Diyelim ki “Millet İttifakı” seçimi kazanmıştır ve iktidara geldi.
Acaba “din politikası” ne olacak?
Din politikası diyince oldukça değişik başlıklar akla gelir.
-Diyanet’in statüsü.
-Din eğitimi. İmam hatipler, kuran kursları, din kültürü ve terbiye bilgisi dersleri, değerler eğitimi.
-Camilerde vaazların çerçevesi.
-Cemaatler - Tarikatlar - Din eksenli örgütlenmeler
Bunların her birinin oldukça mühim başlıklar bulunduğunu sanırım Türkiye üstüne değerlendirmeler icra eden asla kimse gözardı edemez.
Siyasetin gündemi de bunlardan soyutlanamaz.
Bu başlıklardan cemaat ve tarikatları seçmek isterim bugün.
Nasıl hareket edecek Millet İttifakı paydaşları bu mevzuda?
İki husus sanırım önemlidir:
1-Cemaat ve tarikatlar bir Türkiye gerçeğidir.
2-Cemaat -tarikat alanında bizzat Diyanet’in de gündemine almış olduğu problemler vardır. Hatta tarikat ve cemaatlerin bile problemli bulmuş olduğu yapılar bulunuyor.
Birinci husus bu gerçekliğe karşı iyi mi davranılacağı sorusunu gündeme getirir. İkinci husus da problemli durumlarda hangi yaklaşımın rasyonel olacağı sorusunu.
Problemli durum vakit vakit “Kayıt dışı din” değerlendirmesi biçiminde ortaya konmuştur. Bundan, devletin kayıt içinde din olgusunu kabul ettiğini de anlıyoruz. Evet Türkiye Cumhuriyeti din gerçeğini Diyanet müessesesi ile kapsama alanı içine almıştır. Bu resmi din alanıdır. Cemaatler - Tarikatlar ise resmi din alanı dışındaki, fakat her şeye karşın var olmuş yapılardır.
Bugüne kadarki uygulamada tutucu iktidarlar genel anlamda bu yapılara karşı müsamahakar davranmış, açık güvenlik problemi olmadığı ya da kendileriyle açık - örtülü çatışmaya girmedikleri sürece müdahalede bulunmaktan kaçınmışlardır. Bu yapıların bilhassa Ak Parti ve daha özelde Tayyip Erdğan’a yönelik sempatiden desteğe uzanan bir tavır sergilediği, iktidarın da onlarla nerede ise iç içe bir ilişki içinde bulunmuş olduğu gerçektir.
Ben şahsen cemaat ve tarikatların bir anlamda sivil yapıları gereği siyasetle bu seviyede iç içe geçmelerini hep eleştirdim. Bunun dini siyasallaştırma benzer biçimde bir netice doğuracağını, bunun da değişik siyasal eğilimdeki insanların din ile ilişkisini yaralayacağını yazdım. Ama bu, durumu değiştirmedi. Siyasi tansiyonun yükseldiği şu süreçte Tarikat - Cemaat alanlarından muhalefete yönelik açık suçlamalar -dışlamalar geliyor.
Soruyu yeniden sormanın zamanıdır:
-Ne meydana getirecek Millet İttifakı yarın ve o günün bugünkü dili ne olmalı?
Millet İttifakını oluşturan kimi politika insanının yada medya aktörlerinin Mustafa Kemal Atatürk’ün malum sözünden hareketle “Tarikatsız - Cemaatsiz bir Türkiye” tasavvurunu seslendirdikleri görülüyor.
Bundan ne anlamalı Türkiye?
Ak Partiyi ya Cumhur İttifakını gönderirken cemaat ve tarikat yapılarının da tasfiye edileceğini mi anlamalı?
Bu gerçek bir tasarım mudur?
Böyle bir süreç başlamayacaksa, başlaması mümkün değilse, bu şekilde bir operasyon ülkede yeni bir cadı avı başlatmak anlamına gelecekse ve esasen bundan netice almak da mümkün değilse bugünden bir “dil düzeltmesi”ne gitmek gerekmez mi?
Millet İttifakı “din politikası”nı ertelemiş gözüküyor. Ama bir taraftan da onun kimi ipuçları yansıyor.
Diyelim zelzele bölgesinde çalışan tarikat - cemaat yapılarına tepki biçiminde. Tepkisellik bu boyuta kadar uzanacak mı diye sormak geliyor içimden. Bence hepimiz içine bir baksın ve din benzer biçimde oldukça temel bir müesseseyi nereye yerleştireceğini düşünsün.