Türk siyasetinin uzun süredir devam eden bir hastalığıdır yenilmeyi bilmemek. Partiler gelir geçer ama o partiler genelde liderlere esir olur. Bu çizgiyi sağdan kırabilen bir parti olmadı henüz bugüne kadar. Hiçbir güçlü liderin arkasından partisi ayakta kal(a)madı. Sosyal Demokrat çizgi de dönüp dolaşıp CHP tarafından sürekli yok edildi.
Milliyetçi cephe ise her zaman yerini bilerek dengeye oynadı Türk siyasetinde. Karşıtlıklar üzerinden sürekli birbirini beslediler ama hiçbir zaman bu siyasa gerçekten iktidara talip olmadığı için yenilmek gibi bir duyguyu da yaşamadı. Bir şekilde ve her durumda –bir kanadı- iktidarlara eklemlenmeyi hep başardı.
Darbelerden tutun, koalisyonlara kadar her yerde oldular. O kadar ki iktidarların sürekli ortağı olmalarına rağmen mesela 28 Şubat sürecinin hızlı tetikçisi olduklarını bugün hiç kimse yüzlerine söyleyemiyor. Ama onlar çok rahat bir şekilde tüm suçu (DSP-ANAP olmalı) CHP’ye yıkabiliyorlar. Onlar halk deyimi ile her seferinde abdestlerini tazeleyip, tertemiz kenara çekilmeyi başardılar. Hoş, muhafazakârların da büyük bir kesimi aynı şekilde o gün kendi ikballeri için ortak oldukları zulümden abdest tazeleyerek sıyrıldı.
28 Mayıs seçim sonuçları hepimize hayırlı olsun. Millet, Erdoğan’ın devam etmesine rey verdi.
Muhalefete de bu iş bu şekilde olmaz mesajını belki yüzüncü defa tekrarladı.
Muhalefette bir şeyler değişir mi? Yine ve tekrar tekrar kaybedenler hatalarından ders alır mı?
Türkiye’yi az çok tanıyorsam almayacakları kesin gibi.
Bugün konuya başka bir yerden bakmak istiyorum.
Bugün ülkemizde olan biten sıkıntılardan gerçekten rahatsız olan çok küçük bir kesim var. Bakmayın sonuçların 52/48 gibi çıktığına. Rahatsız kitle %10’u bulmaz.
Önce büyük kaybedene bakalım. CHP sanıldığı gibi sıradan bir parti değil. Seçmen kitlesi de aynı şekilde. CHP seçmeninin sıradan kitlesi ile Muhafazakâr seçmenin sıradan kitlesi aslında birbirlerine çok benziyor. İki taraf da yaşam tarzlarına bir saldırı endişesi taşıyor ve karşı tarafın kendilerini her alanda ezmek istediğini düşünüyor. Bu korkularının da iki taraf için geçmişten referansları var. CHP’ye oy veren özellikle geleneksel Aleviler ve din ile Cumhuriyet değerleri arasında bir denge kuran Sünniler kendilerine dayatıldığını düşündükleri yaşam tarzını kabul etmek istemiyor ve itirazları buna. Ak Partinin sözde herkese eşit davranacağız açıklamaları ile 21 yıldır yaptıkları arasındaki tezat da sıradan insanların gözünden kaçmıyor. Muhafazakârlara yön veren ekabir takımı asker destekli DSP-MHP-ANAP koalisyonun yaşattığı 28 Şubat travmasını ise sürekli diri tutarak bu kitleyi konsolide ediyor çünkü bu tutum pek çok yanlışın üstünü örtmeye yarıyor.
Ve umarım Sayın Erdoğan bu kez bu kitlenin –bu kitle içinde milliyetçi-muhafazakâr-mütedeyyin geniş bir kesim de var- korkularını ciddiye alarak bu insanlar ile kendisini destekleyenler arasındaki uçurumun daha da derinleşmesine izin vermez, çünkü Büyük Türkiye hayali böyle bir gerilim hattı üzerine inşa edilemez.
Gelelim CHP’nin kalburüstü kitlesine; –bu kitlenin de 21 yıllık iktidarın ardından muhafazakâr bir versiyonu oluştu- bu kitle dünden devraldığı miras ile sıradan Türk insanına göre bir çok ayrıcalığa sahip ve parti içinde de orantısız bir güçleri var. İyi eğitimliler, makam, mevki ve de servet sahibiler bu nedenle iktidarın kimin elinde olup olmadığı onları çok da fazla ilgilendirmiyor. Temel hak ve özgürlüklerin gelişip gelişmemesi de!..
Bu nedenle bu kitlenin halka çarpık bir bakış açısı var. Kendi sırça köşklerinden hiç çıkmadan halka görev yüklemeyi ya da bir yerlere mesaj vermeyi seviyorlar. Geçmişte bunların çoğu açıktan Ak Parti iktidarının devam etmesi gerektiğini dahi söylemişlerdi. Çünkü, iktidar onlar için hiçbir zaman çıkarlarının ve beklentilerinin ötesinde çok bir önemi haiz değil. Kim bilir belki de kazanmaya en yakın oldukları bu seçim bu nedenle avuçlarından uçtu gitti.
Rahmetli Ahmet Kaya’nın dediği gibi:
“Konuşurken solcusunYaşarken karambolcusunOportinizme bulaşmışTipik bir orta yolcusun”
Bu tipik orta yolcuların bir kısmının bugün Erdoğan cephesinde olduklarını ve orada ceviz kırıp birlikte yedikleri de malumunuz. Bu kitlenin Ak Partili versiyonlarının da kıvraklıkta bu kitleden geri kalmadıklarını aslında seçim sürecinde herkes gördü. Tatlı su balığı gibi diplere saklanarak ve renk vermeden seçimleri atlattılar. Ama yarın diğerleri ile birlikte zaferin en büyük payesini alacaklarına ise sanırım hiç kimsenin şüphesi yok.
CHP değişir mi? Kemal Kılıçdaroğlu bırakır mı?
Cevap aslında belli. Keşke Parti içindeki sosyal demokrat çizgi kendisine yeni bir yol çizse diyeceğim ama kimse küçük ama sağlam kaleyi terk etmek istemiyor.
Bu da Türkiye’nin en büyük talihsizliği...