Mehmet Şimşek tekrardan gündemde. Reuters’a informasyon veren ‘yetkililer’e nazaran, Cumhurbaşkanı Erdoğan piyasa ekonomisi ilkelerine geri dönmek ve Mehmet Şimşek’i ekonominin başına getirmek istiyormuş.
Hatta yazılmakta olan seçim beyannamesinde “son dönemde uygulanan ‘Yeni Türkiye Ekonomi Modeli’ne hiçbir atıfta bulunmuyor. Tamamen eski AK Parti’nin savunduğu ilkeler, enflasyonla savaşım, kamuda hesap verirlik, ihalelerde şeffaflık benzer biçimde çeşitli vurgular var”mış.
‘Yerli milli’ etiketli ‘heterodoks’ politikalar esasen yanlıştı, yolun sonuna gelindiği seziliyor galiba…
Erdoğan artık sözün, hatta programın inandırıcılığının kalmadığını da fark ediyor olmalı ki, itimat yaratmak için ortodoks iktisatçı Mehmet Şimşek’i ekonominin başına getirmek istiyormuş.
Gerçekleşirse ‘epistemolojik dönüş’ demek lazım!
KAYNAK İHTİYACI
Erdoğan’ın “yerli ve milli” diye duyuru etmiş olduğu ‘model’in tıkandığını görmesi kıvanç verici… Zira artık kullanacak “128 milyar dolar” yok… Rezervler eksi 50 milyar dolar… Kaşıkçı dosyasını ellerine tevdi ettiğimiz Suudların 5 milyar dolar mevduat yatırması devede kulak. Bakın piyasa tınmadı, dolar 19 TL’yi görmüş oldu.
Bütçe açığı, dış açık…Üstüne, zelzele ve sel felaketleri…
Hükümet, dışarıdan, Düyun-u Umumiye’nin iki katı faizle dolar borçlanıyor; nereye kadar?!.
Dışardan ucuz kaynak getirmek şart… Reuters, haberinde, Şimşek’in “uluslararası finans çevrelerinde oldukça elit bir isim” olduğuna dikkat çekiyordu. Evet öyledir.
Şimşek’in Başbakan Yardımcısı olduğu dönemdeki şu sözleri, problemin özünü yansıtır:
“Yabancı kaynak gelmesi için risk primi düşük olacak, dünya normlarında olmalıyız. Tüm alanlarda rasyonaliteyi korumalıyız… Türkiye’de gelişme yapısal reformların uygulanmasına bağlı.” (6 Mayıs 2016)
Dünya normları, rasyonalite, yapısal reformlar!.. Halbuki iktidar bunlardan “epistemolojik” olarak çoktan kopmuştu.
ERDOĞAN VE ŞİMŞEK
Şu sözler de Şimşek’in “Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne referans olarak ihtiyacı var. Bizim de hukuk devletini güçlendirmemiz, demokratik standartlarımızı iyileştirmemiz, kurumsal kaliteyi yükseltmemiz açısından ne güneyde ne doğuda başka esin alacağımız kimse yok. Avrupa Birliği bizim hala esin kaynağımız.” (23 Mart 2018)
NTV’de faiz sorulduğunda Şimşek şu cevabı veriyordu:
“Ona Merkez Bankası karar verecek… MB’nin bağımsızlığı, kredibilitesi ekonomimiz açısından, bizim açımızdan son aşama önemlidir.”(25 Mayıs 2018)
Erdoğan’la aralarındaki açık büyüyordu….
İki ay sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan “dava şuuru”nu vurgulayarak şu konuşmayı yapmış oldu:
“Yok iktisat şu şekilde, yok böyle’ diye atıp tutuyorlar. ‘Yok kur şu şekilde oldu, yok bunda bu şekilde oldu." Batsın sizin kurunuz ya, ne kuru. Biz dimdik yolumuza devam ediyoruz. İnançlıyız, güçlüyüz ve yatırımların ülkesiyiz. Böyle de devam edeceğiz. Şu anda altyapısıyla her şeyiyle yoluna devam eden bir Türkiye var. İnanmıyorsan kusura bakma dost. Biz bu işe inananlarla yolumuza devam ederiz.” (31 Mayıs 2018)
Erdoğan’ın sözleri Şimşek’i istifaya çağırdı diye yorumlanmış, dolar yükselmiş, aceleyle Şimşek’in çekilme etmediği açıklanmıştı. Fakat bir ay sonrasında CB sistemi yürürlüğe girecek, Şimşek’in yerine Hazine ve Maliye Bakanı olarak Berat Albayrak getirilecekti. (9 Temmuz 2018)
HETERODOKS ÇIKMAZ
Ak Parti iktidarında Ali Babacan ve halefi Mehmet Şimşek kurallı piyasa ekonomisini, Merkez Bankasının bağımsızlığını, asırlarca denenerek sınanmış (ortodoks) iktisadı savunuyorlar, müdahalelere direnmeye çalıyorlardı.
Önce Babacan’ın, peşinden Şimşek’in tasfiyesiyle, Türkiye denetimsiz bir şekilde heterodoks politikalar kulvarına daldı... Geldiğimiz yer belli, on yıl geriye gittik!
Reuters’in tekzip edilmeyen haberine bakılırsa, Erdoğan bir çıkış yolu, bir dönüş vesilesi arıyor. Şimşek elbet akla gelecek ilk isim. Fakat…
Şimşek kabul etse bile, tek başına bu, umulan itimatı yaratmaz. Çünkü Şimşek’in söylediği benzer biçimde itimat, “dünya normlarında olmaya, tüm alanlarda rasyonaliteye” ve “yapısal reformlara” bağlı.
Yani Merkez Bankasının bağımsızlığı, kurumların “bizden” değil liyakate nazaran reformu… En başta da yargı bağımsızlığı…
Bunları Erdoğan kabul eder mi?!. Bunlar kabul edilmeden Şimşek döner mi? Bilmiyorum, tahmin de edemiyorum.