İsmailağa kapılarını ilk kez gazetecilere açtı

Cemaatin mali yapısı nedir? Para nereden bulunuyor? Ticari faaliyetleri nelerdir?

HASAN BASRI AKDEMIR

Üç gün önce gelen bir telefonla davet edildiğimi öğrendiğim camiyi uzun yıllardır bilirim. Genelde ibadet edilen cami kısmını bildiğim yapının medrese kısmına ilk kez girdim. Kapıda karşılandım ve ilk andan itibaren bazı şeyler dikkatimi çekti.

Herkes güler yüzlü. Saygılı ve düzgün Türkçe konuşuluyor. Türkiye ve dünya meselelerine dair bilgi sahibi ve toplantı öncesi sohbetlerde bu dikkat çekiyor. Kapıların tamamı belli kişilerin açabileceği kartlarla şifrelenmiş. Fakat şeyhin odası normal anahtar ile açılıyor. Lüks ve şatafattan uzak sade bir görüntü var. Sade görüntünün altında hiçbir imkandan geri durulmamış.

Bizi vefat eden Şeyh Hasan Efendi’nin oğlu ve Yavuz Sultan Selim Camii İmamı Abdullah Kılıç ve Hem Mahmut Ustaosmanoğlu’nun hem de Hasan Kılıç’ın torunu Muhammed Fatih Ustaosmanoğlu karşıladı.

Toplantının mahiyeti İsmailağa’nın tanınması, akıllardaki soru işaretinin giderilmesi, iç tartışmaların hikayeler halinde anlatılıp yanlış yayılmasının önüne geçilmesi, İsmailağa’nın dışarı ile ilişkilerinde yeni bir döneme geçmesi ve tabii kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün İsmailağa’ya karşı ithamlarına karşı cevap vermek olarak belirtildi. Medya önüne çıkmanın artık mecburi olduğu da söylendi.

Daha sonra aramıza İsmailağa Camii’nin resmi Diyanet İmamı Salih Topçu da katıldı ve toplantı başladı. Önce cemaatin geçmişi ve faaliyetleri ile ilgili bilgi verdiler. Bu bilgileri Salih Topçu verdi. Sonra soruları üç isim birlikte cevapladı. Genelde Abdullah Kılıç konuştu ama görüş birliği üç isimde de olduğu için verilen cevapları birlikte size aktardım. Hiç kuşkusuz 15 Temmuz gecesi Cübbeli Ahmet’in telefonla konuştuğu iddiası röportajın manşeti oldu.

Röportaj sonrasında cemaatin yeni şeyhi Ahmet Fikri Doğan ile de tanıştık:

"İsmailağa denince akla gizemli bir yapı geliyor fakat öyle de değildir. Bir de Hacı Mahmut Efendi Hz. geliyor. Çünkü buradaki yapıyı sıfırdan o başlatmıştır. Yalnız onu da şeyhi Ali Haydar Efendi Hz. yetiştirmiştir.

Mahmut Efendi Hz. Of’un Tavşanlı Köyündendir. Hemen aşağısından bir köyde imamlık yapmıştır. İmamken askere gitmiştir. Bandırma’da askerken bir Allah dostunun kabrini ziyarete gider, mezar başında tefekkür ederken zaman içinde Ali Haydar Efendinin dikkatini çeker ve tanışırlar. Askerlik sonrası Ali Haydar Efendi’nin isteği üzere Of’a dönmüyor, İstanbul’a geliyor ve Osmanlı’nın sonundan itibaren gelen süreçte harap vaziyette olan bu camiyi yeni yaptırmış olan Ali Haydar Efendi’nin isteğiyle 1954’te imamı oluyor. 1960 yılının Ağustos’unda Ali Haydar Efendi vefat ediyor ve şeyhlik ona geçiyor. Hasan Kılıç da askerlikten önce Mahmut Efendi ile tanışıyor. Askerlik sırasında ve İstanbul’a gelindikten sonra Bursa’dayken haberleşiyorlar ve sonra Hasan Kılıç İstanbul’a davet ediliyor. O günden sonra birliktelikleri başlıyor.

Yapının özeti

1. Sünneti seniyye. Peygamberin üslubu, tarzının günlük hayatta peygamberin yaşantısının tatbik edilmesi.

2. Din ilimleri Akaid, tefsir, fıkıh, hadis ve tasavvuf ilimlerinde insanlar yetiştirmek. Bu nedenle bu caminin diğer yönü medreseliktir.

