Karar yazarı Osman Sert: Kürtler ve seçim senaryoları

Farkındayım. Başlık bile kendi içerisinde sorunlu.

Farkındayım. Başlık bile kendi içerisinde sorunlu. Türkiye’deki tüm Kürtleri aynı havuzda ve aynı seçmen reflekslerine, siyasi önceliklere sahip görmek doğru değil. Siyasal öngörülerde bulunurken bu indirgemeciliğe çok başvuruluyor.

Konuları basite indirgeyip bir izah yolunu denemenin pratik kolaylığı yanında detayları ve farklılıkları ıskalama riski var. Mesele Kürtler olduğunda en mütevazı değerlendirme ile en az 15 milyonluk bir kesimden bahsediyoruz.

AK Partili Kürtlerin temel önceliği yine demokrasi ve ekonomi. Ama bu, aynı kesimin kimlikle ilgili bir beklentisi olmadığı anlamına gelmiyor. Hatta yıllar geçtikçe muhafazakâr Kürtler kendilerini etnik aidiyetleri ile daha çok özdeşleştiriyorlar. Bununla birlikte geçmiş tecrübeler, PKK’nın bölgede bir zamanlar sahip olduğu tahakkümün getirdiği baskı ve güvenlik tedirginlikleri daha önce AK Parti’ye oy vermiş seçmenin, MHP ile Türk milliyetçisi bir söylemde buluşan partilerinden tümüyle kopmasının önünde bir bariyer.

AK Parti’nin 2018 seçimlerinden bu yana en fazla oy kaybı yaşadığı seçmen kitlesi Kürtler olsa da benzer bir güvenlik garantisini diğer muhalefet partileri veremediği için oy hareketliliği sınırlı kalıyor. Sözün kısası alternatif bulamama, Kürtler nezdinde de farklı bir açıdan yine aynı kapıya çıkıyor.
HDP ise kendi kitlesi, siyasal öncelikleri ve Erdoğan’ın politikaları karşısında en istikrarlı ve tutarlı strateji üreten muhalefet partisi konumunda.

Bir yanda mali kaynakları kesilmiş, hakkında kapatma davası açılan, seçilen tüm belediye başkanları görevden alınmış, çoğu hapse atılmış, eski eş genel başkanı ve en güçlü siyasal aktörü Selahattin Demirtaş politik bir kararla cezaevinde bulunan, İmralı’da Öcalan ile temasın minimize edildiği bir ortamda siyasal karar alma mekanizmaları büyük oranda kısıtlanmış bir parti var.

Diğer yanda ise bu baskılar HDP’nin performansından bağımsız olarak seçmen kitlesi ile parti arasındaki bağı da güçlü tutuyor. İktidarın Altılı Masayı zayıflatma politikaları Masanın karşılık üretememesi nedeniyle bir sonuca ulaşıyor. Ama aynı dinamik HDP’de geçerli değil.

HDP seçmeninin muhtemel cumhurbaşkanlığı seçimindeki tavrı ise birçok kombinasyona ve birbirleriyle kimi zaman örtüşen kimi zaman çelişen gelişmelere bağlı.

Herkesin aklında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kürtlerle İmralı üzerinden ya da farklı kanallarla bir pazarlığa girme ve HDP kitlesini en azından nötralize ihtimali var. Yani HDPli Kürtlerin kendisine oy vermesini değilse de en azından karşıdaki adaya oy vermemesini sağlayabilmek Erdoğan için önemli.
Selahattin Demirtaş cezaevinden verdiği mesajlarla seçmen kitlesini Erdoğan lehine tavır değiştirmeyecek bir konumda tahkim etme çabasında. Demirtaş’ın uzun süreli ve istikrarlı Erdoğan karşıtı söylemi, seçime yaklaşırken muhtemel pazarlıkların iktidar lehine üretebileceği dalgayı sınırlayacaktır.

HDP’ye dönük kapatma davası ise parti aleyhine sonuçlansa bile Kürt siyasi hareketine uzun vadeli bir etkide bulunmaz. Muhtemelen Erdoğan da bunun farkında. Ama seçime çok az kala sandık takviminin yaklaştığı bir ortamda Erdoğan kısa süreli faydalar umabilir.

Bir ihtimal HDP’ye karşı kapatma davasının seçim sürecinde Kürt seçmen nezdinde bir pazarlık unsuruna dönüşmesi. Buna HDP’nin kapalı olacağını öngörmek zor değil. Ama muhalefetin HDP ile bir kanal kurmaması, muhatap almaması hatta özellikle İYİ Partili bazı isimlerin konu gündeme geldiğinde HDP’yi ötekileştirmekte rahat davranması bu ihtimalin tümüyle yok sayılması engelliyor.

Erdoğan, tüm anti-demokratik uygulamalarına rağmen halâ gerektiğinde pazarlık edilebilecek bir aktör konumunda. Bazı HDPlilerde ‘bundan kötüsü ne olabilir?’ yaklaşımı var ama bugüne kadarki tecrübe bundan kötüsünün de pekâlâ mümkün olduğuna işaret ediyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde kullandığı “Türk bayrağından nefret eden, Türk kavramından nefret edenlerle mücadelemizin süreceği bir seçim yaşayacağımızı şimdiden söylüyorum” ifadesi Kürt oyundan umudu tamamen kesip tüm oyun planını Türk milliyetçiliği üzerine kurma ihtimalini de akıllara getiriyor. Bu durumda kapatma davasının geleceğini de böyle bir stratejisi içerisinde okumak gerekir.

Konuşulan ihtimallerin hepsi diğer süreçlerde olduğu gibi iktidarın artıları-eksileri ile aktif ve oyun kurucu bir rol oynadığı; muhalefetin ise edilgen, tedirgin ve çoğu zaman iktidarın oyun alanından çıkamadığı bir çerçeveyi tanımlıyor.

Şimdiye kadar tersini gözlemek çok mümkün olmasa da muhalefet hem seçilebilir, kazanabilir hem yönetebilir hem iktidarın terör, FETÖ parantezine hapsedemeyeceği hem de ikinci turda Kürtlerin oyunu alabileceği bir aday belirleyebilirse bu dengeler değişebilir.

‘HDP’nin seçimlere kendi adayıyla gideceğini açıklaması muhalefetin ortak aday göstermesi ihtimalini ortadan kaldırdı’ tespiti kısmen doğru. Baştan beri böyle bir ihtimal zaten çok güçlü değildi. Dolayısıyla sürecin en muhtemel senaryosu denklem dışı kaldı yorumu eksik.

Ayrıca ayrı aday göstermek başta HDPliler olmak üzere muhalif seçmenin sandıkta bir koalisyon kuramayacağı anlamına da gelmez. Ama bunun için de özellikle Altılı Masa’nın HDP fobisini en azından iktidar kadar törpülemesi gerekiyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.