Seçim kampanyasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan enflasyonun altında ezilen vatandaşların tepkilerini bastırmak, hayat pahalılığını normalleştirmek için tabanının inanacağı türde konuşmalar yapıyor. Şükür tavsiyelerinde bulunmaya da devam ediyor.
Son olarak The Economist dergisinin kendisi ile ilgili kapağına tepki gösteren Erdoğan’ın 3 Avrupa ülkesi hakkında söylediklerini biliyorsunuzdur.
“Türkiye’nin kaderini İngiliz The Economist mi belirleyecek, benim milletim belirleyecek, milletim. George kim, Helga kim ya? Benim Mehmet’im, Ahmet’im, Ayşe’m, Fatma’m belirleyecek. Onlar kendi ülkelerinin kaderini belirleyemiyor. Millet sokakta aç, açık, ne yapacaklarını bilmiyorlar. Fransa öyle, İngiltere öyle, Almanya öyle. Ama Türkiye böyle!” (20 Ocak 2023, Esenyurt konuşması)
“Ama Türkiye böyle’ diyor, böyle dediği Türkiye tablosunu anlatmıyor, Almanya’dan, Fransa’dan ne kadar iyi durumda olduğumuzu ortaya koymuyor, cümle birden pat kesiliyor ve sözünü “2023’te hata yapma lüksümüz yok” diyerek tamamlıyor.
Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de milletin sokakta aç olduğunu gören Erdoğan kendi ülkesindeki milletinin durumunu görmüyor mu diye sorabilirsiniz doğal olarak.
Hayır, elbette ki görüyor, her şeyin de farkında.
Ama AK Parti tabanında söylediği her şeye, öne sürdüğü bahanelere (dış güçler, küresel güçler, faiz lobisi, küresel finans çevreleri) sorgusuz sualsiz inanan bir kitle var.
Bu da sorunları çözmeden, halkın sorunlarına çözüm bulma zahmetine girmeden, sadece iktidarda kalmak isteyen Erdoğan’ın işini kolaylaştırıyor. Karşısında o kitleyi gördü ya, hiçbir zahmete girmeden, gerçekleri anlatma gereği duymadan o kitlenin duygularına sesleniyor. Sadece bu da değil o kitle AK Parti tabanında dindar mütedeyyin kitle de var. Dindar kesimin duygularını da öne sürdüğü dini söylemle, din üzerinden yaptığı popülizmle istismar ediyor.
Durun kızmayın, arkanıza yaslanın ve derin bir nefes alın, “Erdoğan ne derse inanan bir kitlenin varlığını” ben değil, Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olduğu dönemde büyük bir keyifle söylemişti.
Kocaeli’nde sondaj gemisi için düzenlen törende konuşan Berat Albayrak “Geçenlerde seçmen vatandaşlarımızla konuşurken, biri dedi ki ‘Valla Cumhurbaşkanımız çıksa, şuradan Ay’a kadar dört şeritli yol yapacağım dese, vallahi inanırız’.” dediğini aktarmıştı. (31 Mayıs 2018)
Berat Albayrak bunu övünerek anlatmıştı. O yüzden Erdoğan ne zaman “dış güçler, ekonomimiz küresel saldırı altında, bizi kıskanan güçler” dese Berat Albayrak’ın bu konuşması aklıma gelir.
Böylece Erdoğan, halka hesap vermeden siyaset yapabiliyor.
***
Bir parantez açarak, politikacılar hakkında en güzel tespiti yapan 1894-1971 yılları arasında yaşayan meşhur Sovyet devlet adamı Nikita Khrushchev’in “politikacılar dünyanın her yerinde aynıdır, nehir olmayan yere köprü yapacakları vaadini verirler” sözünü paylaşmak isterim.
