Karar yazarı Figen Çalıkuşu: Kılıçdaroğlu’na çelme takmak isteyenler

''Toplum değişiyor ama siyaset kurumu bu değişimi okuyor mu''

Geçenlerde, 25 Aralık’ta uzaya fırlatılan James Webb Uzay Teleskobu’nun ilk yıldıza odaklandığını okuyunca heyecanlandım.

James Webb Uzay Teleskobu, evrenin ana rahminde, evrenin gizemini anlamak için bu yolculuğa çıktı.

13,5 milyar yıl önceki Büyük Patlama’dan sonra oluşan ilk yıldızların ışığını yakalayarak evrenin varoluşunun tüm aşamalarını izleyecek.

Bu mükemmel çalışma ve uygulama, en kutsal varlık olan insana ait.

İnsanlık, medeniyet yolculuğunda azimle yürümeye devam ediyor.

Bu medeniyet yürüyüşünden süzülüp öne çıkan “insan” anlayışı ile umut dolarken, diğer yandan Ukrayna’da bir büyük trajedi gözlerimizin önünde yaşanıyor. Avrupa’nın ve dünyanın geleceğini etkileyecek bir savaş...

Heyecan ve umuda can veren de insan, ölüm ve yok oluşun kezzabını kaynatan da insan… Zirveyi ve uçurumu kendi içinde taşıyor.

Savaş da bir “insan” anlayışının ürünü ama bu anlayışın kutsalı insan değil. Bu sağlıksız, garip anlayışın kutsalları başka; toprak, silah, kan, para ve güç...

Ama bir de yaşanan bu vahşet ve kıyıma karşı birleşen bir dünya ve ortak insanlık değerleri var. O ortak değerler yeniden canlanıp güçleniyor. Çünkü an be an izlenen Ukrayna savaşı, baskıcı yönetimlerin, otoriter liderlerin, milliyetçiliğin ve askeri saldırganlığın nasıl büyük felaketlere yol açacağını tüm dünyaya gösteriyor.

Dünya baskıcı rejimlere karşı birleşiyor, otoriterliğe karşı bayrak açıyor.

Türkiye’de de tek imzalı hükümet sisteminde, giderek artan baskı ve otoriterleşmeye karşı, demokrasi ve özgürlük talepleri yükseliyor.

Ülke insanları enflasyon canavarı ve önlenemez yoksulluk ile bir yaşam mücadelesinden geçiyor, toplumsal uzlaşı arıyor, refah ve huzur istiyor.

Bu arayış sadece iktidarı değil Türkiye’yi de değiştirme gereğini zorunlu kılıyor.

Toplum değişiyor ama siyaset kurumu bu değişimi okuyor mu?

İşte böyle bir dönemde, “Kadim şehirde, kadim birliktelik için geliyoruz” diyen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Çarşamba akşamı Diyarbakır’a gitti.

Bir süre önce tüm topluma helalleşme çağrısını yapan Kılıçdaroğlu, on gün önce 28 Şubat mağduru kadınlar ile yaptığı toplantıda da “ülkeme barış getireceğim, ahdim var” demişti.

Diyarbakır’da da sabah kahvaltısını, çoğunun yaşamı acılarla sarmalanmış olan on bir “kadın önderi” ile yaptı.

Bu ülke insanlarının birbiri ve toprağı ile barışmaya ihtiyaç var.

Siyaset, ırkı, dini ve mezhepleri sömüre sömüre oy avcılığı yapmayı refleks haline getirdiği için “insan” unutuldu.

“Irk, din, mezhep mi yoksa insan mı?’’

Siyasal İslam’ın din istismarı üzerinden iktidarda kalmak için sergilediği siyasal ucuzluklar ve çirkinlikler “insanı” güçlü biçimde hatırlattı. Herkese çok samimi bir şekilde hatırlattığını söylemek kolay olmasa da…

Siyasete “ırk, din ve mezhep” üzerinden bakmağa çalışan muhalefet unsurları doğrudan siyasal iktidarın tuzağına düşüyor. Seçimi de tehlikeye sokuyor.

Yeniye, huzura, refaha susamış olan çoğunluğun talebini de okuyamamış oluyor.

Ülke insanı milli beka, yerli ve milli irade gibi elverişli kutsallarla dokunmuş bu boğan, sıkan, tüketen gömleği yırtıp çıkaralı çok oldu. AK Parti’yi bir azınlık partisi yaptı.

Artık muhalefet bloğu da hep birlikte kendilerine AK Parti’nin giydirdiği gömleği yırtıp atmalı.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP ve toplum açısından çok anlamlı olan ziyareti “demokrat” olmayı beceremeyen siyaset unsurları tarafından çelmelenmeye çalışılacaktır.

Beyhude çaba…

Kılıçdaroğlu siyaseten yanlış bir okuma yapmış olsa, on bir büyük belediye bugün muhalefet yönetiminde olmazdı.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyareti yakılan meşaleler, çarpıcı karşılama konvoyları, çekilen zılgıtlar, Dengbêjler, yeni katılımlarla amacına ulaşan çok coşkulu ve görkemli, çok isabetli ve doğru bir siyasal adım oldu.

Kılıçdaroğlu’nun “ben sizin dertlerinize talibim” cümlesi beni çok etkiledi, Geziden yansıyanlar, bölge halkının da bu mesajı fazlasıyla aldığını gösteriyor.

Kılıçdaroğlu’nun helalleşme gezisine çelme takmak isteyen var ise ülke insanına baksın, insanı görsün yeter.

Baktığı o yerde gerçeği ve “geliyor gelmekte olanı” görecek.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.