3. İbadetin, zikrin, amelin hem yapılması hem de teşvik edilmesi.

Bu medrese ve tekke ayrı ayrı yaşamıştır.

Medresedekiler ilmiye sınıfıdır. Tekkedekiler sufiye.

Tarih boyunca, ilmiyede ilim olmuştur ama ilimden beklenen amel ve ibadet az olmuştur. Bu bir sıkıntıdır. Tekkelerdeki sıkıntı da ibadet var, ilim yok. Bunun için ‘cahil sufi şeytanın maskarasıdır’

Mahmut Efendi’nin ortaya koyduğu en önemli şey, Tekke ile medreseyi, alimle sufiyi… Hepsini tek bir camide toplamıştır. Hem alim hem derviş yetiştirmiştir hepsi de aynı odanın içindedir. Hizmetin özeti budur.

Bizim bir özelliğimiz vardır. Biz koltuk, makam ve ünvan peşinde olmayız. 85’lerden beri biz birilerine örgüt dedik. Siz çoğunuz bunu 15 Temmuz’da anladınız. Osmanlı’dan bu yana gelen medrese geleneğini takip eden en büyük cemaat biziz.

Devlete, yönetime, idareye ilgisiz kalmamız beklenmez. Hiçbir şey yapmasak oy kullanırız. Ama bizim hizmetimizin bunlarla ilgisi yoktur. Bizim işimiz alim yetiştirmektir"

SORU: EĞITIMLERI NEYE GÖRE VERIYORSUNUZ? NASIL BIR DENETIME TABIISINIZ?

Bizim İstanbul ve diğer illerdeki medreselerimizde Diyanet’in resmi olarak okuttuğu Arapça gramer, Kur’an vb. dışında başka bir şey okutulmuyor. Buradan ders alanlar bize gelip iki yıl tekamül medresemizde sınav ile girip ders alıyorlar. İhtisas sonrası kendi alanlarında hocalar olarak çalışma yapıp yeni öğrenciler yetiştiriliyor. Bizim eğitim faaliyeti dışında bir faliyetimiz yok. Cemaatin mevcudunun kaç kişi olduğunu bilmiyoruz. Her ilde temsilcimiz var. Gelen herkese kapımız açık ama çetele tutmayız.

SORU: CEMAATIN MALI YAPISI NEDIR? PARA NEREDEN BULUNUYOR? TICARI FAALIYETLERI NELERDIR?

Türkiye genelinde görev yapan hocalarımızın büyük bir kısmı Diyanet’in imamı. Bunun haricinde münferit olarak faaliyet gösterenler. Yerelde kurmuş oldukları derneklerin kurdukları fonlarla mali imkanları karşılıyorlar. Kendi bünyemizde olanlar ise kendi imkanları ile ve yayınevinin vesaire gelirleri ile karşılanmaya çalışılıyor. Ki yayınevi kar da etmiyor. Çoğu kitap ücretsiz dağıtılıyor. Öğrencilerden para alınmıyor. İsmailağa Vakfı’nın da bir akarı yok, geliri yok. Biz bir tekkeyiz, ticarethane değiliz. Yardımlarla, sadakalarla devam ediyoruz. Mali anlamda hiçbir gelirimiz yok. Siyaseten hiçbir menfatimiz yok.

SORU: ŞEYHLIK BITTI MI? ‘TABI OLDUĞUMUZ ISIM BUDUR’ DEDIKLERIMIZ ŞEYHLIK STATÜSÜNDE MI? VEKIL MI? BÖLÜNMÜŞLÜK SÖZ KONUSU MU?

Tarikatlerde şeyhlik silsile yolu ile devam eder. Şeyh kendisinden sonrasını tayin eder. Oldu ki bırakmazsa. Tekkeyi temsil eden akil insanlar bir araya gelirler ve kendi aralarında en uygun şahsiyeti seçerler ve tekke hiçbir zaman şeyhsiz kalmaz. Vekillikle yürümüş bir tekke olmaz. Mahmut Efendi Hz. Ali Haydar Efendi’den şeyhliği alırken de benzer sıkıntılar yaşanmış. Mahmut Efendi vefat etmeden 20 sene önce kendisinden sonra Hasan Efendi’nin geleceğini 8 hocaya söylemiş ve bu hocalar bunu yazılı hale getirmiş ve imzalamıştır. Cemaat içinde bunun için bir tereddüt yoktur. Bahsettiğiniz Cübbeli Ahmet denen kişi bu işlerin içinde hiç yok.

