Yok muydu şu para, nelere kâdirdi, âdeta kıyıları yağmalıyordu ve bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan'a rağmen yapıyordu, çünkü Erdoğan da geri kalanımız gibi bundan şikayet ediyordu.
Onun için 'iktidarın yüceliği adına', demedim başlıkta. Deveden büyük fil, iktidardan büyükse para var.
Yine de gücün ve makamın yüceliğini hafife almayın. Neler fedâ edilmiyor onlar için!
İktidar, neden milletten Gazze ayarı yiyor meselâ?
Yağmayacakları halde esip gürlemeseler böyle olmazdı, hayır.
İsrail'le ticareti kesmeyeceklerse niye kesilemeyeceğini dürüstçe anlatabilirlerdi.
Yaptırıma, ambargoya neden başvuramayacaklarını da açıkça koyabilirlerdi ortaya. Gazze'ye faydasından çok bizlere zararı olacak, diyebilirlerdi.
Ama onun yerine tecim yapılmıyormuş gibi davrandılar. Gazze için kendilerinden fazlasını yapan yokmuş, fedâkarlıkta dünya şampiyonu ve kahramanlıkta ümmetin birincisi de kendileriymiş gibi.
Gazze'yi savunmayı İstanbul'u savunmakla bir tutar, Gazze düşerse İstanbul da düşer, deyip ticarete devam eder, gereğini yapmazsanız olacağı buydu. Ne bekliyordunuz ki!
Halk TV'de Yavuz Oğhan'la son yayınımızda bu tarz şeyleri konuşurken dilime geldi, Barış Manço'nun "Ali Yazar Veli Bozar" şarkısı vardı hani... "Küp suyunu çeker azar azar" diye başlar ve "hayat duruyor dostlar, ben durmuşum çok mu/ yaşam bitiyor dostlar, ben bitmişim çok mu/ devran dönüyor dostlar, ben dönmüşüm çok mu" nakaratıyla sürüp giderdi.
İktidar da 'dünya ambargo uygulamıyor dostlar, ben uygulamamışım çok mu/ ümmet ticareti kesmiyor dostlar, ben kesmemişim çok mu' diye söylenebilirdi.
Aksine, esip gürleyerek en birinciliğe oynadı. Hani bunun yağmuru, nerede kaldı şimşekler çakarak yağmanız, denmeyecek miydi?
Ticaretin varlığı inkâr edildi, eleştirenler yalanlandı, kesilmesini isteyenler ajanlıkla suçlandı.
Susturmak için başka argümanlar da denendi. Gazze duyarlılığının gerçek olmadığı, iktidarı devirmek için kullanıldığı iddia edildi. Ticareti keselim de ekonomiye darbe vursun, iktidar seçimde kaybetsin, öyle mi, avucunuzu yalarsınız; naraları bile atıldı.
İktidar elden gitmesin de varsın Mescid-i Aksa gitsin, İstanbul seçimde alınsın da varsın Gazze düşsün, der gibilerdi.
Hamaset paralamaya gelince mangalda kül bırakmadılar. Fakat uygulamada iktidarı; Filistin davasından kutsal, Gazzelilerin canından aziz tuttular.
Söylemle eylem arasındaki uçurum, fark edilmeyecek miydi?
İkiyüzlü Hollanda, İsrail'e silah ambargaosu koydu. Riyakâr AB'nin komiseri Borrell, İsrail'e silah satışına kısıtlama ve utanmaz Fransa'nın Dışişleri Bakanı Sejourne, yaptırım istedi. Ahlâksız Batı'nın Adalet Divanı, İsrail'i soykırımdan yargılıyor. İrapta yerel bile olmayan Güney Afrika da İsrail'i yargılatıyor.
Fakat hâlâ onların yapmayıp da bizim yaptığımız şeyler çokmuş gibi millet, İsrail'e kızıp acısını Batı'dan çıkarsın isteniyor.
İşte ama o da tutmayınca ticari kısıtlamalara giderseniz tüm bu zikzaklar yüzünüze vurulmayacak mıydı?
İsrail'e Mescid-i Aksa'yı çevirebileceği dikenli tel, kullanabileceği jet yakıtı, savaş makinesine palet ve yağla demir, çelik satışlarına kısıtlama getirdik nihayet.
E hani Dezenformasyonla Mücadele Merkezi ve Ticaret Bakanlığı, yalanlıyordu.
Meğer duayla Starbucks boykotundan başka silahlarımız da varmış. Üstelik çakmak gazından fazlasını satıyormuşuz. İsrail'e değil Filistin'e gittiğini söyleyenler de yalancı çıktı, hatırlatılmayacak mıydı?
İsrail'le tecim yalan değil gerçekmiş ve bazı Avrupa ülkeleri gibi biz de kısıtlayabilirmişiz. Gerisi utanç vesikası, sorumlularının boynuna asılmayacak mıydı?