“Bu dilekçe yargıda var olan ve kokusu gün geçtikçe artan ‘kanalizasyonun' patladığının alameti olabilir” diyen Saymaz, “kara para aklama” suçlamasıyla eşiyle birlikte hakkında soruşturma açılan Dilan Polat’la ilgili kulağına gelen “dosyasının kapatılması için büyük paraların konuşulduğu” iddiasını örnek gösterdi.
Saymaz bugünk yazısında şunları kaydetti:
“Uçar'ın dilekçesi hem HSK'yi hem de Adalet Bakanlığı'nı kızdırdı. Dilekçe pazartesi HSK'nin önüne geldi. Kurul müfettiş görevlendirdi. Bu dilekçe yargıda var olan ve kokusu gün geçtikçe artan ‘kanalizasyonun' patladığının alameti olabilir. Güncel bir örnek vereyim. Dilan Polat dosyasının kapatılması için büyük paraların konuşulduğu kulağıma geliyor. Demem o ki… Her adliyede çıkar karşılığı davaların karara bağlanıp tahliyeler verildiğine dair yaygın bir kabul var. İranlı uyuşturucu kaçakçısı Zindaşti'nin Burhan Kuzu vasıtasıyla tahliyesi, en somut örnek.
Bu yüzden Uçar'ın iddiaları ciddiyetle incelenmeli. Başta Altun ve Demiroğlu olmak üzere, rüşvete karıştığı ispat edilen kim var ise, bir daha o adliyeye ama sanık olarak gelebilmeli. O dilekçe yargıdaki hakimiyet savaşının bildirisi ise Uçar bedelini ödemeli. Fakat gördüğüm kadarıyla… İki taraf bu dilekçeler hiç verilmemiş gibi mesleklerine devam ediyor. Üstelik aynı adliyede ve aynı koltuklarda oturuyorlar. Demiroğlu, hapis cezaları ve beraat kararları veriyor, tanliyelere ve tutukluluklara imza atıyor. Gerçekten rüşvet aldıysa vereceği kararların tümüne kuşku düşer. Buna karşılık Uçar'ın başsavcılığında soruşturmalar yürütülüyor, davalar açılıp takipsizlik kararları veriliyor. Eğer dilekçesindeki ithamlar gerçekdışı ise soruşturmalardaki tüm işlemler gölgelenir. Dilekçelerin gereği yapılmazsa yargı rüşvet suçlamasının altında kalır.”