İsmail Saymaz yazdı. Erdoğan, bu pazar günü ‘Sisi’ dedi

''Erdoğan, mitingde, “Bu pazar günü Sisi mi diyeceğiz, Binali Yıldırım mı?” diyerek, İmamoğlu’nu Sisi’ye benzetmişti''

“Dün dündür, bugün bugündür” cümlesi 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’e ait olsa da bu sözün hakkını Erdoğan veriyor.

Bir değil, iki değil, üç değil.

Say say bitmiyor.

“Görevde olduğum sürece İsrail ile olumlu bir şeyi düşünemem” diyen de, “Siz bebek öldürmeyi iyi bilirsiniz” diye parmak sallayan da o, Telaviv’e büyükelçi atayan da.

Rus uçağının düşürülmesi için “Emri ben verdim” diye övünen de o, Putin’in ayağına kadar gidip canlı yayında kapıda bekletilen ve özür mektubu sunan da.

Rahip Brunson için “Bu can bu bedende olduğu sürece o teröristi alamazsınız” diye ABD’ye heyheylenen de o, papazı salıveren de.

Birleşik Arap Emirlikleri’ni 15 Temmuz’un finansörü olmakla suçlayan da o, Sedat Peker’i susturmak ve mümkünse alabilmek için ziyarete giden de.

Suudi prensi Muhammed bin Selman’ı gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinin azmettiricisi diye ilan eden o, petro-dolar için prensi görür görmez kucaklayan da.

‘Kadere bak’

İşte böylesi bir ‘dik duruş’ destanının son örneği, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi oldu.

Erdoğan’ın “Katil” dediği…

“Zalim” diye andığı…

“Darbeci” diye suçladığı…

BM’de aynı masaya bile oturmadığı…

“Beni Sisi’yle barıştırmak isteyenler var. Asla kabul etmiyorum. Halkın yüzde 52’sinin oyunu almış Mursi’yi ve arkadaşlarını mahkum eden bir anti-demokratla aynı masaya oturmam” sözleriyle yan yana gelmediği…

Ve “Uluslararası platformlarda darbeci Sisi’yi cumhurbaşkanı olarak kabul etmediğimi söyledim. Benim için Mısır’ın Cumhurbaşkanı Mursi’dir. BM’de onunla (Sisi) aynı masaya oturmadım. Oturursam kendimi inkar ederim” diyerek, tanımadığı Sisi ile dokuz yıl sonra dün el sıkıştı.

Hatırlayın.

Üç yıl kadar önceydi.

İstanbul’da zorla iptal edilen büyükşehir belediyesi başkanlığı seçimi 23 Haziran 2019’da yapılacaktı.

Erdoğan, mitingde, “Bu pazar günü Sisi mi diyeceğiz, Binali Yıldırım mı?” diyerek, İmamoğlu’nu Sisi’ye benzetmişti.

Erdoğan’ın meşhur ifadesiyle…

“Kadere bak!”

Erdoğan, pazar günü “Sisi” dedi.

Katar Şeyhi organize etti

Katar’ın ev sahibi olduğu 2022 FIFA Dünya Kupası’nın açılış günü daveti, iki liderin buluşması için vesile oldu.

Katar kaynaklarından öğrendiğim kadarıyla tokalaşma planlı bir şekilde gerçekleşmedi. Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad El Sani’nin arabuluculuğu sonucu iki lider tokalaştı. Bu anlar Katarlılarca fotoğraflanarak, servis edildi.

Erdoğan ve Sisi, tokalaştıktan sonra ayaküstü kısa süre sohbet etti. Ve iki lider açılış törenini birbirine yakın koltuklarda izledi. İlerleyen günlerde Erdoğan ve Sisi’nin görüşebileceği iddia ediliyor.

Elbette ki görüşmeliler.

Ortak bir geçmiş ve medeniyete sahip olan Türkiye ve Mısır’ın yıkılan diyalog köprülerini onarması gerekiyor. Ayrıca başta Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanları olmak üzere milli çıkarlarımız da barışmamızı gerektiriyor.

