İsmail Saymaz yazdı: Saraçhane sendromu

Geliyordu, gelmekte olan!

Yaklaşık bir yıldır ‘Altılı Masa’nın altından iki fayın geçtiğini, birinin ortak cumhurbaşkanı adaylığı, diğerinin ittifaklar meselesi olduğunu savunuyordum.

“Altılı Masa altın gününe dönüşmeden” diye bir yazı yazdım ve adayı açıklamak için geç kalındığını söyledim. Masanın dağılma ihtimalini öngörerek, “Akşener’in gözleri ayakkabısını arıyor” başlıklı ikinci bir yazı daha kaleme aldım.

Geliyordu, gelmekte olan!

Kriz çıkacağı tahmin edildiği için midir, bilmiyorum, adaylığa ısrarla girilmedi. Bu mesele belirsiz bir tarihe ötelendi.

Hatta “Açıklayın” diyenler siyaset bilmemekle ve iktidarın amaçlarına hizmet etmekle suçlandı.

Neymiş?

Cumhurbaşkanı adayı yıpranırmış!

Erdoğan ve medyası adayı iki günde hacamat edermiş!

Şimdi ne oldu?

Ortak Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan’ın müdahalesine ihtiyaç kalmadan Millet İttifakı tarafından yıpratıldı. Yıpranan yalnızca aday olsaydı telafisi kolay olabilirdi.

Millet İttifakı da, AK Parti’nin devrilme, muhalefetin iktidara gelme umudu da yıprandı.

Aylarca beklendi.

Cumhurbaşkanı adaylığı bahsi bir kez ve seçime 73 gün açıldı.

O gün de masa dağıldı.

Kılıçdaroğlu ve Akşener neden konuşmadı?

Kılıçdaroğlu, 21 Mayıs 2022 günü İstanbul’da gerçekleştirdiği ‘Milletin Sesi Mitingi’nden sonra gayrıresmi bir şekilde adaylığını ilan etmişti.

CHP lideri katıldığı etkinliklerde “Sayın Cumhurbaşkanımız” diye karşılanıyordu.

Hal böyleyken…

Kılıçdaroğlu, neden bu arzusunu Altılı Masa’ya taşımadı?

Neden Akşener ile görüşmelerinde dile getirmedi?

Akşener’in de Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı olduğu anlaşılıyordu. “Kazanacak aday” koşulunu getirerek ve “Noter değiliz” diyerek, tavrını belli ediyordu. Hatta gönlünden İmamoğlu ve Yavaş’ın geçtiğini hiç saklamıyordu.

Şu halde…

Akşener, “Ben Kılıçdaroğlu’nu sülaleme çocuklarıyla beraber vasiyet ettim” dediği CHP liderine düşüncesini söyleyemez miydi?

Neden “Aday olmanızı istemiyoruz” demedi?

Neden bugüne dek konuşmadılar?

Akşener’in iki itirazı

Doğrusunu isterseniz, Akşener’in iki itirazında haklı olduğunu düşünüyorum.

İlki, adayın belirlenme yöntemi.

Millet İttifakı, adayın nasıl belirleneceğine ilişkin bir müktesebat oluşturmadı.

İyi Parti baştan beri anket sonucunda çıkacak isimler arasından adayın belirlenmesini istiyor. CHP ise adayı masadaki liderlerin seçmesi gerektiğini düşünüyordu.

Davutoğlu’nun başlangıçta Akşener’le hemfikir olduğunu, son aşamada fikir değiştirdiğini biliyorum.

Akşener’e hak verdiğim ikinci itirazı ise İyi Parti ile diğer dört partinin hem masada söz hakkı, hem de ‘Geçiş Sürecinin Yol Haritası’ adlı yönetim tasarımında eşitlenmiş olmaları.

Halbuki İyi Parti, Millet İttifakı’nın kurucu iki ortağından biri.

Saadet Partisi ve Demokrat Parti yerel seçimde aday çıkarırken, Gelecek ve DEVA liderleri bir tutum açıklamazken, CHP ve İyi Parti ortak liste oluşturdu. İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya ve Hatay bu şekilde alınabildi.

Ayrıca İyi Parti, yüzde 10’un üzerinde oy alabilen CHP dışındaki tek parti. İyi Parti’yi diğer dört partiyle eşitlemek hiç adil değildi.

Fakat CHP, İyi Parti’nin masadaki ağırlığını diğer dört partiyle eşitleyerek dengelemek istedi.

Masayı hiçleştirdi

Akşener’in iki itirazında haklı oluşu, kalkması için yeterli mi? Asla değil.

