Toplum olarak biz de evrensel hukuk normlarına dayalı bir hukuk devletinde yaşamayı hak etmiyor muyuz?
Kabile devletlerinde bile örneği az bulunan bir yargı sistemine mahkum olduğumuza göre, acaba Allah’ın gözden çıkardığı bir millet miyiz?
Yoksa "Hz. Ömer adaleti" diyerek Allah’ı bile aldatıp adaletsizlikte zirve yaptığımız için mi bunlar başımıza geliyor?
Şimdi aklımıza mukayyet olalım ve şu kararı dikkatle okuyalım. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, Selahattin Demirtaş’ı Yasin Börü cinayetinden beraat ettirdi, ‘devletin birliğini bozmaya yardım’ suçundan 20 yıl hapis cezasına çarptırdı. Diğer suçlamalarla birlikte toplam 42 yıl alan Demirtaş’ın tutukluluk halinin devamına karar verildi. Figen Yüksekdağ’a ise 30 yıl ceza verildi. ‘Devletin birliğini bozma’ diye bir ceza olabilir mi Allah aşkına…
Lafı hiç eğip bükmeden ifade edelim bu karar, AK Parti-MHP koalisyonunun meydanlarda açıkça ilan ettiği cezanın hayata geçirilmiş halidir. İşte tam da bu yüzden hukuki değil, siyasi bir dava ile karşı karşıyayız. Ama esas komedi, Demirtaş’a "devletin birliğini bozma" suçundan 20 yıl ceza verilmesi. Aslında biz bu tür kararların hiç de yabancısı değiliz. Hatırlayalım, geçmişte bu ülkede Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) tarafınca, konuşan, eleştiren herkese "Laik rejimi yıkmaya teşebbüs" suçundan cezalar yağdırılmış, hayatlar karartılmıştı. Meğer DGM’lerin ruhu hala aramızda dolaşıyormuş…
Demek ki yaşadığımız bunca demokrasi macerasına rağmen seneler sonra bile değişen hiçbir şey olmamış. Dün Türkiye’nin demokrasi ve hukuk ufku hangi zihniyet tarafınca karartılmışsa, bugün de benzer bir zihniyet tarafınca karartılmaya devam ediliyor.
Açıkçası çok can sıkıcı ve aynı zamanda kafa karıştırıcı bir durum, tam da Türkiye siyasette "yumuşama" ve "normalleşme"yi tartışırken, demokratik dünya ile yeni iletişim kanalları açılmaya çalışılırken bir anda hukuku aşağıya çeken, vicdanlarda adalete olan güveni sarsan akıl almaz bir tablo ile karşı karşıya kalıyoruz.
Bazen tahammül sınırlarımızı zorlayan öyle şeyler oluyor ki bu ülkede, insanın meydanlara çıkıp, "Kim bu barış ve kardeşlik içinde yaşamamızı istemeyenler" diye avazı çıktığı kadar bağırası geliyor. Ama ne yapsak boş, kardeşlik iklimine bir türlü alışamayan ‘eli sopalı zihniyet’ sevdalılarının mesaisi hiç bitmiyor…
Doğrusu bazı insanlardaki ‘öteki’ne dönük kin ve nefreti anlamakta zorluk çekiyorum. Farz edelim ki düşüncelerine hiç katılmadığımız bir insana adaletsizlik yapılıyor, zulmediliyor. Böyle bir hal bizi mutlu edebilir mi? Elbette hayır, biz sadist miyiz ki başkalarının acılarından zevk alalım…
Ama ne yazık ki bu ülkede yaşanan adaletsizliklerden zerrece vicdanı sızlamayan, hatta içten içe gizli mutluluklar yaşayan insanlar da var. Mesela İçişleri Bakan Yardımcısı Bülent Turan, Selahattin Demirtaş’a "Hak ettikleri ceza verildi" diyerek mutluluğunu herkesle paylaşmış. Bir tek ‘oh olsun!..’ cümlesi eksik kalmış, belki önümüzdeki günlerde onu da tüm Türkiye ile paylaşır…
Evet terör yüzünden tüm bir Türkiye olarak büyük acılar yaşadık, evlatlarımızı kaybettik fakat sonra gördük ki biz kaybettikçe başkaları kazanıyor.
Ve her acı tecrübenin peşinden "Terörün elini zayıflatmak için siyasi alanı güçlendirmeliyiz" diyerek ortak temennilerde bulunduk. Ama ne hazindir ki şimdi makuliyet çizgisini terk ederek siyaseti yok ediyoruz.
Maalesef bu ülkede hakkaniyetle izahı mümkün olmayan işler oluyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve CHP lideri Özgür Özel arasındaki görüşme, siyasette normalleşme umutlarını arttırmışken Kobani davasında siyasetçilere verilen ağır cezalar, normalleşmenin üzerine adeta bir çığ gibi düşüverdi. T24’ten Murat Sabuncu’ya konuşan Selahattin Demirtaş’ın da dediği gibi, demek ki "yumuşama ve normalleşme" Kürtleri ve dostlarını kapsamıyormuş.
Galiba yöneticilerimiz, Türkiye’nin bir ‘hukuk devleti’ olmadığını tüm dünyaya kanıtlamaya çalışıyor! Geçtiğimiz günlerde Osman Kavala’nın yeniden yargılanma talebi reddedişti, şimdi de HDP’li siyasetçileri hizaya sokuyoruz… Kısacası bir gün hepimize lazım olacak olan hukuku yok ederek insanların adalete olan güvenlerini sarsmaya devam ediyoruz.