Karar yazarı Elif Çakır: Sabah Gazetesi Özgür Özel röportajını Erdoğan’a sordu mu

Makama saygı yani cumhurbaşkanına saygı.

Hayırlara vesile olsun, tek seferlik olmasın, devamını TRT getirsin inşallah… Dün Sabah gazetesinin manşetini duyduğumda kulaklarıma, gözlerime inanamadım… İktidarın herhangi medya kurumu değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadının ağabeyi tarafınca yönetilen Sabah Gazetesinin dünkü manşetini sizler de görmüşsünüzdür kesinlikle.

Sabah yazarı Yavuz Donat’ın CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile gerçekleştirdiği mülakatı Sabah "Makama saygıdan asla taviz yok" başlığı ile manşetten verdi…

Makama saygı yani cumhurbaşkanına saygı…

Ben tüm iyimserliğimi koruyarak, Erdoğan neden birinci sayfada yok, AK Partiye dair tek haberin birinci sayfada yer almamış gibi aklıma gelen bin bir soruyu da… Rüyalarında ak sakallı dede falan mı gördüler düşüncesini de kışkışlayarak…

Mülakatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sıcak mesajlar veren, zeytin dalı uzatan CHP lideri Özel’in şu sözlerini önemsedim, altını çizdim:

"Eskisi gibi ‘ben senin yanına gelmem’ yok. Böyle bir siyaset izlemeyeceğim. Kendisinden randevu isteyeceğim. Tercih ederim ki Çankaya Köşkü’nde buluşalım… Çünkü orada da Sayın Erdoğan’ın çalışma odası var."

Özel Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ziyaret için tercihinin Çankaya Köşkü olduğunu söylüyor fakat sözlerinin devamında Beştepe’de verilecek bir randevuya da itirazının olmadığını belirtiyor "Nereye randevu verirse orada görüşeceğim" diyor.

Hiç kuşkusuz ki CHP’nin 31 Mart seçimlerinden büyük bir başarıyla çıkmasında, CHP eski lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun katkısı, rolü var: 2019 yerel seçimlerinde izlediği strateji, gösterdiği belediye başkan adayları, partisinin ilişki kurduğu klasik tabanla yetinerek kendi liderlik konforunu korumak yerine partisini geniş kitlelerle barışık hale getirme çabaları, toplumun tüm kesimlerini kucaklayacak olan "helalleşme" siyaseti izlemesi, iktidarın haricinde kalan muhalefet partileriyle kurduğu ittifak…

Özgür Özel’in "eskisi gibi ben senin yanına gelmem, yok. Böyle bir siyaset izlemeyeceğim" sözlerini okuyunca Kemal Kılıçdaroğlu’nun "Saray’a gitmem, bina kaçak", "Erdoğan’la görüşmem, Beştepe’ye gitmem, devletin başı kaçak yerde oturuyor" sözleri geldi aklıma. Bu sözler Kemalist ve sol çevrelerin yüreklerini soğutmaktan başka neye yaramıştı?...

Kemal Kılıçdaroğlu’nun hatalarından biri de buydu sanırım. Özgür Özel bunun bir hata olduğunu fark etmiş, neden böyle davranmayacağının sebebini bakın şu şekilde açıklıyor:

"Ben milletin göreve getirdiği bir insanı yok sayarsam, o zaman kendi belediye başkanlarımın da yok sayılmasını göze alırım. Bu doğru bir şey değil."

Tercihi aşağılanan, yok sayılan, hakir görülen bir kesim kendisine uzatılan eli tutmak ister mi?

 

 

CHP Genel Başkanı Özel bir yandan CHP’yi muhafazakar, mütedeyyin kitlelere açarken bir yandan da muhafazakar dindar kitlelerin lider olarak kabul ettiği, Cumhurbaşkanlığı makamına layık görmüş olduğu Erdoğan’la amansız bir çatışmaya girmenin yarattığı çelişkiyi ortadan kaldırmak istiyor.

Bu büyük bir çelişkiydi çünkü. Özel’in sözleriyle "en sert muhalefet" tamam, "fakat… nezaketten ve makamlara saygıdan asla ve asla taviz" vermemek…

Milli iradenin tercihine saygı duymak, milli iradenin tercihini aşağılamamak, yok saymamak, cepheden, düşmanca saldırıda bulunmamak… Ama yanlışı, hatayı da affetmemek… Toplumun yanlışları, hataları görmesini sağlamak…

Aslında tüm sorun bu.

