Saymaz yazısında, "Diyarbakır'daki billboardları 'Seçmesi bir dakika, faydası iki dünya!' yazılı duyurular süslüyor. Bu duyurularda, Milli Eğitim Bakanlığı'na (MEB) bağlı ortaokul ve liselerde okuyan öğrencilerin 22 Ocak'a kadar ‘Kuran-ı Kerim', ‘Peygamberimizin Hayatı' ve ‘Temel Dini Bilgiler' adlı üç seçmeli dersi tercih etmesi isteniyor." ifadelerini kullandı.
İsmail Saymaz'ın Sözcü'deki yazısı şöyle:
Diyarbakır'daki billboardları “Seçmesi bir dakika, faydası iki dünya!” yazılı duyurular süslüyor. Bu duyurularda, Milli Eğitim Bakanlığı'na (MEB) bağlı ortaokul ve liselerde okuyan öğrencilerin 22 Ocak'a kadar ‘Kuran-ı Kerim', ‘Peygamberimizin Hayatı' ve ‘Temel Dini Bilgiler' adlı üç seçmeli dersi tercih etmesi isteniyor. Duyurunun altında Diyarbakır Valiliği, Milli Eğitim Müdürlüğü, Müftülük ve her ne hikmetse, İmam Hatipliler Derneği'nin (ÖNDER) logosu var. MEB'in müfredata koyduğu 24 seçmeli dersten dini içerikli olan 3'ü için devletin üç organı seferber oluyor. Hem de siyasal İslamcı bir dernekle el ele vererek! Duyuruda imzası yer almasa da kampanyaya iktidar yanlısı Eğitim-Bir-Sen sendikası destek veriyor.
MEB, YANDAŞ SENDİKA VE İSLAMCI VAKIFLAR EL ELE Sanılmasın ki Diyarbakır'dan ibaret yerel bir iş birliği bu. Türkiye genelinde yürütülen bir kampanyadan söz ediyoruz. Merkezinde MEB'e bağlı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü bulunuyor. Müdürlük, üzerinde “Dersini seç, hakkını kullan” yazılı duyuruyu, seçmeli dersler için başvuruların başladığı 4 Ocak'tan itibaren bütün illere gönderdi. Duyurudaki ifadeler Diyarbakır'a asılanlarla bire bir aynı… Kampanyanın bir ayağında EğitimBir-Sen, diğer ayağında ise Eğitime Destek Platformu var. Bu platform, AK Parti'nin kamu ihalelerinden ya da belediyelerden kaynak aktararak kurdurup semirttiği vakıf ve derneklerden oluşuyor. Kim mi onlar? Ensar Vakfı, Türkiye Diyanet Vakfı, Önder, TÜGVA, İlim Yayma Cemiyeti, İnsan ve Medeniyet Hareketi, TÜRGEV ve KADEM.
AMAÇ İMAM HATİPLEŞTİRMEK
Eğitim-İş Sendikası Genel Başkanı Orhan Yıldırım, seçmeli üç dersin tercih edilmesi için yapılan kampanyanın üç nedeni olduğunu belirtiyor. Bir: Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni ihtiyacının yüksek tutulması. Yıldırım, “İlahiyat Fakültesi o kadar çok mezun veriyor ki iş bulmaları lazım” diyor. İki: Bu öğretmenlerden okul idarecisi tayin etmek. Üç: Tüm okulları imam hatipleştirmek. Yıldırım, şöyle devam ediyor: “Amaçları şu: Çocuklara sürekli dinsel aktarım yapmak. İmam hatiplerde verilenlerin yarısı kadarının normal okullarda verilmesini sağlamaya çalışıyorlar. Bizler demiyoruz ki, bu dersler seçilmesin.
Ama bırakın öğrenciler seçsin.” Yıldırım, İslamcı vakıf ve derneklerin MEB'in bileşeni gibi davrandığını savunarak, “Bu kuruluşların okullarda ders vermesinin zemini hazırlanıyor. Siyasi erk arkalarında olmasa il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri müdahil olmazdı. Çok organize bir durum var” diyor. MEB'deki kadrolaşmadan milliyetçi çizgideki Türk-Eğitim-Sen de fevkalade rahatsız. Başkan Talip Geylan, “MEB taşra teşkilatının bakanlık bürokratları tarafından yönetildiğine inanmıyorum” diyor. Kim yönetiyor? Geylan'a göre başta Eğitim-Bir-Sen… Ardından, bu sendika üzerinden MEB'de etkili olan İlim Yayma Cemiyeti, TÜGVA ve TÜRGEV geliyor. Geylan, “Okul yöneticisi atamasından şube müdürü görevlendirmesine varıncaya kadar böyle” diyor ve devam ediyor: “Geçmişte FETÖ bu işleri yapardı. Eğitim yönetimini liyakat üzerine değil, yandaşlık üzerine kurgularsanız başarısız olmaya mahkumsunuz. Bu ülkeyi 15 Temmuz'a götüren nedenlerin başında, kamunun mensubiyetler üzerinden tanzimi geliyor. Artık ülkenin yeni 15 Temmuzlar yaşamaya gücü yoktur.” Eğitim-Bir-Sen'in paralel milli eğitim kurduğunu savunan Geylan, şu uyarıda bulunuyor: “FETÖ'nün bir nihai hedefi vardı: Devleti ele geçirmek. Eğitim-Bir-Sen'e dur denilmezse bir süre sonra klikleşecek. Öyle sendikacılık olmaz. Sendikanın işi devlet yönetmek değildir.”