İktidara bakılırsa, önümüzdeki seçimde ya onun adaylarına oy kullanacağız ya da halimiz harap

Hatay’a deprem sonrasında hizmetin bu yüzden gitmediği söyleniyor…

Yerel yönetici ile ülkeyi yöneten kadro farklı partilerden olursa o il veya ilçeye hizmet gitmez mi?

Hatay’a deprem sonrasında hizmetin bu yüzden gitmediği söyleniyor…

İktidar partisine oy verilmezse doğalgazdan mahrumiyet yaşanır mı?

Bunun şu ana kadar örneği yok, fakat söyleyenin kimliği bu iddiayı da ciddiye almayı gerektiriyor…

Her iki iddianın da kaynağı, Cumhurbaşkanı sıfatı da bulunan AK Parti genel başkanı Tayyip Erdoğan…

Bu tür iktidar-yerel yönetim farklılaşmasının yerel yönetimin aleyhine olacağıyla ilgili söylemi, 40 gün sonra yapılacak yerel seçimin öncesinde sıkça işiteceğimiz anlaşılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açtığı yolu AK Parti’nin öndegidenleriyle partisinden aday olanlar da kullanmaya başladılar.

Ufak bir tereddüt yaşanmadı değil başlarda, fakat sonra yeniden aynı söyleme sarılındı.

Sanıyorum, bu seçimde, AK Parti’nin muhalefete karşı kullanacağı en önemli propaganda silahı, iktidarda bulunması…

Yapar mı bu iddiasının gereğini iktidar partisi?

Önceki seçimde AK Parti’den muhalefet partilerine geçen büyükşehir belediyelerinin başkanları, söylenilenin zaten yapıldığını örnekleriyle sıralıyorlar.

Merkezi yönetim, beş yıl süresince, muhalefetin elindeki belediyelerin yabancı bankalardan almayı başardığı kredilere onay vermemiş, bu sebeple bazı icraatlar yapılamamış bulunuyor.

En son, iki hafta önce, iktidar, yerli bankaların aynı belediyelere kredi açmalarını da imkansız hale getirecek bir kısıtlama getirdi. Bundan böyle yabancı bankaların kredileri gibi yerli bankaların kredileri de Hazine onayına bağlandı.

[İstanbul belediyesinin İller Bankası’na sunduğu yatırım projeleri uzun süre onay beklerken, Mehmet Şimşek’in Hazine Bakanı atanmasından kısa süre sonra -Ağustos 2023’te- dört projeye onay çıktı. Bunu İstanbul büyükşehir belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yeni bakana açık teşekkürü ile öğrenmiştik.]

Yerel yönetimlerin iktidar tarafınca bazı haklarını kullanmaktan yoksun bırakılması, AK Parti iktidarına mahsus yeni bir uygulama mı? Elbette değil. Öyle olmadığını, 1994 yerel seçimi ile İstanbul’a belediye başkanı seçilmesi sonrasında, kendisine yönelik kısıtlamalara isyan bayrağı açan Tayyip Erdoğan’ın, o zamanki itirazlarının şimdilerde piyasaya sürülen eski videolarından hatırlıyoruz.

AK Parti eski bir uygulamayı günümüze taşımış oldu.

Şimdi de, bu uygulamasını gözlere sokarak seçmenleri kendisine oy vermeye zorlamayı amaçlıyor AK Parti…

Başarılı olabilir mi?

Çok kuşkuluyum.

Kuşkumun temelinde, geçmişte de benzer bir seçim propagandasına muhatap edildiğimizi hatırlamam yatıyor.

12 Eylül darbesinden bir süre sonra, askeri yönetimin, siyasi yaşamın canlanmasına izin vermesi üzerine yapılan 1983 yılındaki seçimde, sandıktan birinci parti olarak çıkıp hükümeti kuran ve belli başlı illerin hemen hepsinde belediye başkanlıklarını da kazanan Anavatan Partisi de, 1989 yerel seçiminde başarıyı korkutucu propagandada aramıştı.

Gazetelerde tam sayfa yayımlanan reklamlara ek olarak, ülkenin dört bir tarafındaki panolarda da hep aynı görüntü yer almaktaydı: Koltukta oturan ama her tarafı urganlarla bağlı olduğu için kıpırdaması imkansız bir adam…

Ve o görüntüdeki adamın tepesinde, kocaman harflerle "ELİ KOLU BAĞLI BİR BELEDİYE BAŞKANI İSTER MİYDİNİZ?" yazısı…

Propaganda mesajı olarak bu söylemi reklamlarda kullanan ANAP, sözcüleri ve adayları ağzıyla da, aynı tehdit edici üslubu yaygın biçimde kullanıma sokmuştu.

Ülkeyi 1983’den başlayarak o tarihe kadar tek başına yönetme yetkisini halktan almış, günü geldiğinde -Kasım 1989’da- genel başkanını cumhurbaşkanı seçtirmeye hazırlanan ANAP,  ilk büyük hezimeti, 26 Mart 1989 tarihinde yapılan yerel seçimde tattı.

Seçmen, "Evet, eli kolu bağlı bir belediye başkanı istiyorum" tepkisiyle oy kullandı o seçimde.

İki il hariç elindeki tüm büyükşehir belediyelerini kaybetti ANAP…

Nitekim, o seçimden sonra yapılan ilk genel seçimde, ANAP’ı iktidardan uzaklaştırdı aynı seçmen…

[Tabii, o iki hezimette de muhalefet cephesi -Süleyman Demirel’in DYP’si ile başlangıcında Erdal İnönü’nün bulunduğu SHP ve bir dereceye kadar da Necmettin Erbakan’ın Refah Partisi- sağlam birer kampanya yürüttüler.]

Acaba iktidarın, kuvvet ve kudretini fazlasıyla hatırlatan bir kampanyayı sürdürdüğü önümüzdeki seçimde, bu defa sandıktan nasıl bir sonuç çıkar?

"Hiç merak etmeyin" ile başlayan bir bitiş cümlesi kuracaktım ki, aklım bu seçim öncesinde muhalefetin sergilediği duruma gitti ve cümlenin geri kadarını beklemeye aldım.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.