Mesele politikacının ne söylediği değil, nasıl söyleyebildiğidir. Nehir olmayan bir yere köprü yapacağını söylediğinde kendisine inanacak bir kitlenin var olduğunu gören bir politikacı ancak bu vaadi verebilir. Söylediğini sorgulamadan doğru kabul eden bir kitlesi olmayan siyasetçi gerçekleşmesi mümkün olmayan vaatlerde bulunamaz. Kendi yönetim beceriksizliğini, kötü politikalarını “dış güçler, küresel güçler” diyerek örtemeyeceğini, ülkeyi kötü yönettiğinde bunun kendisine maliyetinin ağır olacağını bilir.
Enflasyonun altında ezilen, evine ekmek dahi götüremez hale gelen vatandaşın gözünün içine baka baka ve bağıra bağıra “Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de millet sokaklarda aç, aç” diyemez.
Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de bir devlet başkanı çıkıp milletle alay edercesine konuşmalar yapamaz, hitap ettiği kitleler itiraz eder… Ama işte her dört vatandaştan birinin işsiz olduğu bizim ülkemizde Cumhurbaşkanı çıkıyor milletin gözünün içine baka baka “Bazı kesimlerde bir şükürsüzlük, tatminsizlik, karamsarlık hali aldı başını gidiyor. Halbuki önce elimizdekilere şükredeceğiz” diyebiliyor.
Nasıl böyle konuşmalar yapabiliyor? Çünkü tabanındaki bir kitlede karşılık buluyor.
Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de milletin sokaklarda aç olduğuna, Almanya’nın, Fransa’nın ülkemizi acayip kıskandığına, ekonomimizin dış güçlerin saldırısı altında olduğuna inanan bir kitle var.
Erdoğan bu kitle sayesinde konforlu bir alanı içinde rahat rahat konuşuyor.
Ama şu. Erdoğan konuştuğu yerlerde “Aya dört şeritli yol yapacağını söylediğinde inanacak” olan kitleye konuşuyor, karşısında o kitleyi görüyor.
Özenle seçilmiş kişilerle karşı karşıya getiriliyor Erdoğan. Partisindekiler, Beştepe’dekiler Erdoğan’ın hayatını tam bir Truman Show’a çevirdiler. Hatırlıyorsunuz değil mi, Jim Carrey’nin başyapıtlarından olan filmi. Filmin kahramanı Truman Burbank için her şeyiyle kurgu olan bir ada yaparlar. O adada doğar, büyür, evlenir. 7 -24 saat muhteşem bir hayat sürer. Truman Burbank için her şey mükemmel bir kusursuzluk içindedir.
Gazetemizden Osman Sert’in “Erdoğan, çay, Truman Show…” başlıklı yazısını okumanızı tavsiye ederim, elbette filmi izlemenizi de…
Filmin sonu mu, söylemeyeyim. Siz izleyin bence.
***
Aslında ben şu ünlü “2023 Hedefleri”ni yazacaktım, asıl yazmayı düşündüğüm konu buydu. Çünkü Erdoğan çok değil daha üç ay öncesine kadar “2013 hedeflerine hiç olmadığımız kadar yakınız” diyordu.
Neresindeyiz 2023 Hedefleri’nin, ne kadarı gerçekleşti.
Merak ediyorum.
Zira Hazine ve Maliye bakanı Nurettin Nebati geçenlerde 2023 hedeflerinden bahsettiği konuşmasında “2023 yılında kişi başına milli gelirimizin 12 bin doların üzerinde çıkacağını öngörüyoruz” dedi.
Dili mi sürçtü acaba diye düşündüm ama hiçbir düzeltme yapmadı Sayın Nebati. 2023 Hedefleri’ne göre bizim 2023 yılında kişi başına milli gelirimiz 25 bin dolar olmayacak mıydı?
25 bin dolar nasıl 12 bin dolara düştü?
13 bin dolarımızı kim kesintiye uğrattı?
Ve de bunu nasıl başarı diye kitlelere anlatıyorlar?!