İstanbul'da bebek acil hastalarını, önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek ölümlerine yol açan "Yenidoğan Çetesi", Türkiye’de şok etkisi yarattı. Bu kan dondurucu olay, sağlık sektörüne olan güvene ciddi zarar verirken, skandalın her gün yeni detayları gün yüzüne çıkıyor.
ÇETENİN LİDERİ DR. FIRAT SARI
Çetenin elebaşı olan Dr. Fırat Sarı’nın, terör örgütü PKK üyesi olmak ve örgüte yardım ve yataklık suçlarından kesinleşmiş 5 yıl hapis cezası aldığı öğrenildi. Sarı'nın, uzman hekim olarak görev yaptığı dönemde mecburi askerlik hizmetini yedek subay olarak yapmak istediği fakat Millî Savunma Bakanlığı’nın, subay olmaya engel suçlardan mahkûmiyetine istinaden "Er olarak askerlik" kararı verdiği belirtildi.
ASKERİ MAHKEME SÜRECI
Sözcü'den Tarık Işık'ın haberine göre, Dr. Sarı, bu karara itiraz ederek Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde (AYİM) iptal davası açtı. Ancak 2 Şubat 2011’de davanın reddine karar verildi. Bunun üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurarak, hak ihlali yaşadığını ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkının da ihlal edildiğini iddia etti. Sarı, 2018 yılında Ankara İdare Mahkemesine yargılamanın yenilenmesi talebinde bulundu. Son olarak, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurarak er olarak askerliğin "ayrımcılık yasağına aykırı" olduğunu öne sürdü. Ancak AYM, başvurunun süre aşımı sebebiyle "kabul edilemez" olduğuna hükmetti.
582 YILA KADAR HAPİS TALEBİ
İddianamede, çetenin liderleri Dr. Fırat Sarı ile yöneticileri Dr. İlker Gönen ve Gıyasettin Mert Özdemir için 10 kez "kasten öldürmenin dikkatsizliğiyle işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplam 582 yıla kadar hapis talep ediliyor. Dr. Fırat Sarı'nın, terör örgütü üyeliğinden hüküm giymiş olmasına rağmen subay maaşı almak için mahkemelerde her türlü girişimde bulunduğu öğrenildi.
SONUÇ VE ETKİLER
Yenidoğan Çetesi’nin ortaya çıkması, sağlık sistemine olan güveni sarstığı gibi, aynı zamanda sağlık çalışanlarının etik değerlerini de sorgulatmaktadır. Bu durum, sağlık sektöründeki denetimlerin ve uygulamaların yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Çetenin adalete teslim edilmesi ve sorumluların cezalandırılması, halkın sağlık hizmetlerine duyduğu güvenin yeniden inşası açısından kritik bir öneme sahip.