‘’CÜBBELI, CEMAATI KENDI ETRAFINDA TOPARLAMAK VE YÖNETMEK ISTIYOR’’

Cübbeli Ahmet ekranlarda konuşurken, ‘Ben Mahmut Efendi’nin yanındaydım’ falan anlatıyor ama bu kritik kararlarda yoktu. İsmailağa Tekkesi hiyerarşisinin içersinde bu adam yok. Cübbeli Ahmet’in tek bir şeyi var. Ruhul Furkan tefsirinden dolayı Efendi Hz, Cübbeli Ahmet’in ilmi yönünden dolayı bu tefsir heyetinin başına koyuyor. Tarikatın asli vazifelerin hiçbirinde kendisi yoktur. ‘Mahmut Efendi’nin tek halifesi Hasan Efendi’dir’ diye açıklamaları var. Ne olduysa vefattan 7 ay sonra oldu.

Ne oldu peki? Bizce ‘Hasan Efendi yaşlı, bu çok gitmez, yerine birini bırakır’ endişesi ile ‘Onun halife olduğunu söylemeyeyim ki onun göstereceği halife meşru olmasın’. Bu cemaati kendi etrafında toparlamak ve yönetmek istiyor.

Dün söylediğinin bir gün sonra aleyhine konuşmak gibi bir özelliği var. Dün ‘İsmailağa’nın en sağlam, en sahih cemaat’ olduğunu söyleyen Cübbeli, bugün ‘FETÖ ile Patrikhane ile ilişkili’ diye şeyler söylüyor. Geçmişte Çavuşbaşı’na Mahmut Efendi götürüldü. Onu orada tutanlar FETÖ iltisaklı idi ama İsmailağa’da kurduğu on kişilik istişare ekibi cemaati o yapıdan ayrıştırdı. Bugün Çavuşbaşı’ndaki yapı yok oldu.

Cübbeli bizden tamamen izole biridir. Bu yapıyla hiç birlikte hareket etmedi.

SORU: CÜBBELI’NIN BAŞKA BIRINI ŞEYH TAYIN ETMESINI NASIL ETKI EDER?

Süreç rabıta meselesi ile başladı. ‘Efendim rabıtayı bozmak her şeyi bozmaktır’ demeye başladılar. Nedir rabıta? Efendim Mahmut Efendi demiş ki Cübbeli’ye bunu kimse bilmiyor bir tek o biliyor. ‘Mahmut Efendi’den Mehdi’ye kadar rabıta Mahmut efEfendi’ye yapılacak’ diyor. Bunu da Hasan Efendi şeyh değil vekildir demeye getiriyor. Beni kaç kez aradı. ‘Hasan Efendi ile görüşmek istiyorum’ diye. ‘Hay hay hocam’ diyorum. Ama gelmiyor. Sonra diyor ki ‘beni çağırmıyorlar’. Sonra babama (Hasan Kılıç) bir video çektim. Babamın da haberi yok. Haberi olsa izin vermezdi. Dedim ki ‘Cübbeli Ahmet rabıta hususunda sizinle görüşmek için gelmek istiyor. Gelsin mi?’ Özellikle olumsuz ifade kullanmadım. Babam, ‘gelmesin’ dedi. Özellikle tekrar sordum. ‘Gelmesin’ dedi. Bunu yayınladık. Bu videoya sonra ‘montaj’ dediler. Bir sürü iftiralar attılar. Rabıta konusunu manipüle ederek amaçlarına ulaşmaya çalıştırlar. Babam vefat etmeden iki ay önce Fikri Doğan hocayı işaret etti. Ki o da Mahmut Efendi’den 60’tan bu yana okumuştur. Babamın vefatına kadar Fikri Doğan Hoca’nın da haberi yoktu. Biz Yüksek İstişare Kurulu Heyeti olarak bunu hem duyurduk hem de Fikri Efendi’ye söyledik.

