23 Haziran'da yeniden İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu, "Yıllar sonra ilk defa göreceksiniz, genel sekreter yardımcıları kadın olacak. Daire başkanları ve müdürler de" ifadesini kullandı.
Sözcü'den Özlem Gürses'in sorularını yanıtlayan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, nasıl bir İstanbul hayal ettiğini, kadınların belediyedeki rolünü ve mülteci politikalarını anlattı.
Söyleşinin bugün yayınlanan üçüncü bölümü şöyle:
‘HALK NE YAPTIĞIMIZI BİLECEK'
- İBB'de meclis toplantılarını canlı yayınlıyorsunuz. Belediye çatısı altında da bir İstanbul TV var…
Var ama işlemiyor. Ben Beylikdüzü TV'yi kurarak bir iletişim mecrasında toplumun nasıl bir araya geldiğini yaşamış bir belediye başkanıyım. İstanbulluya, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ne yaptığını, ne yapmak istediğini, her anını anlatan muazzam bir iletişim mecrası kuracağız.
‘CİDDİ BİR SORUNDUR'
- Mülteciler konusu çok önemli. Ne yapacaksınız bu konuda?
Bu işe ciddi gireceğiz, çok önemli bir konu bu. Birinci olarak insani tedbirlerimizi alacağız. Bu şehirdeki mülteci kadınları, çocukları koruyucu, onlarla ilgili tedbir alan bir belediye yönetimi olacağız. Sonrasında, bu süreci mutlak tanımlamalıyız. Ciddi bir sorun bu, 3.5 milyon insandan bahsediyoruz Türkiye'de. İstanbul'da, 570 bin resmi rakam. Ama gayri resmi olarak bu sayı bir milyona yakın… Sadece Suriyeli değil, Afgan var, Özbek var, çalışmak için gelenler var… Bunların bir kısmı gerçekten çalışıyor. Bir kısmı ne yaptığını kendi de bilmiyor.
- Danışmanlarınız merak ediliyor. En çok da Yavuz Erkut. Koç Grubu'nda çalışmış, enerji alanında..
Yavuz Erkut çok değerli bir yönetici, en önemli özelliği hem kamu hem özel sektör tecrübesi olması. Çok iyi bir eğitim ve birikime sahip. Enerji alanı değil sadece, çünkü TÜPRAŞ Türkiye'nin en büyük kuruluşu, hem devlet deneyimi, hem de özel sektör deneyimi çok yüksek. Ben de kendisi ile tanışıp görüşme fırsatı buldum. Ve bu bir makam tayini değildi… Yavuz Bey şimdilik danışman ama ileride genel sekreterimiz olacak, düşüncemiz o. Ama bunun prosedürü var, Bakanlık onayı var. Çalışma arkadaşlarımla ilgili deneyim ve liyakata önem veriyorum. Hiç kimse babamın oğlu değil… Yarın da çok kıymetli biri ile tanışabilirim ve ona da görev verebilirim. Benim bir sözüm var İstanbul'a, ‘Partizanlığı bitireceğim, burayı bir dünya kenti yapacağım.' Yavuz Erkut'un parti üyeliği yok, Mehmet Çakılcıoğlu'nun parti üyeliği yok, hiçbirisi akrabam değil, Murat Ongun basın danışmanım, 5 yıldır çalıştığım bir isim… Deneyimlerine inandığım herkes çalışma arkadaşım olabilir…
'GÖRECEKSİNİZ, GENEL SEKRETER YARDIMCILARI KADINLAR OLACAK'
- Doğrusu ben keşke bir kadın olsa diye düşündüm…
İki de olacak, üç de olacak. Yıllar sonra ilk defa göreceksiniz, genel sekreter yardımcıları kadınlar olacak. Daire başkanları ve müdürler keza aynı… Biz o cinsiyet eşitliğine de yürekten inanan bir ekibiz. Ben bu görevlendirmelerim konusunda en başta kendi Genel Başkanıma ve ittifak partisi Genel Başkanı olarak Sayın Meral Akşener'e çok teşekkür etmek istiyorum. Kişi dayatması yapmaksızın bize destek verdiler.- Başkanlık koltuğuna oturdunuz artık. Trol örgütlenmesi nasılmış Büyükşehir'de? Ne boyutta?
