Karar yazarı İbrahim Kahveci: Başkanlık Sistemi ile senelerdir beklenen ‘Şahlanış Dönemi’ bir türlü gelmedi ve

Seçmen daha yüksek maliyetli kemer sıkma politikasını tercih etti. Hani derler ya “kendim ettim kendim buldum”... Aynen böyle bir şey.

Siz bakmayın hem kemer sıkıp hem de büyüme göstereceğimiz sözlerine... Onlar konuşur ama ne dediklerini kendileri de çok bildiklerini sanmıyorum. Çünkü siyaset böyle bir şeydir.

Ama kemer sıkacağımız kesin... Yani daha az tüketeceğiz, çünkü tüketimimizi biz karşılayamıyoruz. Dış ticaret açığı 120 milyar dolar seviyelerinde. Altın ve enerji hariç dış açığımız ise adeta 29 milyar dolar seviyesine demir atmış durumda.

***

Seçim öncesi kemer sıkacağımızı aksi halde sanal refahı sürdürürsek birden şok batış yaşayabileceğimizi defalarca yazmıştım. Hatta kemer sıkma politikasının iktidar değişmeden yapılması halinde maliyetinin çok daha yüksek olacağını da defalarca yazılarıma konu etmiştim.

Seçmen daha yüksek maliyetli kemer sıkma politikasını tercih etti. Hani derler ya “kendim ettim kendim buldum”... Aynen böyle bir şey.

***

Seçimden sonra kabine açıklandığında ise “Bu iş sadece Mehmet Şimşek’in işi değil; ona yardımcı olmak lazım ama en başta da adalet konusunda yardım edilmelidir diye defalarca yine konuyu gündeme getirmiştim.

Maalesef o da olmadı.

Faizleri artırıp artırıp duruyoruz ama hala negatif faizdeyiz. Beklenen etki henüz net gelmedi ama yavaş yavaş geliyor. Mesela İSO-PMI Endeksi epeydir baz değer 50,0’nin altında seyrediyor. Yani üretim tarafından kemer sıkma politikası çoktan başlamış durumda.

Türkiye ekonomisinin en büyük riski Recep Tayyip Erdoğan’dır dediğimde neden bunu söylediğimi de defalarca dile getirmiştim: Ne zaman ne yapacağının belli olmaması ve bütün yetkinin kendisinde toplanmış olması en büyük nedendir. “Laf dinlemiyordu” diyebilir mesela... Ya da “Ben bu faizcilerle yola devam edemem” de diyebilir.

Ama daha önemlisi “Tek karar verici” olarak bugün yaşadığımız adalet sorunlarını da besleyerek belirsizliği ve yabancı sermayeyi dışlayabilir. Nitekim şu günlerde onca çabaya rağmen istenen sermaye bir türlü gelmiyor.

Yabancı sermaye neden önemli? Hemen söyleyeyim: Kemer sıkma politikasının derecesinin işte o yabancı sermaye belirleyecek. Eğer yabancı sermaye az gelirse bizler daha çok kemer sıkacağız; yok yabancı sermaye çok gelirse bizler daha az kemer sıkacağız.

Biliyorsunuz ama tekrar edeyim: Kemer sıkma politikası fakirlik demektir; işsizlik demektir.

2019 yılını hatırlatayım tekrar... Yaklaşık 2,3 milyon lise ve altı eğitimli işini kaybetmişti.. Şimdi durum daha zor ve daha ciddi.

***

İşimiz hiç kolay değil... Bunu tekrar tekrar söyleyeyim.

Öyle kimse Nureddin Nebati-Şahap Kavcıoğlu ikilisinin yürüttüğü “Akıl dışı” politika dönemine özenmesin. Kemer sıkma ile o politikanın faturasını ödeyeceğiz zaten.

Ama çareler yok mu? Elbette var.

Rasyonel politika İç İşleri Bakanlığına ve Ekonomi Bakanlığına uğradığı gibi genel Ülke yönetimine de uğrayabilir.

Akıl dışı her adımı dışlayarak bu yolu daha az maliyetle atlatabiliriz.

Kamu mallarını ne pahasına olursa olsun satarak değil, adaleti, demokrasiyi ülkemize getirerek bu zorlu dönemi aşabiliriz.

***

Bakınız durum gerçekten ciddi. Henüz tam yansımamış ama ekonomide bizi öyle kolay günler beklemiyor.

Adeta topyekün bir fakirlik içine gidiyoruz. Zaten Başkanlık Sistemi ile yıllardır beklenen ‘Şahlanış Dönemi’ bir türlü gelmedi ve fakirlik arttıkça arttı. Ama şimdi bunun üzerine bir dalga daha yaşayacağız.

Siz siz olun ve ülkemizin daha müreffeh bir yaşanabilir alan olması için kime oy verdiğinize bakmadan durumun ciddiyeti hakkında önlem alın. Bu bir felaket tellalığı değil bu bir olacakları okuma-uyarı yazısıdır.

Bizden söylemesi...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.