Şanlıurfa Yenişehir Mahallesi'nde bulunan İbrahim Şelli Aybar Apartmanı'nın C Blok'u 6 Şubat sabahı sarsılarak yıkıldı.
Sadece dördüncü dairede Aslan ve Karahan ailelerinden 10 kişi hayatını kaybetti.
Bu 10 kişiye beş aylık Zümra da dahil.
Altıncı dairedeki Fırat ailesinden ise altı can gitti.
Fırat'lardan Dicle, Hazal ve Fırat henüz yedi yaşındaydı.
19 kişi ise yaralı kurtuldu.
BETONU KUM ÇAKIL
Bilirkişi raporunda göre 1994'te yapımına başlanan apartmanın inşaatında, “Olması gerekenden daha büyük agregalar gözlemlenmiştir” deniyor.
Kum ve çakıl karışımına ‘agrega' adı veriliyor.
Betonun yüzde 75'i agregadan oluşuyor.
Agrega bilinçli kullanılmadığı takdirde göçmelere yol açıyor.
İbrahim Şelli Aybar Apartmanı'nda agregaların çapı 40 milimetre olması gerekirken, bu rakamı aştığı tespit edildi.
Ayrıca beton BS14 sınıfının standardını sağlamıyor.
Demir donatılar dayanıksız.
Tekil temellerin birbirine bağlanma işlemi projeye uymuyor.
İSKANI YOK
Savcılık binanın projeye uygun yapılıp yapılmadığını kontrol etmekle yükümlü personelin kimlik bilgilerini Haliliye Belediyesi'nden istedi.
Haliliye Belediyesi, 16 Şubat'ta verdiği yanıtta, “Binayla ilgili yapı kullanma izin belgesi (iskan) alınmadığını” belirtti.
MÜTEAHHİT TUTUKLU
Müteahhit Celal Koç, ifadesinde inşaatın 1995 yılında bittiğini, kullanılan malzemelerin usul ve yasalara uygun olduğunu söyledi. Şanlıurfa'da 10 bina daha yaptığını ve hepsinin ayakta olduğunu anlattı.
Peki, bu neden yıkılmıştı?
Koç, zemin kattaki iş yerini Aybar kardeşlere devrettiğini, bu kişilerin birden fazla işyerini birleştirdiğini ve duyduğu kadarıyla kolonlarından bir veya birkaçını keserek kaldırdıklarını iddia etti. “Yoksa bu binanın yıkılması mümkün değildir” dedi.
Temelde yapılan incelemede, kolonların kesilmediği anlaşıldı.
Koç, cezaevine gönderildi.
‘YIKILACAĞINI ÖNGÖRMELİYDİ'
Şanlıurfa'da, 6 Şubat'tan ötürü ilk deprem davası Koç'a açıldı. İddianamede, beton kalitesinin düşük olması, donatıların standardı sağlamaması, temellerin birbirine bağlanma işleminin projeye uygun yapılmaması ve agregaların büyük olmasının yıkıma etki ettiği belirtildi.
Türkiye'nin deprem kuşağında olması, çokça ölümlü depremin yaşanması ve inşaatın mevzuata aykırı yapıldığı göz önüne alındığında Koç'un, apartmanın yıkılabileceğini öngörebilmesi gerektiği ifade edildi.
İddianameden:
“Koç'un öngördüğü neticeye rağmen kendine yüklenen dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmeyerek ve kusurlu hareketlerde bulunarak binaya mevzuat ve bilimsel gerçeklere aykırı olarak inşa ettiği, kusurlu eylemi sonucunda apartmanın yıkıldığı…”
22.5 YILA KADAR HAPİS
Koç'a birden çok kişinin ölmesine ve yaralanmasına sebebiyet vermekten iki yıldan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Suç bilinçli taksirle işlendiği için ceza üçte birden yarısına kadar arttırılacak. Bu durumda üst sınır 22,5 yıla çıkıyor.
Kararın böyle olması halinde bir can için verilecek miktar bir yıl bile etmiyor!
Şanlıurfa 4. Ağır Ceza Mahkemesi'de açılan davanın ilk duruşması 7 Temmuz'da görülecek.
185 misyonerin Türkiye'ye girişi engellendi
Protestan Kiliseler Derneği, 2022 yılına ilişkin hak ihlalleri izleme raporunu açıkladı. Rapor, Hristiyanlara yönelik ayrımcılık ve şiddetin sürdüğünü gösteriyor.
Örnek olarak:
-İstanbul'da bir din adamı bıçakla yaralandı.
-Şanlıurfa Kilisesi önderinin çocuklarına okulda saldırı gerçekleşti. Çocuk okulu bıraktı.
-Diyarbakır Protestan Kilisesi'ni ziyaret eden üç kişi takkeli ve şalvarlı kişilerce silahla tehdit edildi.
Rapora göre bugüne dek 185 Hristiyan misyonerin Türkiye'ye girişi engellendi. Din adamı olarak görev yapan bu kişiler yıllardır Türkiye'de aileleriyle birlikte yaşıyor. Haklarında suç kaydı ve soruşturma yok.
Büyük bölümüne Türkiye'ye girişi ön izne bağlayan N82 kodu verildi. Bu kod, pratikte giriş yasağı olarak kullanılıyor. Yaptıkları vize başvuruları reddediliyor.
Bir bölümüne ‘güvenlik açısından tehlike arz edenler' statüsündeki G87 kodu verildi. Bu kod daha çok yabancı ülkelerde silahlı eyleme katılmış, terörist organizasyonlarda yer almış olanlara veriliyor. G87 kodu verilenler beş yıl Türkiye'ye giremiyor.
Kimilerine Ç-152 kodu verilerek, bir yıllık yasak uygulanıyor.
Devlet, açılan davalarda, yabancı uyruklu din adamlarının Türkiye aleyhine faaliyet yürüttüğünü iddia ediyor.
Çoğu dava olumsuz sonuçlanıyor. Olumlu çıktığında ya karar uygulanmıyor ya da tekrar vize iptaline karar veriliyor.
Bazı davalar Anayasa Mahkemesi'ne ve AİHM'ye taşındı.
Bu arada, Türk vatandaşlarıyla ile evli olan dört kişinin vatandaşlık başvurusu milli güvenlik gerekçesiyle reddedildi.
Uygulamadan ötürü yabancı Protestanlar gönderilme endişesi yaşıyor. Yabancı aileler ve bireyler kilise toplantılarına katılmıyor. Bazıları Türkiye'yi terk ediyor.
Rapordan:
“Bu kişilerin Hristiyan olmaları dışında başka neden olmaksızın bu muameleye maruz kalmasını büyük bir hak ihlali ve ayrımcılık olarak görüyoruz.”
Siz değerli okurlarımın Kurban Bayramını kutluyorum.
Bayram tatilinden ötürü bir süre yazılarıma ara veriyorum.
Tatilden sonra görüşmek üzere.