Cübbeli gitti bundan sonra ‘vekillikle yürüyecek’ dedi. Mahmut Efendi’nin Denizli vekilini ‘Vekili vükela’ tayin ettiler. Bunu da kendi başına yaptı. Niihayetinde büyük bir yapı ve bunun içinde beş kişi on kişi ihtiraslarından dolayı bir işin içine girmişler. Bu insanların birbiriyle de bir alakaları da yok. Kısa zamanda birbirlerine düşman olacaklar. Ama şu an buraya karşı bir geçici ittifak yapmışlar. Ama bölgelerdeki tüm sorumlularımız dün buradaydılar. Hepsi de tekkeyi, şeyhi kabul ettiler. Paralel tekke yapılanması işi tutmaz. Cübbeli’nin arkasından gidecek kitle "Cübbeli mühibbanı" olan kitledir. İsmailağa içindeki kitlenin yüzde 15’inin onun peşinden gitme ihtimali var ama batıl olan yerle yeksan olmaya da mahkumdur.

SORU: BUNDAN SONRA NE YAPACAKSINIZ? CÜBBELI AHMET AMACINA ULAŞTI. İÇINIZ KARIŞTI…

Cübbeli Hoca hiç çekinmeden korkmadan ekrana çıkıp yalan konuşuyor. ‘Video montajdır’ diyor. Yahu ben çektim, arkadaşlar yayınladı. Böyle bir insanla ekranlara çıktığınızda ne olacak? Ben onu çok iyi tanıyorum. Konuştuğunuz zaman onla besleniyor. Ona sermaye veriyoruz. Ondan korkmuyoruz, çekinmiyoruz ama o yalan konuşuyor. ‘Abdullah Kılıç, Mustafa Karataş’la ve Hayrettin Karaman’la toplantılara gidiyor’ diyor. ‘Bunlar bid’at ehli, nasıl yaparsın’ diyor. Ya Mahmut Efendi’nin vefatında taziyeye gelmişler. Babam da Mahmut Efendi’nin odasında onların verdiği taziyeyi kabul ediyor. Ne yapalım yani? Bu ithamlara karşılık versek daha kötü olacak.

‘’CÜBBELI AHMET 15 TEMMUZ GECESI BIRINI ARADI, ‘BU ADAMDAN DA BÖYLE BIR ŞEY OLMADAN KURTULUNAMAZDI’ DEDI’’

Vakıftaki arkadaşımıza ‘FETÖ’cü’ diyor. Kardeşi FETÖ okulunda okumuş ve öğretmen olmuş ama ailede başka kimsenin ilişkisi yok. Bu çocuk burada yetişmiş ve yanımızda. Alakası yok. 25 senedir camiamızda emek veriyor. Yardım topluyor. Buna vuruyor. Sebebi şu… ‘Buna vurursam buraya yardım eden adamların içine kuşku girecek ve buraya yardım edersem FETÖ’ye yardım etti diye sorun yaşarım der insanlar ve güven azalır’ diye düşünüyor. Kendisinin avukatı FETÖ firarisi bununla ilgili bir şey demiyoruz. 15 Temmuz döneminde kendisine yakın hizmette bulunuyor. O gece onun telefonundan birini arıyor ve ‘gözünüz aydın’ diyor. ‘Bu adamdan da böyle bir şey olmadan kurtulunamazdı’ diyor. Bunlar bize anlatılıyor. Bu arkadaşımız burada. Telefonundan bu kayıt çıkarılabilirse çıkar.

SORU: İSMAILAĞA’YA NEDEN OPERASYON ÇEKILIYOR?

Patrikhane'nin bu yapıdan rahatsız olduğu biliniyor. 90’lı yıllarda devletten insanlar geldi ve Patrikhane’nin Fener - Balat tarafından çok mülk aldığını ve cemaatten insanların buradaki mülklerine sahip çıkması ve yeni yerler alması gerekliliği konuşuldu.

Bize İran ve Suud üzerinden ‘şeriatçı, recmci’ gibi bir algı yapıştırılmaya çalışıldı. Bu topraklardaki tasavvuf ve bizim tekkemiz orta yoldur. Gayrimüslimlerle birlikte yaşamaya ve barış yurdu oluşturmaya yönelik bir yoldur. 28 Şubat’ta cinayetler vesaire kışkırtmalar oldu. Ama Efendi Hazretleri hiçbir zaman devlete karşı bir şey yapmadı, yaptırmadı. Bizim meselemiz milli güvenliğimiz, bizim meselemiz dini ilimlerin eğitiminin yaygınlaştırılmasıdır.

