İsmail Saymaz yazdı: İstiklal Caddesi bombacısı sınırı nasıl geçti?

''Sınırda 1055 kilometrelik duvar, güvenlik ve devriye yolu yapmışız''

Şam’ın ‘Fatih’i olmayı başaramayınca ‘barış güvercini’ olmaya soyunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sorsak, sınırlarımızda değil kaçaklara yol vermek, kuş uçurtmuyoruz kuş.

Övüne gerine anlatıyorlar.

İdlib’de 70 bin briket ev inşa etmişiz.

Sınırda 1055 kilometrelik duvar, güvenlik ve devriye yolu yapmışız.

918 kilometrelik sınırı aydınlatmışız.

284 kilometre boyunca termal kamera kurmuşuz.

Tam 230 elektro optik kule dikmişiz.

Peki, bunca önleme rağmen Suriye’den Türkiye’ye kaçak geçiş neden önlenemiyor? Üstelik İstiklal Caddesi’ne bombayı bırakan Ahlam Albashir’in sınırı geçiş hikayesi, Türkiye’nin askeri kontrolündeki İdlib’ten bile göçmen kaçakçılığın sürdüğünü ortaya koyuyor. Albashir, İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şubesi’ndeki ifadesinde, bu yolculuğunu tüm ayrıntılarıyla anlatıyor.

İdlib’te bir gece: “Hacı’dan (İsmail Saymaz’ın notu: Albashir, ‘Hacı’ kod adlı kişinin PYD’li üst düzey bir istihbaratçı olduğunu iddia ediyor) ayrıldıktan bir gün sonra kaçakçılarla İdlib’e geldiğimizde beni Bilal Hassan’a teslim ettiler. Bilal, Mümbiçli bir Kürt olduğunu, kardeşinin ‘Hacı’nın yanında askerlik yaptığını söyledi. 2014’te Türkiye’de cezaevinde yattığını ve deport edildiğini, bu yüzden Türklerden nefret ettiğini anlattı. Geldiğimiz evin, komşusu ‘Ebu Hasan’a ait olduğunu belirtti. Beni kız kardeşi olarak tanıttı. Kimseyle konuşmamamı tembihledi.

Motorla sınıra: Bu evde bir gece kaldıktan sonra Ebu Hasan; Bilal ve beni motosiklete bindirerek, İdlib dışında kafenin önüne bıraktı. Bir araç bizi aldı. Kaçak olarak sınırı geçmek için bekleyenlerin toplandığı eve geldik. Beş kişi daha vardı. Gece 2’de kaçakçılar bizi araca alıp sınıra getirdi. 15 kişi sınırı geçtik.

Portakal işçisiyiz’ diyecektik: Üç saat boyunca koştuk. Bir suyun başın dinlendikten sonra sürücüsü Türk olan eski minibüse bindik. Dört kaçakçı dönerken, biz minibüsle sınıra yakın köyde bir eve geldik. Bir süre sonra eve gelen kapalı kasa araçla bir saat yol gittik Araç değiştirerek, başka kapalı araca bindik. Bir saat daha yol gidip Deyrizzor şehrinden bir ailenin evine geldik. Polis çevirse portakal toplama işine giden işçiler olduğumuzu söylememiz tembihlendi.

İki kişi 1600 TL: Evin sahibi nereye gideceğimizi sordu ve herkesten ayrı ayrı ücret istedi. Bilal ile İstanbul’a gideceğimizi söyledik. Bizden 1.600 TL istedi. Yanımızdakiler Avrupa’ya gideceklerini söyledi. Bir araç bizi aldı. 1-1,5 saat gittikten sonra araç bozuldu. Minibüs geldi. Minibüste 20 kişi vardık. Bir saat sonra güzel bir tesiste mola verdik. Tesise camları siyah filmle kaplı araç geldi ve İstanbul’a geldik. İstanbul’a girdiğimizde Bilal’in telefonuna bir konum geldi. Şoför herkesi indirdikten sonra en son bizi bıraktı.”

