İbrahim Kahveci: Yıkıcı ve yapıcı muhalefet

''Oy almak uğruna ülkeyi mi yıkacağız?''

Yıkıcı ve yapıcı muhalefet

Zamanında görmek ve zamanında gerekli adımları atmak, yani DURUŞ sergilemek liderliktir. Liderlik herkese bol kepçeden vaatler dağıtmak değildir. Liderlik topluma önderlik etmek, toplumu doğruya yönlendirmektir.

Bugün üniversite sınavlarında tercihler yapılıyor. Her aile evladının üniversite okumasını ister ve herkese üniversite vaadi oy kazandırır. İyi ama bir ülkeyi içeriden yıkmanın en temel yolu da işte budur.

Oy almak uğruna ülkeyi mi yıkacağız?

Herkes emekli olmak ister, iyi bir emekli maaşı almak ister. İyi ama ülkede genç nüfus gelmiyor. Son iki yılda 0-14 yaş grubu nüfus azalırken yaşlı nüfus hızla artıyor.

Emeklilik vaadi ile mi ülkeyi kurtaracağız.

Herkes kamuda iş bulmak ve hayatını garantiye almak istiyor. Ülkeyi tam da bu zihniyet batırmadı mı?

Özelde kim çalışacak? Kim üretecek?

Kamu gücünü şahsına kullanmak muhteşem bir şey... Polis olursun milleti döversin; hakim savcı olursun milleti içeri tıkarsın. İl amiri olursun çakar araba ile dolaşır durursun...

İyi ama millete kim bakacak?

İki öneri getirdim: 1-Görevi olmayan hiçbir kamu-siyasi yönetici çakar araba ile ayrıcalıklı yol kullanamasın. Millet nasıl trafikte bekliyorsa onlarda beklesin ki milletin sorunlarını çözsünler. 2- Kamu çalışanlarının ücretleri özel sektörün ortalama ücretine endekslensin. Özel sektör sürünürken kamudakiler sefalar sürmesin. Veya ücretler arttığında herkes o artıştan yararlansın. Kader birliği olsun...

***

Sosyal medyadan Enver Türkücü adlı bir arkadaş çok önemli bir öneride bulundu: “Berber dükkanı açmak için esnaf odasına üye olmak zorunluluğu var. Bir işçi işe başlarken sendikalı olma zorunluluğu olmalı.”

Bence çok önemli... Sendikacılık ücret sendikacılığından kurtularak çalışanın hakları ve şartları noktasında önemli bir görev üstlenmeli. Bugün ülkemiz köle ücreti ve köle çalıştırma şartlarına çok yaklaştı. Bu esaretten kurtulmamız gerekiyor.

Ama nasıl?

***

Merkez Bankası’nı bağımsız yapınca iş bitiyor mu? Bir kaç yapısal reformla, ya da millete vergi salıp bütçeyi toplayınca sorunlar çözülüyor mu?

Günü mü idare edeceğiz yoksa yarını mı kuracağız?

Domates fidesi örneği verdim: Fideyi diker ve o yıl ürünü alır işiniz biter... Oysa meyve ağacı dikerseniz 5-10 yıl ürün bile alamazsınız ama yarınlarınızı kurtarırsınız.

Kamu mallarını satarsınız (kaldıysa), dışarıya güven verir borçlanırsınız ama aslında ülkenizin geleceğini satmaya devam etmiş olursunuz.

Önemli olan ülkenin değerini (TL’nin değerini) katma değerli üretim ve cari fazla ile sağlamak değil midir? İyi ama bunu ekonomiyi kısarak değil, üretimi artırarak sağlamak gerekiyor. Bugüne kadar başaramadığımız şeyleri yapmamız gerekiyor... Geçmişimiz iyi bir örnek değil...

***

Bakınız Cumhurbaşkanlığı Yönetimi ülkeye hayal satıyor. Tüketici Güven Endeksi’nden bunu görüyoruz. Gerçekler yerlerde sürünüyor ama beklentiler hayalleri süslüyor.

2017 Referandumundan beri hiçbir gerçek başarı hikayesine dönüşmedi. Hep hayal satılarak sabredin-şükredin modeli işlendi.

Buna rağmen iktidar ittifakı hala yüzde 30-35’lerde oy alabiliyor. Bu muhalefetin sorunudur.

İktidarın yanlışlarından oy beklemek yerine muhalefetin doğrularından oy alınması gerekiyor.

İktidarın yanlışlarını bizler zaten sürekli veriyoruz. Bugün yaşadığımız o yanlışların yükü her gün daha da ağırlaşacak. Buradaki mesele doğruları ilkeleştirmek olmalı.

Yarın muhtemel Başkan ve Kabine ne yapacak? Şimdiden ilkeler ve yöntemler netleşmelidir. Yol haritası daha da somutlaşmalıdır.

İlkelerin ve yöntemin belirlendiği yerde isimlerin önemi sadece sembolik olabilir. Hatta bu yönetimde görev almak çok daha ağır sorumluluk gerektirir.

Kimse ev yanarken koltuk hesabı yapamaz.

Kimse ev yanarken öncelik hesabı yapamaz.

Kimse ev yanarken hayal satamaz...

Erdoğan 2002’de “elimizde sihirli değnek yok, kimse 500 gün bizden bir şey beklemesin” dediğinde oy kazanmıştı.

Ama aynı Erdoğan liderliğinde 2002’yi mumla arar olduk. Tarihi bir fakirlik yaşıyoruz ama asıl sorun bugün yaşadığımız bu yıkımdan daha öte yarın yaşayacağımız daha büyük yıkımdır. O nedenle muhalefetin bir an önce sen-ben yerine isimlerden ziyade ilkeleri belirlemesidir.

Ülkemiz yanıyor ve hepimiz bu yangının içindeyiz. Sadece yangını söndürmek çözüm değil, yakılan evi daha güzel ve günümüz şartlarına uygun yeniden yapmak gerekiyor.

Unutmayın ki artık eski gençlik günlerimiz de bitiyor... Yaşlı ve fakir ülke olmak istemiyorsak DEVRİMLERE geri dönmemiz gerekiyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.