SORU: DEVLET IÇINDE KADROLARINIZ VAR MI?

Bu konular bizim en rahat olduğumuz konular. Birinci mali konularda her ay düzenli denetleniyoruz. Yakın zamanda devlet yine denetledi. Bu konuda çok rahatız.

Devlet içinde yapılanma konusunda daha rahatız çünkü böyle bir gündemimiz yok. Bırakın devletin farklı kadrolarını Diyanet’te bile yok. Yani böyle bir örgütlenme, düşünce, fikir yok. Bizim tek bir örgütlenmemiz var o da sokakta. İnsanlara din anlatıyoruz. Bu kadar.

Bizim bu kıyafetimiz bir meydan okuma değil. Topluma karışıp kendimizi kamufle etmek istemiyoruz. Bizim bu kıyafetimiz kendimizi ortaya koymaktır. İfşa ederek eğitim faaliyetlerimizi bizim yaptığımız hem görünsün hem de zihin gerimizde bir art niyetimiz yok görünsün diye. Biz bu kıyafeti şart koşuyoruz. Böylece devlete sızmayız mesajını herkesin görebileceği şekilde veriyoruz.

Türkiye’nin bütün illerinde bizi temsil eden medrese hizmeti veren hocalarımız var. Bizim diğer tekkelerden farkımız sadece erkek medreselerinin yanında muhakkak kız medreselerimiz de var.

2015 yılında bize bazı istihbarat raporları gelmişti. ‘Bu yapıdan 10 yapı çıkacak’ denmişti. İsmailağa Cemaati devlet tarafından akreditasi yapılmış bir cemaattir. Devletimiz bizi bilir ve güvenir.

‘’TARIKATLARA YÖNELIK ULUS ÜSTÜ BIR OPERASYON VAR’’

Bizde hiyerarşik bir yapılanma yok. Şeyh efendi etrafında kenetlenmiş bir halka olur. Halkalar vardır. İhvanlarımız, hocalarımız, çok büyük hanım kadrolarımız var. Siyasiler ve uluslar arası olanlar da gönül bağı ile var. Bu yapılanmamız sebebiyle devlet bizi tehlike görmez. Biz devletimizin, askerimizin yanındayız. Hiçbir zaman dayak yediğimizde ekrana çıkmadık. Mağdur olduk, 28 Şubat yaşadık konuşmadık. Bugün bu toplantı bizi bazı şartlar sebebiyle konuşmaya itti. Tarikatlara yönelik ulus üstü bir operasyon var. Soft bir yapıya dönüşmemiz isteniyor. Silsile ve şeyh etrafındaki kenetlenme bozulsun isteniyor. Cübbeli Hoca’nın yaptığı çıkış üzerinden sadece okumak doğru olmaz. İşin temelinde biraz da Nakşilik ve Bektaşilik kavgası da var.

SORU: BUGÜNE KADAR CÜBBELI ILE ILGILI NEDEN BIR AÇIKLAMA YAPMADINIZ? KORKTUNUZ MU?

Korktuğumuz bir taraf vardı. Cemaatin kamuoyu karşısında bölündü görüntüsü olmasın. İkilik, ihtilaf olmasın diye. Ama o kişinin bu şeylerine sessiz kalmadığımızı bilin. Kendisine sürekli bunlar söylendi. O medyatik, biz içine kapanıktık.

İsmailağa’nın FETÖ ile isminin anılması bize çok dokundu. 15 Temmuz’da biz ölmeye çıktık. Mücadeleler verdik. Bu yapı ile yıllarca savaştık. Dönüp bize bunları dedi.

Efendi Hz. bu kimseyi kendi eli altında tuttu. Tutmasaydı farklı amaçlar için kullanılabilirdi. Vefattan sonra kendisini buldu, asli hüviyetini kazandı, esaretten kurtuldu. Kendisine defalarca gidildi ve konuşuldu. Hatta yalvarıldı. Hep ’tamam’ dedi. ‘Artık yapmayacağım’ dedi. Hocanın verdiği sözlere dayandığı en fazla bir gün. Akdine sadık değil.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.