Suriyeli ağı suç için kullanılıyor

Albashir’in ifadelerinden anlıyoruz ki Suriye-Türkiye sınırında insan kaçakçılığı faaliyeti askeri önlemlere, duvara, aydınlatmaya, termal ve optik kameralara rağmen organize bir şekilde sürüyor. Ağırlıklı Suriyelilerden oluşan şebekede Türkler de var.

Şebeke, kaçakları taşımak için kamyon ve minibüs dahil birden çok araç kullanıyor. Lüks araçlar seferber ediliyor. Kaçaklar adrese teslim götürülüyor. Ve kimilerinin yolculuğu Avrupa’ya kadar sürüyor.

Albashir ve ve Hassan, geçen temmuz ayında İstanbul’a gelip Esenler’e yerleşti. Suriyeli Ferhat Habeş’e ait bir tekstil atölyesinde kaçak yaşadılar. Hiç yakalanmadıkları gibi, kadın terörist dört kez İstiklal Caddesi’ne, bir kez Fatih’e keşfe gitti. Demek ki eylemden vazgeçseydi ülkemizde yıllarca fark edilmeden yaşayabilirdi.

İstiklal Caddesi saldırısı ortaya koydu ki…

Türkiye’deki Suriyeli ağı insan ve uyuşturucu kaçakçılığı başta olmak üzere birçok suç için kullanılıyor. Bu ağdan terör örgütleri de yararlanıyor.

O duvar…

O kameralar…

O aydınlatma vız geliyor.

İstiklal Caddesi saldırısındaki soru işaretleri

Ahlam Albashir ifadesinde, çantasında ne taşıdığını bilmeden, emri yerine getirmezse ailesinin öldürüleceği tehdidiyle davranan bir kurye olduğu izlenimi veriyor.

Ancak yer yer yalan söylediği ve talimat aldığı ‘Hacı’ kod adlı kişi dahil olmak üzere saldırıyı aydınlatacak bağlantıları kararttığı düşüncesini uyandırıyor.

Albashir’in ifadesi, gerçeği bütünüyle öğrenmemize yetmiyor.

Karanlık noktalar hala aydınlatılamadı.

Bir çok soru yanıtlanmadı.

Albashir, emri ‘Hacı’ kod adlı PKK’lı istihbaratçıdan aldığını iddia ediyor. Ancak ‘Hacı’nın gerçek kimliği bilinmiyor, görüntüsü yok.

Albashir, ‘Hacı’ ile görüştüğü cep telefonunun imha edildiğini savunuyor. Bu yüzden mesajların kaybolduğu anlaşılıyor.

Ancak saldırıdan sonra geldiği evde Ahmed Jarkas tarafından kendisine yeni telefon verildiğini belirterek, “Telefonu açtığımda Hacı’nın mesaj göndermiş olduğunu gördüm. ‘Ben Hacıyım’ yazıyordu” diyor.

İlginçtir, cep telefonu incelenmemiş, ‘Hacı’nın mesajı nedense Albashir’e sorulmamış! Oysa ‘Hacı’nın kimliğini ortaya çıkarmak için eldeki tek kanıt bu.

Öte yandan ‘Hacı’ ile Albashir arasındaki köprü eleman sayılan sözde eşi ‘Bilal Hassan’ kod adlı kişinin de kimliği belirsiz.‘Bilal Hassan’ yurtdışına kaçırılmak üzere Edirne’ye götürüldüğü ve halen kayıp. Dua edelim ki, Türkiye’de olsun.

Son olarak, bombanın kim veya kimlerce hazırlanıp temin edildiği de bilinmiyor.

Bu sorular yanıtlanmazsa terör eylemi aydınlanmış olmayacak.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri

9. Yargı Paketi'nin ayrıntıları belli oldu: ‘Yeni tip casusluk’ suçları
Kavala ve Demirtaş siyasi nedenlerle içeri atılmışsa bu haksızlıktır
Araç almayın, çanta ve ajanda yaptırmayın
Siyaseten hiçbir menfaatimiz yok
Keşke yargılansanız diyen doktora Erdoğan’a hakaret davası açıldı