Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile Zafer Partisi (ZP) lideri Ümit Özdağ, dün el sıkışıp yedi maddelik bir protokole imza attı. Ardından Özdağ, cumhurbaşkanlığında Kılıçdaroğlu'na destek vereceklerini açıkladı.
Sanmayın ki bu ittifak öyle kolay kuruldu.
Ata İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan, geçen cuma Dolmabahçe'de Erdoğan'la görüşürken; aynı saatlerde Kılıçdaroğlu, Ankara'da ZP'de Özdağ'ı ziyaret etmişti. Bu, Kılıçdaroğlu ve Özdağ arasındaki ilk görüşmeydi.
Özdağ, olası iktidar değişikliğinden sonra terörle mücadele ve sığınmacıların geri dönüşü konularında yönetimde ‘fonksiyon sahibi olmak' istiyordu.
Gel gör ki…
Kılıçdaroğlu, Özdağ'ın beklediği teklifi getirmedi.
ESKİ ÜLKÜCÜLER DEVREYE GİRDİ
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Azmi Karamahmutoğlu ve Yıldız Teknik Üniversitesi'nden Prof. Sezgin Çelik'in girişimleri sonucu Kılıçdaroğlu ve Özdağ arasında yeniden temas kuruldu.
Özdağ, dört maddelik protokol hazırladı.
Bu protokol Kılıçdaroğlu'nun katkılarıyla yedi maddeye çıktı. Önceki akşam iki lider Ahlatlıbel'de bir araya gelerek protokolü imzaladı.
KAYYUM TARTIŞMASI
Protokolün altı maddesi Millet İttifakı'nın Ortak Politikalar Mutabakat Metni ile çelişmiyor, aksine örtüşüyor. Ancak kayyum uygulamasını içeren dördüncü madde üzerinde biraz durmak gerekiyor.
Madde şöyle:
“Terörle bağlantısı hukuki kanıtlarla sabit olan mahalli idare yöneticileri yerine devlet görevlilerinin atanması uygulamasına yargı kararı çerçevesinde devam edilecektir.”
Hatırlayın.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, birkaç hafta önce kayyumlarla ilgili itiraf niteliğinde bir açıklama yapmıştı. İlk göreve geldiğinde Erdoğan'ın “Süleyman, ben bu HDP'nin belediyelerinden rahatsızım” dediğini anlatan Soylu, “İki gün geçti, hepsini görevden aldık” diye eklemişti.
Bu itiraf halkın oyuyla seçilen belediye başkanlarının somut kanıta dayanmaksızın ve yargı kararı beklenmeksizin görevden alındığını ispat ediyor.
Bu yüzden Kılıçdaroğlu'nun en temel vaatleri arasında kayyum uygulamasının kaldırılması yer alıyor. Yine Altılı Masa'nın mutabakat metninde “Kayyum uygulamalarına son vereceğiz” hükmü var.
Şimdi Kılıçdaroğlu ve Özdağ'ın imzaladığı protokolde, kayyum uygulamasının süreceği belirtiliyor.
Ancak bu yargı kararı şartına bağlanıyor.
Getirilen kayyum önerisi iktidarın uygulamasından hayli farklı.
İktidar HDP'li belediye başkanlarını ipe sapa gelmez iddialarla açılmış bir soruşturmayı bahane ederek, görevden el çektiriyor. Bu protokolde ise kayyum atanabilmesi için yargı kararı gerekiyor.
İKİ İTİRAZ
Yine de iki itirazım var.
1-AK Parti iktidarında yargının siyasallaştığı gözardı ediliyor. Örneğin, eski Diyarbakır Belediye Başkanı Dr. Selçuk Mızraklı'nın ceza aldığı dava kuşkulu tanıklıklara dayanıyor. Mızraklı, hukukun egemen olduğu bir ülkede gözaltına bile alınamayacağı bir iddiadan ötürü tutuklu bulunuyor. Bu türden yargı kararlarına dayalı kayyum kararları hukuksuzdur.
