğe belediye tarafından yoksullara dağıtılmak üzere yardım kartları verildiği iddiaları da yer alıyor. İddianamede, “İBB tarafından derneğe verilen market yardım kartlarının örgüt sempatizanlarınca, örgütün kırsal alanında faaliyet yürüten ya da faaliyet esnasında etkisiz hale getirilen kişilerin ailelerine ulaştırıldığının belirlendiği” öne sürülüyor.
Bir tapede, bir dernek üyesinin, yerel seçimlerden önce DİAYDER’e bağlı imamlar ile Ekrem İmamoğlu ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arasında toplantı yapıldığı ve bu toplantıda kendilerine kadro sözü verildiğini söylediği de aktarılıyor.
DİAYDER İDDİALARA NE DİYOR?
DİAYDER, yaşanan gelişmelere karşı geçtiğimiz günlerde bir basın toplantısı düzenledi. Kendilerine yönelik iddiaları eleştiren dernek yöneticisi din adamı Yusuf İnan, “Akıl mantık, izan, şuurlarını kaybetmiş zihniyetler bize saldırıyor” dedi ve “Hak davalarından vazgeçmeyeceklerini” söyledi.
İnan, İstanbul’da Şafi mezhebinden altı milyondan fazla kişi yaşadığını, ilk kez İmamoğlu döneminde kendi mezheplerinden beş din adamının cenaze yıkama ve namaz kıldırma için işe alındığını, bunun dahi yetersiz olduğunu söyledi. İnan bu kişilerden şu anda üçünün tutuklu olduğunu belirtti ve “İki kişi bu altı milyonun ihtiyaçlarını nasıl temin edecek?” dedi.
Sanık avukatlarından Fırat Epözdemir ise davanın arkasında siyasi amaçlar olduğunu söyledi ve “Bu tartışmanın amacı Ekrem İmamoğlu üzerinden İBB’yi yıpratmaktır. Hedef, imamlar üzerinden İmamoğlu’dur” dedi.
Epözdemir, ortada iki dava olmasına dikkat çekerek şunları kaydetti:
“İlk iddianamede sanık olarak yargılanan dört isim, son iddianamede de yargılanmaktadır. Onlardan biri, İBB’nin işe aldığı isimlerden biridir. İlk iddianamede onunla ilgili hiçbir şekilde örgüte para gönderildiği iddiası yoktur. Peki, 2020 iddianamesinde bunlar yok iken neden son iddianameye koydunuz? Bu durum bile DİAYDER’e yapılan operasyonun bir komplo olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.”
Avukat Epözdemir, tanıklardan hiçbirinin bu davadaki sanıklardan birinin adını vermediğini ve telefon görüşmelerinin, müvekkillerinin illegal örgütle bağlantısı olduğunu ortaya koyacak görüşmeler olmadığını savundu.
Belediyelerin işe alım yaparken sivil toplum kuruluşlarıyla (STK) görüşmesinin çok doğal olduğunu söyleyen Epözdemir, ayrıca STK üyelerinin maaşlarının bir kısmını derneklerine vermelerinden daha doğal bir durum da olmadığını belirtti.
Epözdemir, verilen vaazların içeriği hakkında “Bu vaazların her birinin dini dayanakları vardır” dedi.
Sanık avukatı, Sterk TV konusunda ise TV kanallarında beyanda bulunmanın ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu, bunun, örgüt üyeliğini ortaya koyacak bir delil olamayacağını söyledi.