Karar yazarı Ahmet Taşgetiren, Erdoğan'ın 2017'de Kadim kent olarak tanımladığı İstanbul için kullandığı " Kadim şehirlerin en önemli güzelliği, ana karakterlerini kaybetmeden yeniyi bünyelerinde eritmesi, özlerinden katarak yeniden yoğurmasıdır. İstanbul bu açıdan gerçekten müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hala da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum.” sözlerini hatırlatarak, "Bugüne kadar kimse, sayın Cumhurbaşkanı’na “İstanbul’a ihanet’in çetelesi”ne dair bir soru yöneltmiş midir? " dedi.
Taşgeitren," “İhanet”i yeterince konuşsaydık..." başlıklı köşe yazısında şu ifadeleri kullandı:
"Ya da sayın Cumhurbaşkanı, “ihanet” tanımlamasına gelirken bir “Çetele”den yola çıkmış mıdır, 2017’den sonra “Bugüne kadar İstanbul’a ihanette kimin ne kadar payı var, bizim bu işteki sorumluluğumuz ne?” gibi bir çalışma yaptırmış mıdır?
Diyelim, mevcut başkan Ekrem İmamoğlu 5’inci yılı içinde. Normalde İstanbul’da yaşayan herkesin, bu 5 yıl içinde İmamoğlu’nun artılarını – eksilerini görüyor ve sandıktaki oyunu ona göre belirliyor olması lazım. Şöyle bir şey üzerinde düşünürsek… Farz edelim İmamoğlu kalktı bir meydanda “Biz İstanbul’a ihanet ettik” dedi. Ondan “ihanetin çetelesi”ni isterdik ya da seçmen olarak biz ona İstanbul’a bakıp o çeteleyi çıkarırdık değil mi?
1994’ten bu yana geçen 30 yılda İstanbul ne ise ne oldu ise bunun 6’da biri (5 yıl) İmamoğlu’na ait, 6’da 5’i ise belediye başkanlığından Başbakanlığına Cumhurbaşkanlığına kadar Erdoğan’a ait.
Ama biz, iktidar veya muhalefet cenahı olarak 31 Mart’a kadar şehirden başka her şeyi konuşacağız.
Çünkü şehri konuşmak medeniyet sorgulamasını gerektiriyor, o ise ezberle olmuyor. Ezberlerimizi konuşmak ve keskin taraflar haline gelmek çok daha kolay. Belki bir 30 yıl sonra elimizde şehirden geriye ne kalırsa, “Biz bu şehre şunu yaptık…” diye bir itirafname beyan ederiz.
Keşke şehrin makus talihi için daha iyimser bir gelecek tasavvur edebilsek"