2-Diyelim, bir belediye başkanının terörle bağı yargı kararı ile ortaya kondu. Yerine vali ve kaymakamlar değil, belediye meclisinin seçtiği kişi gelmelidir.
Sonuç olarak, protokolde yer alan kayyum uygulaması önerisi CHP ve Millet İttifakı taahhütlerinin gerisinde, ancak AK Parti'nin pratiğinin ilerisindedir.
İKİ BAKANLIK
Öte yandan, dünden beri herkes şu sorunun yanıtını merak ediyor: Acaba destek vermesi karşılığında Özdağ'a ne vaat edildi?
Benim de duyduğum o ki…
Özdağ, İçişleri ile Kültür ve Turizm Bakanlığı'nı talep ediyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesindeki Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı'nı (TİKA) yönetmeyi arzuluyor.
CHP'liler ise iktidar değişikliğinden sonra bakanlık paylaşımı olabileceğini, ancak hangi bakanlığın kimlere verileceği noktasında bir kararın alınmadığını söyledi. Nitekim dün Sözcü TV'de soruları yanıtlayan Özdağ, bakanlıkla ilgili müzakerenin 28 Mayıs'tan sonraya bırakıldığını açıkladı. Ama o da bu arzusunu saklamadı.
HDP'LİLERİ KÜSTÜRME RİSKİ
Bu anlaşmanın en büyük kazananı ZP ve Özdağ oldu. Yüzde 2.2 oyla Özdağ, 14 Mayıs'tan sonra Millet ve Cumhur ittifaklarının muhatabı olmayı başardı.
Hem AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ile masaya oturdu.
Hem Kılıçdaroğlu ile…
Sığınmacılar olgusunu etkili şekilde siyasetin gündemine soktu.
Elbette Kılıçdaroğlu da kazandı.
14 Mayıs'ta motivasyonu kırılan muhalefet, Özdağ takviyesiyle moral buldu. Özdağ'ın kararı Sinan Oğan'a oy veren milliyetçileri, Muharrem İnce'nin seçmenlerini ve sandığa gitmeyen milyonları etkiler.
Kılıçdaroğlu, dün Özdağ'la el sıkıştıktan sonra eski ülkücülerle de buluştu.
ZP'nin ve ülkücülerin verdiği bu destek yalnızca oy katkısı sağlamaz, Kılıçdaroğlu'na yöneltilen “Kandil'in adayı” şeklindeki kirli propagandanın etkisizleştirilmesine de yardım eder.
HDP, ‘DEVAM' DER
Gel gör ki bu ittifakın Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olma riski yok değil.
HDP'yi içine alan YSP ve Türkiye İşçi Partisi'nin ikinci turda da Kılıçdaroğlu'nu destekleyeceklerini düşünüyorum. Kararlarından geri adım atmayacaklardır.
Ancak HDP'nin tabanı Özdağ'la yapılan protokolden, kayyuma kapı aralanmasından ve İçişleri Bakanlığı verilmesi ihtimalinden tedirgin… Özdağ'ın olumsuz bir söylemi HDP seçmenlerinin motivasyonunu kırabilir. Nitekim YSP ve HDP adına yapılan ortak açıklamada, kayyum uygulamasına ilişkin hüküm sert şekilde eleştirildi. İki parti açıklayacakları kararı bugüne bıraktı. Diğer taraftan HDP'lileri kışkırtmak için şimdiden boykot çağrıları başladı.
Hem Millet İttifakı'nın hem de Özdağ'ın sorumlu davranması ve tuzağa düşmemesi gerekiyor.
Başlıktaki soruya yanıt vereyim:
Özdağ, Millet'e ‘Zafer' getirir mi?
Getirebilir.
Fakat bir şartla:
HDP'liler küstürülmezse!