Akşener, iki büyük hata etti.

Birinci hatası, kalkarken geri dönüş kapısını kapatan ölçüsüz ve sert bir konuşmaya imza atarak, masayı hiçleştirmesi.

Akşener değil miydi, masanın asıl sahibi olduğunu söyleyen…

Akşener değil miydi, “Masa dağılmayacak. Masayı dağıtmaya kimsenin gücü yetmez. Ülkenin geleceğinin konuşulduğu masadan hiçbirimiz kalkmayız” diyen…

İkinci hatası, İmamoğlu ve Yavaş’a aday olma çağrısı yapması oldu. Akşener, CHP’nin iç işlerine müdahale ederek, siyasi nezaket kuralını ve ortaklık hukukunu alaşağı etti.

Duyduğum o ki, Akşener iki başkanın olumlu yanıt vereceğini düşünüyordu. İki başkan Kılıçdaroğlu’nun iradesine bağlı olduklarını açıkladı. Bir an için, adaylığı zihinlerinden geçirmişlerse de liderlerini hançerleyerek, ‘Evet’ demeyi göze alamazlardı.

Akşener, bu hamleyi Kılıçdaroğlu aday olmasın diye yaptıysa, en akıldışı yönteme başvurdu. Çünkü şu saaten sonra Kılıçdaroğlu’nun çekilmesi mümkün değildir. Kılıçdaroğlu’nun adaylığa mecbur etti ve dahası, “Acaba mı?” diyen CHP’lileri bile karşısına aldı.

Oysaki masada kalarak itirazlarını dile getirebilir ve kamuoyu desteğini arkasına alabilirdi.

Nasıl mı?

Örneğin, şöyle diyebilirdi:

“Altılı Masa’dan kalkmayı düşünmüyor, ortak adaylığa destek veriyorum. Kılıçdaroğlu’na temelde ‘Hayır’ demiyorum. Yalnızca adayın belirlenme yöntemine karşı çıkıyorum. Her parti anket yapsın. Anketten Kılıçdaroğlu çıkıyorsa, onu gösterelim” deseydi, Millet İttifakı dağılmazdı.

Dağılmayacağı gibi…

Kılıçdaroğlu’nun kazanamacağını düşünen ve aralarında CHP seçmenlerinin de bulunduğu muhalefette taraftar bulabilirdi.

Bugün itibariyle 14 Mayıs’ın kaybedilmesi halinde fail olarak görülecek.

Saraçhane sendromu

Hep düşünüyorum.

Akşener, neden öfkesine yenik düştü?

Akşener, ceza verildiği gün İmamoğlu’nun aday gösterilmesini ve “elinin Kılıçdaroğlu tarafından kaldırılmasını” istedi. Bu arzusu gerçekleşmediği gibi, Saraçhane’deki varlığı, Kılıçdaroğlu tarafından içişlerine müdahale olarak yorumlandı.

Akşener, haksızlığa uğradığına inandığı için, geçen yıl 14 Aralık’tan beri her konuşmasında sözü dönüş dolaşıp Saraçhane’ye getiriyordu. Akşener’in Saraçhanesi,

Muharrem İnce’nin anlatmaktan usanmadığı fakat hiç kimseyi ikna edemediği “O gece”si gibiydi.

Akşener ve Kılıçdaroğlu arasında başlayan soğukluk depremle daha da katmerlendi. Akşener, Erdoğan’ı ararken, Kılıçdaroğlu’nun “Onunla hizalanmam” demesi, iki lider arasındaki mesafenin işaretleriydi.

İki metin

Akşener, 3 Mart’ta Altılı Masa’dan bir gün sonra saat 13.30’da Genel İdare Kurulu (GİK) toplantısına girerken, cebinde sabaha karşı hazırlanan iki metin vardı. Biri olumlu, diğeri ise olumsuz karara göre yazılmıştı.

GİK üyeleri 45 dakika içerisinde oylamaya giderek, masadan kalkılmasını oyladı. Yalnızca Bahadır Erdem karşı çıkarak, Kılıçdaroğlu’na ‘Evet’ denilmesini savundu.

Çoğunluk, Karamollaoğlu’nun masada “Yeter artık!” diyerek, Akşener’e sesini yükselttiği gerekçesiyle burnundan soluyordu.

Alkışlar eşliğinde eller kaldırıldı.

Bir akıl tutulmasıydı bu.

Akşener’in okuduğu metin GİK üyeleriyle önceden paylaşılmadı. Bugün İyi Partililer “O metni kim yazdı?” diye birbirine soruyor.

Kılıçdaroğlu, adaylığını ilan ediyor

Şimdi ne olacak?

