Geçen Cumhuriyet'te Bağış Terkoğlu yazdı.
Müridinin 12 yaşındaki kızına cinsel istismarda bulunduğu için 10 yıl 5 ay hapis cezasına mahkum olan Uşşaki şeyhi Eyyüp Fatih Şağban, infaz indiriminden yararlandı.
‘Fatih Nurullah' takma adını kullanan Şağban, yaklaşık yedi ay sonra tahliye edilecek.
Terkoğlu'nun yazdığına göre…
Şağban'ın önce açık cezaevine geçirilmesi, birkaç ay kaldıktan sonra bırakılması gerekiyor. Ancak Adalet Bakanlığı, kamuoyunda oluşacak tepkiden çekindiği için Şağban'ın tahliye edileceği güne kadar Cezaevi Gözlem Kurulu kararıyla kapalı cezaevinde kalmasına hükmetti.
Fakat avukatlarının itirazı sonuç verirse Şağban, daha erken bile çıkabilir.
Bu skandal üç yıl önce patladığında yazdığı yazılarla, Şağban'ın tutuklanmasına katkı sağlayan gazeteci Barış Pehlivan, infaz indiriminden mahrum bırakılırken; sapık şeyh ise bu yasa sayesinde özgürlüğüne kavuşuyor!
Üstelik Pehlivan'dan bir ay önce cezaevinden çıkacak.
ŞEYHE DOLANDIRICILIK SORUŞTURMASI
Şağban'ın 94 ay hapiste tutulması gerekirken, 41 ayda yırtması yargı ve emniyet bürokrasisinde vicdanları sızlatmış olmalı ki, iki ay önce şeyh hakkında Sakarya'da dini istismar ve dolandırıcılıktan soruşturma açıldı.
Şağban'ın istismar ettiği E.'nin babası F.A.'nın ifadesi alındı.
F.A.'ya Şağban'ın üfürükçülük yapıp yapmadığı soruldu.
F.A., “Ona bir bardak su veriyorlardı. Bardağın içini okuyup üflüyordu. Suyu şifa niyetine müritler içiyordu” dedi.
Şağban'ın gelirini nasıl elde ettiği soruldu.
F.A. “Dervişler kendi aralarında aidat oluşturuyor. Gönlünden kopanı veriyorlar. O da Şağban'ın eline gidiyor” diye konuştu.
ÇOCUĞUN ADI DEĞİŞTİRİLDİ
Bu arada, istismardan sonra E.'nin ailesi memleketi Çorum Sungurlu'ya döndü. E. ile annesi ve anneannesi sokakta Şağban'ın müritleri tarafından saldırıya uğradı.
İftiralar atıldı.
Baskı ve tehditlerden ötürü E.'nin adı değiştirildi.
Dört çocuk babası F.A., ailesinin geçimini sağlayabilmek için şehir dışında çalışmak zorunda kaldı.
‘SUÇA TEŞVİKTİR'
Dün F.A.'yı aradım.
Şağban'ın tahliyesine ilişkin düşüncesini sordum.
Dedi ki:
“Çok üzüldük. Zaten benim kızım bunu bir ömür taşıyacak. Bu adamın dışarıda olduğunu bilerek taşıması bambaşka birşey.”
Bir süre sustu.
Hıçkırık sesleri geldi.
Konuşmasına ağlayarak devam etti:
“Üç yıl oldu, biz hala acısını yaşıyoruz. Bizim kurulu düzenimiz vardı. Beni tarikatçılar uyuşturucu bağımlısı ilan ettiler. Kızımı istismar ettiğimi söylediler. Eşime ‘kötü kadın' diye iftira attılar. Çocuklar duymamazlıktan geldiler, alıştılar. Ben alışmadım. Biz acısını taşırken, dışarıya çıkacağını öğrendik.”
F.A., Şağban'ın da yararlandığı infaz indiriminin suç işlemeye teşvik olduğunu düşünüyor.
“Devlete kızgın mısınız?” diye sordum.
“Bizim devletimize boynumuz kıldan ince” dedi.
Şöyle devam etti:
“Kader mahkumlarını bir tarafa bırakalım, suçluların cezasını çekmesi lazım. Mesela ben kader mahkumu olacağım, onu söyleyeyim. Şağban'ın dışarıya çıktığı gün yüzde 99,9 kader mahkumu olacağım.”
Sordum:
“Karşınızda Adalet Bakanı olsaydı ona ne söylerdiniz?”
İnfaz düzenlemesini kastederek, dedi ki:
“Bu kadar basit olmamalı. Çünkü suç işlemeye insanları teşvik edecek. Herkesin yaptığı yanına kalacak. ‘İstediğim suçu işlerim, nasılsa kanun çıkar, beni kurtarır' diyecekler.”
CEZAEVİNDEN YÖNETİYOR
F.A., Şağban'ın tarikatı cezaevinden yönettiğini anlatıyor. Her perşembe zikir çekmeye ve sohbetlere devam edildiğini, internet üzerinden yayınlar yapıldığını kaydediyor. “Çıktıktan sonra 60 bin-70 bin kişiyle bu işi devam ettirir” diyor.
F.A.'ya “Siz ne haldesiniz” diye sordum.
“Biz bittik” dedi.
Bir kez daha ağladı.
Dedi ki:
“Ben gurbete çıkmazdım. Üç yıldır gurbette çalışıyorum. Dört çocuğum var, üçü okula gidiyor. Para yetmediği için inşaat sektöründe dışarıdaki işlere gidiyorum. Maddi gücümüz yok. Kolum kırıldı. Yedi ay yattım. Birikimimiz de yoktu. Eşin dostun yardımıyla… Kendimizi kaderin kollarına bırakacağız.”
Kızı E.'nin artık kalabalıklara karışmadığını, derslerinin zayıf olduğunu söylüyor. E., Şağban'ın tahliye olacağını bilmiyormuş.
F.A.'nın eşine gelince…
O, yaşanacaklardan korkuyor.
F.A., “Şağban dışarı çıktıktan sonra ona birşey yapıp cezaevine girmemden tedirgin” diye konuşuyor.
SAKİN OLMAK MÜMKÜN MÜ?
Şağban tutuklandıktan sonra tarikatın yönetimini üstlenen oğlu Hüsrev ve eşi C., İstanbul'da Boğaz'a bakan bir evde hayatlarına devam ediyor.
C., TikTok hesabında, “İstanbul'da deniz manzaralı evim” diye görtüntü paylaşıyor.
Fonda ilahi değil, İngiliz müzisyen Rema'nın ‘Calm Down' adlı popüler şarkısı var.
Calm down, “Sakin ol” demek.
Tüm bu yaşananlardan sonra E.'yi, babası F.A.'yı ve annesini kim nasıl sakinleştirecek?