Görüşmede neler söyleyeceğini şu şekilde açıklıyor: "Diyalog kanallarının açık tutulması gerektiğini… Kendilerinin millet tarafınca iktidar ile görevlendirildiğini… Bizim de 31 Mart seçimlerinde Türkiye nüfusunun yüzde 65’ine, milli gelirin de yüzde 85’ine hâkim bir coğrafyada yerel iktidar olduğumuzu… Birlikte çalışmak zorunda olduğumuzu… Ve dönem dönem istişare etmek zorunda olduğumuzu söyleyeceğim."

Eğer Özgür Özel karşısındaki tüm zorluklara, kışkırtmalara, yıldırmalara rağmen başarabilirse… Bu 31 Mart seçimlerinden daha büyük bir başarı olur.

CHP’yi yerelden merkeze taşıyacak olan da budur.

 

Bu mülakat ortaya şu şekilde bir fotoğraf da koyuyor.

Erdoğan devamlı olarak 1930’lar rejimini hatırlatarak bugünkü CHP’nin farklı olmadığını söylüyordu. ‘tek parti faşizmi" diyerek muhafazakar kitlelerdeki laikçi otoriterlik korkusunu diri tutmaya çalışıyordu.

Bu çok da etkili oluyordu.

Ama görülüyor ki Erdoğan’ın "tek parti faşizmi" diyerek diri tutmak istediği kutuplaşmayı artık elinde balyozlarla kırmak isteyen bir CHP var.

Kemal Kılıçdaroğlu bunu kırmak için "helalleşme" başlığında yukarıdaki yazdığım önemli adımlar attı. Bu bir anda çözülecek, kırılacak bir kutuplaşma değildi. Özgür Özel’de aynı yönde adımlar atıyor "devlet partisi değiliz" sözleri bunun önemli bir örneğidir.

Ne tuhaf değil mi, devletleşen ve bundan mutluluk duyan AK Parti karşısında "devlet partisi değiliz" diyen bir CHP…

AK Parti gittikçe statükoya hapsolurken, gittikçe "biz bizlere yeteriz" psikolojisine sürüklenirken, topluma doğru açılmaya, kitle partisi olma yolunda adımlar atmaya çalışan bir CHP…

AK Parti devletin dilini kullanırken CHP halkın dilini kullanıyor… Toplumu kutuplaştıran, düşmanlaştıran AK Partiye karşı toplumu birbiriyle barıştırmaya çalışan bir CHP fotoğrafı koymaya çalışıyor.

CHP’yi büyütecek, halka bütünleştirecek, CHP lideri Özel’in sözleriyle "yüzde 25’lik görünmez cam tavanı tuzla buz" ettirecek olan, CHP’nin toplumun tüm kesimlerinin oy verebileceği, kendisinin temsil edildiğine güven duyacağı bir parti haline gelmesidir.

Bunun kolay olmayacağını, büyük bir sabır isteyeceğini fakat başarılmayacak bir şey olmadığını 31 Mart gecesi ortaya koydu.

Yazının sonuna geldim fakat gene de şu soruyu sormadan edemiyorum…

Sabah Gazetesi CHP lideri Özgür Özel röportajını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sordu mu? Erdoğan’ın bu röportajdan bu röportajın manşete taşınacağından haberi var mıydı? Yoksa gazete yönetimi de Erdoğan’a rağmen, yüzde 55 oyla Van Belediye Başkanı seçilen DEM Partili Abdullah Zeydan’a mazbatanın verilmesi kararı veren YSK gibi inisiyatif mi kullandı?

Bu probleminin cevabı önemli.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Medya Haberleri

AK Parti’nin ‘önce Hukuk’ demeden değişmesi hayal
Fehmi Koru: Cezalar bana Almanya’da milyonların ölümünden sorumlulara yapılan muameleyi hatırlattı
Hükümette “İçişleri” krizi, Bakana operasyon mu?
Aziz Yıldırım “Hakkımda soruşturma açacaklardı” cümlesini neden kurdu
Ülkemiz eski Türkiye’yi anımsatan ‘darbe’ sözcüğüne rağmen çok değişti