Beş partiden oluşan Millet İttifakı, bugün Saadet’te saat 14’te buluşuyor. Ev sahibi Karamollaoğlu, toplantı bitiminde Kılıçdaroğlu’nun adaylığını açıklayacak.

İyi Parti’nin itirazlarından dolayı ilanından vazgeçilen ‘Geçiş Sürecinin Yol Haritası’ da duyurulacak. Türkiye’yi hangi sisteme göre yöneteceklerini, cumhurbaşkanlığı yetkilerinin liderlere ne şekilde dağıtıldığını ve partilere kaç bakanlık verildiğini öğreneceğiz. Bu metne

katkısı bulunan İyi Parti ise tasarımda yer almayacak.

Kılıçdaroğlu, 10 Mart’ta seçim takviminin başlaması sonrası adaylık lansmanını yaparak, yola çıkacak.

İyi Parti’nin bir harekat planı yok

Akşener’in masadan kalktıktan sonrasına dair bir hazırlığının ve harekat planının olmadığını, katıldığı Habertürk TV yayınında kendisini öven Prof. Ersan Şen’i cumhurbaşkanı adaylığına heveslendirmesinden anlamak mümkün.

İyi Partililer tanışma daveti yapıldığını…

Şen ise adaylık teklif edildiğini kaydediyor.

Şen, bugün telefon bekliyor.

İhtimal, çarşamba ya da cuma günü görüşecekler.

Şen, teklif gelirse ’Evet’ diyeceğini söylüyor.

Kimi İyi Partililer bile “Acele ettik, Birkaç tartışma programı daha izleseydik, belki başkaları da çıkardı” diye espirisini yapıyor.

İmamoğlu ve Yavaş’tan beklediği karşılığı bulamadığı gibi iki başkanın arabuluculuk çabasını da geri çevirdi Akşener. İki başkanın dün kendisini ziyaretine ilişkin CHP tarafından yapılan açıklamaya öfkelenerek, görüşmeyi iptal etti.

Akşener’in CHP’nin açıklamasındaki şu ifadelere öfkelendiği belirtiliyor:

“İki belediye başkanımız ‘iradelerinin genel başkanımıza bağlı olduğunu, aday olarak Kılıçdaroğlu’nu görmek istediklerini iletecekler ve ittifakın devam etmesini talep edecekler.”

Akşener, iki başkanın ne demesini bekliyordu ki?

Yaklaşık 20 bin istifa

Akşener, Millet İttifakı’na olduğu kadar, bence ondan da fazla partisine zarar verdi.

İyi Parti, yaklaşık 20 bin civarında istifanın meydana geldiği, buna karşılık az da olsa yeni üye geldiği kaydediliyor.

Bir milletvekili istifa ettikten üç saat sonra ikna edilerek, geri getirilebildi.

CHP’yi yeterince Atatürkçü ve milliyetçi bulmadıkları için İyi Parti’ye oy veren seçmenlerin yuvalarına dönmesi de kaçınılmaz. İyi Parti, baraj sorunu yaşar mı bilmiyorum, ancak ciddi bir oy kaybına uğrayabilir.

İyi Parti’yi yeni ittifaklar içerisinde görebiliriz. Kimi İyi Partililer Erbakan’ın Yeniden Refah’ı ve İnce’nin Memleket’i ile ittifaka sıcak bakıyor.

Ya cumhurbaşkanı adaylığı?

Çoklu adaylık mümkün

Bana sorarsanız…

Akşener, partisinin cumhurbaşkanı adayı olarak sahneye çıkar. Belki de olması gereken buydu.

Millet İttifakı baştan ortak adayda bu denli ısrar etmese, çoklu adaylığa açık kapı bıraksa, masa dağılmazdı. İkinci turda (Seçimin ikinci tura kalması kesinleşti) muhalefetin oyları en çok oy alan liderde birleşirdi. Nitekim, yine öyle olabilir.

“Öyle olabilir” diyorum çünkü…

Muhalefetin seçimi kazanması 2 Mart’tan sonra çok daha güç. Halbuki depremde iktidar enkazın altında kalmış ve Millet İttifakı zafere hiç olmadığı kadar yaklaşmıştı. Bugün hiç olmadığı kadar uzak.

Erdoğan, salgının, ekonomik krizin ve savaşın üzerine, bir de depremin enkazından çıkıp 14 Mayıs’ı kazanırsa, bütün muhalefet masanın altında kalır.

Türkiye, ikinci yüzyılına da Erdoğan’la girerse, hem Akşener, hem de Millet İttifakı geçen yüzyılda kalır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.