Birgün'den Ozan Gündoğdu'nun haberine göre; Hazine’nin toplam borçları kadar bu borcun vadesi, faiz oranları ve yerli para oranı da önem taşıyor.
Vadenin kısalması, faizin yükselmesi veya toplam borç içinde yerli para oranının düşmesi borçların sürdürülebilirliğini zorluyor. Başkanlık Sistemi’ne geçilmesiyle birlikte borçların vade, faiz ve yerli para yapısı sert şekilde bozuldu. Vade kısalırken, faizler arttı.
Ancak hepsinden daha tehlikeli olan gelişme, borcun daha çok döviz cinsinden edinilmeye başlaması oldu. Bir yandan kamuoyuna “yerli ve milli ekonomi” masalı anlatılırken, diğer yandan iç borçlanmada bile döviz tercih edildi. Öte yandan bilinmeyen bir nedenle AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sunduğu ekonomik reform paketinde bu konuya da değinildi. Erdoğan konuya ilişkin “Borç stokunun dış şoklara karşı duyarlılığını azaltabilmek için döviz cinsi borçların toplam borç stoku içerisindeki payını düşürüyoruz” ifadelerini kullandı.
Hazine ilkesine aykırı
Halbuki döviz cinsi borçların toplam borç stoku içindeki payı tüm yetkinin Erdoğan’da olduğu Başkanlık Sistemi döneminde artmıştı. Üstelik yalnızca dış borçlar değil, bu dönemde iç borçlarda bile dövizle borçlanmak adet haline gelmişti.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın aylık yayımladığı “Kamu Borç Yönetim Raporu” vahim tabloyu gözler önüne seriyor. Buna 2017 yılı sonu itibarıyla toplam borç stokunun yüzde 61’i Türk Lirası cinsindendi. Bu oran 2020’nin sonu itibarıyla yüzde 43,8’e düşmüş durumda. Oranın düşmesinin 2 temel nedeni var. İlki, daha önce edinilen döviz cinsinden borçların değerinin artması. Döviz kurlarının TL karşısında yükselmesi nedeniyle döviz cinsinden borcun ağırlığı artıyor. Ancak bunun dışında, son 3 yıldır döviz cinsinden borçlanmak da adet haline gelmiş durumda.
O kadar ki, Hazine’nin ilke olarak reddettiği “iç borçlarda dövizle borçlanmak” bile yine son 3 yılın eseri. Hazine’nin iç borçlarda benimsediği temel ilke “yerli para cinsinden borçlanmak”. Böylece kontrol altında tuttuğu yerli parada herhangi bir ödeme zorluğunun önüne geçilmiş oluyor. Ancak son 3 yıldır bu ilke rafa kalkmış durumda. 2017’nin sonu itibarıyla yalnızca 103 milyon dolar büyüklüğünde döviz cinsinden iç borç bulunuyordu. Bu tutar 2020’nin sonu itibarıyla 36 milyar 161 milyon dolara çıkmış durumda. Durumu daha iyi açıklamak adına döviz cinsinden iç borç tutarının 3 yıl içinde 351 katına çıktığını söylemek mümkün.
Peki dış borçlarda durum ne? Burada zaten TL cinsinden borçlanmak mümkün değil, zira yurtdışında TL “geçer akçe” değil. Ancak dış borçlarda da son 3 yılda sert bir artış gözleniyor. 2017’nin sonunda 91 milyar 245 milyon dolarlık dış borcu olan Hazine’nin, 2020’nin sonundaki dış borcu 102 milyar 216 milyon dolar. Bu borcun TL karşılığı 2017’de 341,9 milyar TL iken 2020’nin sonunda 751,8 milyar TL’ye yükseldi. TL cinsinden artışın nedeni döviz kurlarındaki yükselme. Ancak aynı zamanda borcun dolar cinsinden miktarı da yüzde 12 artıyor. ***
Amaç döviz kuru kontrolü
Döviz cinsi iç borçlanmadaki olağanüstü artışın nedenini BirGün Yazarı Prof. Hayri Kozanoğlu’na sorduk. Kozanoğlu’na göre iç borçlanmada bu yöntemin tercih edilmesinin nedeni artan döviz talebini döviz cinsinden devlet tahvillerine yönlendirerek döviz kurlarını kontrol altına almak. Kozanoğlu’nun konuya ilişkin değerlendirmesi şu şekilde; Hazine’nin döviz cinsi iç borçlanması 2017 sonunda hemen hemen sıfır, 2018 sonunda sadece 1,12 milyar dolarken, 2020 sonunda 36,2 milyar dolara yükselmiş bulunuyor. Böylelikle kısa vadede fiili döviz talebinin dövize endeksli tahvillerle biraz yemlenmesinin amaçlandığı anlaşılıyor.
Göreceli olarak daha düşük maliyetle borçlanmanın umut edildiği de seziliyor. Bilemiyoruz, belki döviz kurları sakinleştikten sonra bu kumardan karlı çıkmak da bekleniyordur. Ancak bu strateji son tahlilde TL yerine dövize yönelme eğilimini güçlendirir, döviz ikamesi olgusunu derinleştirir. Döviz kuru oynaklığı kur hareketlerinin bütçeye maliyetini ağırlaştırabilir, bütçe açığı kontrolünü zorlaştırabilir. 2018 döviz kuru atağı sonunda özel sektörün döviz pozisyon açığını azalttığı merkezi yönetimin döviz açığının arttığı görülüyor.
Döviz cinsini iç borçlanmada bu kapsamdaki yanlış bir adım olduğu anlaşılmış olmalı ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan “Döviz cinsi borçların payı azaltılacaktır” açıklamasını yaptı. Gel gelelim bu kamburun Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi’nin ekonomiye bir hediyesi olduğunu istatistikler apaçık ortaya koyuyor.