Var, tespitlerimiz de var. Henüz boyutunu bilmiyoruz. Kaç kişi tam, bilemiyoruz. Ama içine gireceğiz, göreceğiz. Düşünsenize Ekrem İmamoğlu aleyhine açıklama, eylem yapılmak isteniyor. Birkaç yüz kişinin toplandığı bir olay, utanç verici. Bunlar hep soruşturulacak. Bizim sözümüzü bazıları yanlış yorumluyor, “kayıtsız şartsız herkesi kucaklayacağız…” Bir dakika. “İş ahlakına uyan, iş hukukuna uyan herkesi.” Yani, çok affedersiniz, siz bir yerde insan gibi, ahlakınızla çalışıyorsunuz… Sizinle bu çeşit birinin aynı maaşı alması mümkün mü, olur mu? Gerçekten trolvari, hatta işi bozan, hizmeti engelleyen tavırlarla karşılaşma risklerimiz olduğunu biliyoruz, yaşadık. Ama büyük bir gücümüz var…
‘TOPLUMSAL DESTEK'
- Nedir o?
Toplumsal destek gücü. Birisi bizim ardımızdan trollük yapsa, çöp konteynerlerini yerlere devirse – ki bu yapıldı maalesef- yüz binlerce İstanbullu o çöpleri o konteynere tekrar doldurmak için sokaklara dökülür…
- Gezi'deki dayanışma ruhu gibi…Tamamıyla dayanışma. “İstanbul Gönüllüleri” çok büyüyecek, kapsamlı ve kalıcı bir yapı kuruyoruz. Çocuk gönüllüler, genç gönüllüler olacak, her kesimden, emeklisi, yaşlısı. Ve bu gönüllülük bu şehrin her sorununa duyarlı bir toplum üretecek. Göreceksiniz korna çalmayacaklar artık bu şehirde. Yaya geçidinde durup insanlara yol verecekler. Lütuf da değil bu, görevimiz. Yere çöp atmayacak, yolda giderken camdan sigarasını, pet şişesini fırlatmayacak… Fırlatsa önce çocuğu elini tutacak “yapma” diye. Göreceksiniz iki üç yıl içinde böyle bir İstanbul yaratacağız.
'TOPLUMUN DEMOGRAFİSİNİ BİR GECEDE DEĞİŞTİREMEZSİNİZ'
- Bazı mahallelerde insan onuruna aykırı, uykumuzu kaçıran olaylar yaşanıyor…
Biliyorum, maalesef. Küçücük çocuklarla evlilikler yapılıyor. Güvenlik endişeleri var. Belki kriminal olaylar yok ama korku var. Sınırlarımızla ilgili sürekli ne konuşuyoruz; Rusya şuraya saldırdı, Amerika buraya saldırdı. Bu milletin oraya nasıl gideceği hiç konuşulmuyor. Böyle bir şey olamaz. Tamamıyla yanlış yönetilmiştir. Bir şehir düşünün ki şehrin kendi nüfusundan fazla mülteci yaşıyor orada… Bir toplumun demografisini bir gece de değiştiremezsiniz. Bu durum çok ciddi tehditler içermektedir. Çok çok etkin olacağız bu konuda.
‘VALİ BEY İLE GÖRÜŞTÜM'
- Belediye yetkileriniz pek yok bu alanda...
Uzman insanlarla çalışacağız. Yönetimin bir parçası olacağız. Evet, işin merkezi hükümettir, valiliktir, emniyettir. Ama biz sürecin en etkin bir parçası olacağız. Hatta daha bu hafta Sayın Valiyi ziyaretimde Türkçe olmayan tabela kirliliği ve nargile kafeler konusunu gündeme getirdim. 16 milyonluk İstanbul, mülteciler konusu çok önemli…'ÇANAKKALE RUHUNU YAŞAMAK İSTEDİM'
- Son olarak mal varlığınızı inceledim. İlgimi çekti, Çanakkale'de balıkçı barınağınız mı var sizin?
Yok, yok, alakası yok. Çanakkale Bigalı Köyü'nde yine bir belediye başkanı arkadaşımızın bir evi vardı, çok beğenmiştim. Niye beğendim? Çünkü Çanakkale Savaşı'nın kahraman komutanı Mustafa Kemal Atatürk'ün evi de o köyde. Savaş süresince orada kalmış. Şu anda bir müze. Orada ben bir şey almak istedim, Çanakkale ruhunu yaşamak istedim. Aldığımız yıkık bir köy evi, karşısında da yıkık bir ambar. Dam denilen o. İmar çıkınca tamirat yapacağım.