İstanbul seçimlerinde görev yapan Oğuz Bayhun, AKP'nin olaanüstü itirazı sonrası yaşadıklarını anlattı. Kendisine telefon açıldığını belirten Bayhun, "Görüşmenin sonunda gerçekten çok üzüldüm. Sonrasında “Bir daha görev alır mıyım, muhalefet sandıkta çoğunluk çıktı diye başım belaya girer mi” diye düşündüm" diye konuştu.
AKP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerini iptal ettirmek için yaptığı itirazda süreç devam ederken sandık kurullarında görev yapan Oğuz Bayhun yaşadıklarını anlattı. Diken'de yer alan Bayhun'un yazısı şöyle:
Seçim sürecinde yer almak… Sabahın 5.30’unda halkın dediğinin olacağı sınıfta ve sandık başındasınız. Büyük ihtimalle hiç tanımadığınız ve 18 saat boyunca beraber olacağınız insanlarla tanışıyorsunuz. Hiçbir şekilde kimsenin partisini bilmeden ezberlemeniz için en az üç defa daha isimlerini duymanız gereken insanlarla tanışıyorsunuz.
Sürecin başlaması şu yeminle oluyor “Hiçbir tesir altında kalmaksızın, hiç kimseden korkmadan, seçim sonuçlarının tam ve doğru olarak belirlenmesi için, görevimi kanuna göre doğru olarak yapacağıma namusum, vicdanım ve bütün mukaddesatım üzerine ant içerim.” Bu yemini ettikten sonra gözünüze, kalbinize ve aklınıza bir perde iniyor.
Bunu bir kez daha yaşamak için 5 Mart 2018 günü 31 Mart’taki yerel seçimleri için Sarıyer Yüksek Seçim Kurulu’na cumhurbaşkanlığı seçimlerinde görev aldığım gibi tarafsız memur üye başvurusunda bulundum. Bazı öğretmenlerim dört farklı seçim yapılacağını ve bunun çok yorucu olacağından görev almayacağını söyledi ama benim için hiç önemli değildi.
Başvurmakta biraz geç kaldığım için yaşadığım yerin yakınlarında yer kalmadığından bana Uskumruköy’ü verebileceklerini söyleyip kabul edip etmeyeceğimi sordular. Demokratik bir sürecin parçası olmak benim için çok değerli ve kutsal olduğu için tabii ki düşünmeden memnuniyetle gidebileceğim her yerde bu kıymetli görevi yapabileceğimi söyledim ve böylece yedek listeye alındım.
Yaklaşık bir hafta sonra seçim kurulundan güzel haber geldi. Uskumruköy Ali Akkanat Anadolu Lisesi 1318 numaralı sandıkta görevli olacaktım. Hemen taksiyle kaldığım yer arasında ne kadar yazar diye bakıp görev belgesini odanın en az dokunulan kısmına koydum. Eğitim günü için hocamdan izin isteyen maili yolladım. Eğitimime katıldım ve 31 Mart günü sabah 6.00’da görev yerimdeydim. İçten ve anlayarak o yemini tekrar ettim. Perde tekrar indi…
O öyle bir perde ki görev süresince insanların hangi partiye oy verebileceğini düşünebileceğiniz, kıyafet, konuşma aksanı, tarzı, adı, doğum yeri, doğum tarihi gibi bütün özellikleri görmemenizi, her gelen seçmeni “Merhaba, hoş geldiniz” diyerek karşılamanızı ve gerekli kontrolleri yaptıktan sonra kimliğini alırken “Hayırlısı olsun, teşekkür ederiz” diyerek uğurlamanızı sağlıyor. Her birinde aynı içtenlik, tonlama ve duyguyla…
Sayım sırasında zarfların içinden pusulaları çıkarırken o bir oyun ne olduğundansa bir oyun ne kadar değerli olduğunun farkına varıyorsunuz. Görevim saat 23.40 gibi bitti. Bir aksilik olmadan imza ve zarf sayılarını tutturduk. Çetelelerimiz arasında hiçbir fark çıkmamasının huzuruyla çok yorgun ama böyle değerli bir sürecin parçası olabilmenin ve görevi layıkıyla başarmanın mutluluğuyla o yorgunluğun zerresini hissetmeyerek döndüm.
Hepimiz 31 Mart’tan sonraki sıkıcı bitmek bilmeyen açıklamalar silsilesini biliyoruz. 27 Nisan cumartesi günü, saat tam 16.17’de 0212’li bir numara beni aradı. Hemen açtım ve “Merhaba, Sarıyer İlçe Seçim Kurulu’ndan arıyorum, Oğuz Bayhun’la görüşebilir miyim” dendi. Hafif panik oldum ama kendimden emin olduğum için “Tabii buyurun” dedim.
Karşı taraf sorularını dizmeye başladı. “Nerde çalışıyorsunuz? Nerde okuyorsunuz? Görevi isteyerek mi aldınız? Siz mi başvurdunuz? Başkası mı zorladı?”
Hepsine cevap verdim ve sonunda ben de bir soru sordum. “Bu soruları gerçekten, sandık kurulu üyelerine yapılan itiraz, bir usulsüzlük iddiası yüzünden mi soruyorsunuz?” Beyefendi bıkkınlık içinde “Evet” diyerek yanıtladı.
Telefon görüşmesinin sonunda gerçekten çok üzüldüm. Yukarıda anlattığım ruhla görevi yapmış biri olarak bu soruları yanıtlama zorunluluğum olduğuna çok ama çok üzüldüm. Sonrasında “Bir daha görev alır mıyım, muhalefet sandıkta çoğunluk çıktı diye başım belaya girer mi” diye düşündüm…
Soruları tekrar gözden geçirdim. Bu sorulardan kimsenin ‘Fethullahçı TERÖR ÖRGÜTÜ’ mensubu olduğu anlaşılamaz. Bu soruların arkasında başka bir niyet var. O da sanırım insanları ilk sorduğum soruya yöneltip “Tamam ya, daha da sandıkta görev almam” kıvamına getirmek.
Bu sorulara asıl yanıtım da şu oldu: “Ne olursa olsun, ben görevimi şerefimle ve namusumla yaptım. Ulu Önder Atatürk’ün verdiği bu kutsal vazifede insanlara yardımcı oldum. Bu işin bir parçası oldum ve olmaya ne olursa olsun devam edeceğim.”
Aranızda 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde görev alma talebinin ne zaman başlayacağını bilen var mı?"