Tarih, 12 Aralık.
Gece.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kabinesiyle toplandı.
Kabine toplantısı saat 19 sularında bitti.
Erdoğan, kabinede alınan kararları açıklamak üzere kamera önüne geçerek, 45 dakika konuştu.
Açıklama bitiminde bakanlar dağılırken…
Cumhurbaşkanı ise Beştepe’de kaldı.
Bu kez partisindeki yakın çalışma ekibini topladı.
Ekip şu isimlerden oluşuyor:
Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Genel Başkan Yardımcıları Hamza Dağ ve Mustafa Şen ile seçim kampanyasından sorumlu olan Prof. Ertan Aydın.
Gizli toplantının tek gündemi vardı.
Bir gün sonra, yani 13 Aralık’ta, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek olan Ekrem İmamoğlu Davası.
Sözde Türkiye’de yargı bağımsızdı.
Gel gör ki…
Erdoğan, cumhurbaşkanlığı yarışında en güçlü rakiplerinden biri olan İmamoğlu’nun yargılandığı davayı, ertesi gün kararın çıkacağı içine doğmuş (!) olmalı ki, Beştepe’de masaya yatırdı.
İlk sözü Erdoğan aldı.
“İmamoğlu ceza alırsa bizi nasıl etkiler?” diye sordu.
Aydın, “İnşallah böyle bir şey olmaz” dedi.
Erdoğan, “Neden?” diye sordu.
Aydın, pozitif bir seçim kampanyası yürüttüklerini, dış faktörlerin etkisiyle, belirledikleri gündemin dışına savrulmaktan endişelendiğini söyledi. Kontrol dışına çıkacak unsurların kampanyaya olumsuz etki yapabileceğini anlattı.
“Efendim, biz durumumuzu düzelttik. Her şey iyi gidiyor. Bu karar çok aleyhimize olur” dedi.
Erdoğan, “Niye aleyhimize olsun? Ben de geçmişte ceza aldım. Herkes alabilir” diye karşılık verdi.
İddia o ki…
Kurulmuş, Aydın’ı destek verirken…
Kalın ve Çelik sustu ve yorum yapmadı.
Bir AK Partili yönetici ise “Ceza almalı. Yaptığı ortada mı kalsın!” diye karşı çıktı. Hatta MHP lideri Bahçeli’nin de bu yönde düşündüğü ileri sürüldü.
Erdoğan, “Yargı bağımsızlığına güvenin” dedi ve toplantıyı bitirdi.
Uçakta sansür
Ve ertesi gün.
13 Aralık.
İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesinde İmamoğlu Davası başlarken, Erdoğan ise Ankara’da Bahçeli’yi ziyaret etti.
Sonra da Türkmenistan’a uçtu.
Uçakta gazeteciler İmamoğlu Davası’na ilişkin yorumlarını sordu.
Erdoğan, “Herkes yargı kararına saygı duymalı” dedi.
Hatta daha sert cümleler kurdu.
Ancak İletişim Başkanlığı, söyleşi metninden bu soruyu ve yanıtı çıkardı.
Erdoğan’ın ne dediği o gün öğrenilemedi.
Ben Cuma akşamı Halk TV’de yayınlanan ‘Perdenin Önü Arkası’ programımızda bu gerçeği ifşa edince Erdoğan, bir gün sonraki Malatya Mitingi’nde İmamoğlu Davası’na ilişkin ilk değerlendirmesini yaptı. İmamoğlu’na verilen cezanın kendisiyle ilişkilendirilmesine itiraz ederek, “Ne bizimle ne şahsımla ne milletimizle ilgisi yok” dedi.
Erdoğan’ın şu cümleleri dikkat çekiyor.
“Birilerinin Bizansvari taht oyunlarını üzerimizden oynadıklarını gördükçe üzülüyoruz.”
“Birileri bir mahkeme kararını bizim üzerimizden kendi lehine çevirmeye çalışıyor. Bunun adı tek parti faşizmi. Biz bunu yutmayız.”
“Mertçe ortaya çıkıp mücadele etmek yerine başkalarının sırtından iktidar rüyası görme hastalığından kurtulamadılar.”
“Dün darbeciler, vesayetçiler üzerinden milli iradenin ardından dolanıyorlardı. Bugün yargı kararının ardından dolanıyorlar.”
“Bizi aynı oyuna alet etmeye çalışıyorlar. Biz bu oyunun içinde yer almadık, almayacağız.”
İmamoğlu zirvesi, Bizansvari taht oyunu değil mi?
Eğer bu kararın kendisiyle ilgisi yoksa niçin duruşmadan bir gece önce Beştepe’de İmamoğlu zirvesi gerçekleştirildi?
Erdoğan, başka hangi davaların karar duruşmalarından önce yakın ekibiyle toplanarak, çıkacak olan kararın partisini nasıl etkileyeceğini tartışıyor?
Cumhurbaşkanı, İmamoğlu Davası ile neden bu kadar ilgileniyor? Bu ‘ilgi’ tam da Erdoğan’ın söylediği gibi “Bizansvari taht oyunlarını” hatırlatmıyor mu?
İBB seçimlerini iptal etmek, İmamoğlu’nu kıskaca almak, Yüksek Seçim Kurulu’na hakaret ettiği iddiasıyla dava açmak, ceza vermeye yanaşmayan hakimi sürüp uygun hakim ‘temin’ etmek, iki yıl yedi ay ceza verdirip siyasi yasak getirtmek, olur da bu karar İstinaf ve Yargıtay’dan döner diye terör soruşturması başlatmak, “Mertçe mücadele etmek yerine başkalarının sırtından iktidar rüyası görme hastalığı” olmuyor mu?
Bizzat o!
Sandıkta iki kez yenildikleri İmamoğlu’nu yargı darbesiyle alaşağı edip hem cumhurbaşkanlığı adaylığından eksiltmek, hem de belediyeye çökmek, “Darbeciler ve vesayetçiler üzerinden milli iradenin ardından dolanmak” ile eşdeğerdir.
AK Partili kaynak: İmamoğlu’nu tehdit görüyor
Beştepe’deki İmamoğlu zirvesini sormak üzere dün Ertan Aydın’ı aradım ancak kendisine ulaşamadım.
Mesaj attım, dönmedi.
Toplantıyı en az iki kaynağa doğrulattım.
Bu iki kişiden biri olan AK Partili kaynağım, bana şunları söyledi:
“Erdoğan, ölçme ve değerlendirmeyi siyasette en iyi kullanan insan. Çıkan sonuca göre siyasetini belirler. Ben İmamoğlu’nun, kendisine tehdit oluşturduğunu gördüğünü düşünüyorum.”
İmamoğlu zirvesi, sonucu baştan belli olan bu davada Türk Milleti adına değil, Beştepe adına hüküm verildiğini ispat ediyor.