Ali Kaya Soysal
Bana göre 16'lara kalan takımların eşleşmeleri Avrupa Şampiyonunun belirlenmesinde takımların performansları kadar önemli. Mesela Polonya-İsviçre gibi orta ölçekli futbol ülkelerinin eşleşmesiyle dünkü İtalya- İspanya ikilisini kıyaslamanız mümkün değil. Bence 8 maçın fikstürü belirlenirken ülkelerin UEFA puanları ana kriter olmalı. Yani 16'larda 2 torba sistemi uygulanmalı ki şampiyonanın marka değeri, heyecanı korunsun ve daha adaletli olsun. Bu konudaki görüşlerimi şampiyona sonrası kapsamlı bir biçimde UEFA'ya sunmayı düşünüyorum.
Maça gelirsek... Turnuvanın favorilerinden İtalya ile İspanya Stade de France'de 75.000 seyirci önünde karşı karşıya geldiler. Oyunun en kısa özeti ilk devre bire birlerde üstünlük kuran, çabuk, dikine çıkan, oyunu kanatlara yayan "gökmaviler" ve birçok kurtarışa imza atan de Gea, ikinci yarı ise atak hamlesini tamamen eline alan, klasik çok paslı oyuna geçen, 4 net gol pozisyonu yakalayan "boğalar" ve kalesinde devleşen 38 yaşındaki Buffon. Sonuç Chiellini'nin 33'de ve Pelle'nin 90+1 de attığı gollerle İtalya: 2 - İspanya:0. Ve çeyrek finalde müthiş bir eşleşme : Almanya-İtalya, buyrun cenaze namazına.
BUZLAR ÜLKESİ İZLANDA TARİH YAZMAYA DEVAM EDİYOR
Türkiye'nin grubundan lider olarak çıkarak ilk kez büyük bir turnuvaya katılan buzlar ülkesi (Iceland) "bu mucize ne zaman son bulacak" diye bekleyenleri şaşırtmaya devam ediyor. Dün gece de kupaların gediklisi İngiltere'yi 2-1'le saf dışı bırakarak adını çeyrek finale yazdırdı ve Fransa'nın rakibi oldu. Henüz maçın başında Sterling'in kaleci Halldorsson tarafından düşürülmesiyle kazanılan penaltıyı Rooney gole çevirirken çoğu otorite belki de "işte buraya kadar" diye düşünmüş olabilir. Ancak izlanda önce 6. dakikada Sigurdsson ve 18'de de Sigthorsson ile skoru 2-1'e taşıdı. Birinci golden söz etmeden geçmek istemiyorum, takım kaptanı Gunnarsson eski bir hentbolcuymuş, uzun mesafeli taçlar kullanıyor, ilk Portekiz maçında da atılan bir taç golünü dün de yaşadık, büyük bir koz İzlanda futbolu için..
Aslında 4/4/2'yi futbol genlerine geçirmiş iki takımın mücadelesinin zorlu geçeceğini tahmin edebiliyordum maç öncesi. Maçta iki taraftanda öyle bir tempo vardı ki, takdir etmemek elde değil. Top hep oyunda kaldı, düşünün ilk devre sonunda uzatma oynanmadı, ikinci yarı ise sadece değişen toplam 6 oyuncu için 3 dakika uzadı maç. İngiltere için bir kaç kelam etmem gerek. Birincisi makro düzeyde bir tavsiye; İngilizler Avrupa'nın büyük kulüplerine oyuncu ihraç etmeli acilen, kadrodaki 23 futbolcusu da Premier ligden. Bu sistem yanlış, diğer futbol ülkelerinin oyun anlayışlarından birkaç dokunuş ithal edilmiş olur böylece. İkincisi ise mikro; Rooney'den derhal kurtulması lazım İngiliz Ulusal takımının. Oyun olarak hiç bir katkısı yok son yıllarda, tam tersi el freni vazifesi görüyor ve de kenarda bekleyen 19 yaşındaki Rashford gibi, Wilshere ve Barkley gibi oyuncuların önünü kesiyor..
Son olarak birkaç not;
- İzlanda takımı dün gece 109 km koşmuş, üstelik 75 dakikasını önde götürdüğü bir maçta çıkıyor bu rakam, tersi olsa rahatlıkla 115 km ye ulaşabilirlerdi..103 km koşarak 24 takım içinde sondan 2. olan millilerimize duyurulur..
- İzlanda Teknik Direktörü olan 2 kişiden biri Lars Lagerback'e son cumhurbaşkanlığı seçiminde 30 oy çıkmış, ülkede ne kadar sevildiğinin bir göstergesidir bu. Diş doktoru olan diğeri ise milli maçlardan önce stada yakın bir restaurantda taraftarlarla bir araya gelerek kadro ve taktik üstünde onların fikirlerini alıyormuş, "mağrur" hocamıza da bu duyurulur..
- Dün gece maç bitti, TV'lerinin başında olan futbolseverler sahadan görüntüler, İzlandalıların sevinç gösterileri, İngilizlerin gözyaşları yerine tam 4 dakika reklamları izlediler. Vergilerimizle yayın yapan TRT'yi bu ticari tutumundan dolayı kınıyorum..
Çeyrek finallerde Polonya-Portekiz, Galler-Belçika, Fransa-İzlanda ve Almanya-İtalya maçları analizlerinde görüşmek üzere hoşçakalın değerli ABC okuyucuları.