Radikal sapma

Zaten Erdoğan’ı “Neden barıştın?” diye değil, “Neden Mısır’la ilişkilerimizi bozdun?” diye eleştiriyoruz.

AK Parti’nin ilk olarak Suriye’de, daha sonra Mısır’da izlediği müdahaleci çizgi, Türkiye’nin Cumhuriyet’in kuruluş yıllarından beri Arap dünyasıyla kurduğu dış ilişkilerde radikal bir sapmaydı.

AK Parti’nin Osmanlı’nın tarihsel mirasını ihya ederek, İslam dünyasının lideri olma iddiasıyla kalkıştığı bu macera Türkiye’yi Suriye’de iç savaşın, Mısır’da iktidar mücadelesinin tarafı olmaya zorladı.

O kadar ki, Türkiye’de Müslüman Kardeşler’in lehine mitingler yapıldı.

Erdoğan, Rabia’yı partisinin işareti haline getirdi.

AK Partili belediyeler Rabia heykeli dikti.

Müslüman Kardeşler, İstanbul’da TV’ler açtı.

Kahire, bu hamleleri içişlerine müdahale sayarak, büyükelçisini geri çekti.

Böylece Mısır, Akdeniz’de Yunanistan’ın ve Güney Kıbrıs’ın kucağına itildi. Türkiye, Akdeniz’deki deniz yetki alanları savunusunda yalnız kaldı. Yunanistan, AK Parti’nin komşularımıza yönelik müdahaleci tutumundan yararlanarak, yüzyıl sonra Akdeniz’de güç dengesini lehine çevirdi. Türkiye’nin milli çıkarları ağır biçimde zedelendi.

Bu müdahalecilik, ne bize ne Müslüman Kardeşler’e ne de Mursi’ye yaradı. Terörist ilan edilen Müslüman Kardeşler, Mısır’da yasaklanırken, yüzlerce mensubu asıldı. Mursi cezaevinde öldü. Türkiye diyalog kapısını açık tutsaydı, hem Akdeniz’de çıkarları sarsılmayacak, hem de belki Mursi’yi kurtarabilecekti.

‘Darbeci Sisi’den ‘Dostum Sisi’ye

Doğrusu Türkiye, Mısır’la barışabilmek için bir süredir adım atmıyor değil.

Örneğin, Müslüman Kardeşler’in İstanbul’daki TV kanalları kapatıldı.

BM’deki veto kaldırıldı.

Düzce’deki Rabia heykeli söküldü.

Rabia, kız çocuğu adı olarak bile anılmıyor.

Bir zamanlar meydanları sarsan Müslüman Kardeşler marşını mırıldayan kalmadı.

Erdoğan, Mısır’a sıcak mesajlar verdi.

Bütün temas kurma çabasına rağmen Sisi, büyükelçi atamaya yanaşmadı. Belki Katar’daki tokalaşma ‘Darbeci Sisi’yi ‘Dostum Sisi’ye çevirebilir.

Sırada Esad var

Öyle görünüyor ki

Sonraki adım, Suriye lideriyle barışma olacak.

Esad, 11 yıllık ‘Zalim Esed’ evresinden sonra yeniden ‘Kardeşim Esad’ olabilir.

Erdoğan, iç savaşa müdahil olan, Özgür Suriye Ordusu ve bazı silahlı grupları destekleyen, sınırlarımızın cihatçı otobanına dönmesine göz yuman, “Esad gitsin de…” şeklindeki hesabından ötürü IŞİD ve El Kaide’nin devletçikler kurmasına sessiz kalan, milyonlarca Suriyelinin Türkiye’ye göçmesine yol açan kendisi değilmiş ve hiçbir şey olmamış gibi Esad’a tatile çıkmayı, Emevi Camisi’nde namaz kılmayı bile önerebilir.

Erdoğan’ın sorumsuz kavgalarının faturasını ödemekten de…

Milli onurumuzu çiğnetircesine barışmalarının utancını yaşamaktan da bıktık, usandık.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.