Ali Kaya Soysal
Kabak tatsız, tuzsuz bir sebzedir, ancak şekerli su katıldığında lezzet kazanır, dün geceki maçta böyleydi, 51 ve 55. dakikalarda atılan iki gol "şeker" gibi geldi ve hazırlık maçı kıvamındaki Türkiye-Kosova karşılaşması 2-0 üstünlüğümüzle bitti..
Dün Ulusal Takım psikolojik olarak gruptaki en önemli maçına çıktı , çünkü olası bir puan kaybında 2018 Dünya Kupası için havlu atılacakdı....Bu açıdan galibiyet ve alınan 3 puan umutlarımızı "kaf dağının" arkasında olmasına rağmen ileriye taşıdı..Maçın teknik analizi Fatih Terim in basın toplantısıyla yazımın içeriğindeki önemini ikinci plana itti, oraya geleceğim birazdan..
En son oynadığımız İzlanda kadrosunun ilk onbirinden 6 değişik isimle başladık maça, bunda "afdan yararlanan " 4 futbolcunun katılımı büyük rol oynadı, kaldı ki, 3 senede 80 küsur futbolcunun davet edildiği "istikrarsız" bir sistemde bu manzara doğaldı..İlik yarıda 3 net gol girişimimizin Kosova kalecisi tarafından kurtarılması , rakibin 45+1 de bir topunun direkten dönmesi, futbol olarak tel tel dökülmemiz, "Arnavut inadının" sahaya yansıması, Arda, Oğuzhan, Burak ve Selçuk un son derece etkisiz oyunları notlarıma takıldı..
İkinci devre doğru bir değişiklikle Oğuzhan ın yerine Yunus Mallı nın girmesi rakip ceza alanı içine diklemesine ataklar yapmamızı sağladı ve 5 dakikada Burak + Volkan golleriyle maç 55. dakikada bitti..Kalan bölümde oyun Türkiye açısından rölantiye döndü, ama Kosova atakdı, gol pozisyonlarıda buldu....Bana göre bizim en etkili futbolcularımız Volkan , H. Çalhanoğlu ve maçın seyrini değiştiren Yunus idi, Kosova da ise Berisha ve G.Birliği nde forma giyen Vedat öne çıktılar...Atılan gollerden sonra futbolcuların yedek kulübesine, arkadaşlarına ve hocalarına koşmamaları dikkatimi çekti, bu Ulusal Takımımızda bütünlüğün , takımdaşlığın iflas etmiş olmasının göstergesidir, zaten maç sonu Terim in söylemleri beni haklı çıkarttı..
xxxxxxxxx xxxxxxxxx xxxxxxxxx
Ve , artık "fenomen" hale gelen Fatih hoca nın basın toplantılarının sonuncusu: 50 dakika süren toplantıya hoca "maçı teknik değil, psikolojik olarak değerlendirmek gerekir" diye başladı, yine basına tehditler içeren, buram buram "ego" kokan, gizem dolu , kimseyi tatmin etmeyen açıklamlara bir yenisini ekledi...Söylediklerinden satır başlarını satırlarıma taşıyor ve takdiri siz değerli ABC okuyucularına bırakıyorum:
Daha önce çağırmadığı oyuncuları birden bire davet etmesi üstüne sorulara şöyle yanıtlar verdi:
- "bu kararı içime sinerek vermedim"..
- "Emre ve Arda beni telefonla aradılar, tatmin oldum "..
- "milli menfaatler herşeyin üstünde gelir "..
- " oyuncuya dayalı düzene itiraz etmek içim bu kararı almıştım"..
- "geçmişte yaşananları unutmam mümkün değil"..
- "eskiden nerede duruyorsam yine oradayım"..( bu sözleri 6 kez tekrar etti)..
- "cumhurbaşkanı bana bu konuda herhangi bir talimat vermedi"..
- "benim karşımda düğmesini açamayanlar beni hadlerini aşarak tenkid ediyorlar"..
- "eski Fatih Terim e döneceğim herhalde"..
- "dünya durdukça benim adım G.Saray ile anılır"..
Ve buna benzer söylemler....
Grubumuzdaki son puan durumu; Hırvatistan 10, Ukrayna 8, İzlanda 7, Türkiye 5 ve alttakiler...Yorum yok, sıkıldım artık, ülkemde birilerinin bizleri aptal yerine koyup azarlamalarından..Milli takım açısından 24 Mart daki Finlandiya maçına kadar rahatız allahtan, ama...???