Seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılacağına kesin gözüyle bakıyorum. Erdoğan için olabilecek en ‘hesaplı’ gün, 14 Mayıs’tır.
Evvela anayasaya göre seçimler, deprem yüzünden 18 Haziran sonrasına asla ertelenemez. Ne Meclis ne de Cumhurbaşkanı bunu yapamaz. Hele HSK’nın böyle bir yetkisi hayal bile edilemez.
Erdoğan için çok zorlu, sıkıntılı geçecek bu seçimler için 14 Mayıs, 18 Haziran’dan daha ‘işe yarar’dır. Çünkü aradaki bir ay içinde ekonomideki sıkıntılar, özellikle enflasyon ve döviz baskısı hissedilir şekilde artacak... Öngörüleri doğru çıkmış olan ‘ortodoks’ iktisatçılar ‘yeni bir kriz dalgası’ endişesini dile getiriyorlar.
Aradaki bir ay içinde, devam eden insani sorunlar yanında geçim ve işsizlik soruları daha da artacak, “hükümet nerede!” şikayetleri daha da yükselecektir.
14 Mayıs ise, insani acılara dikkat çekerek hem siyasi eleştirileri bir ölçüde bastırmak için hem “bakın başladık” demek için daha müsaittir. İktidar, en becerikli olduğu alan olan ihalelere başlayıverdi bile… Tabii yine “davet usulü” ile.
Millet İttifakı daha fazla sürüncemede bırakmadan adayını açıklamalı.
DEPREMZEDE SEÇMEN
Depremde tahrip olmuş illerde seçimleri organize etmek zor değildir. Kanun, konteyner ve çadır kentlere “seyyar sandık”lar kurulmasına tamamen müsaittir.
Sorun, deprem bölgesinden diğer illere göçen seçmenlerin nasıl oy kullanacağıdır. Göçen nüfusun şimdiden 1.5 milyon olduğu tahmin ediliyor. Bu kadarla kalsa bile seçim sonuçlarını etkileyebilecek bu seçmen kitlesi, gittiği yerde nasıl oy kullanacak?
İktidar çevreleri “İzinli polis memuru” örneğinden bahsediyor. Polis memuru izinli gittiği yerde nasıl oy kullanıyorsa, depremzedenin de öyle oy kullanması… Fakat…
Belki birkaç bin “izinli memur” oylarının seçim sonuçlarına etkisi başka, yüzbinlerce göçmen oylarının etkisi başkadır. Siyaseten mobilize etme imkânı gibi sakıncalar da gündeme gelecektir.
Geçici bir durum olduğu için depremzede illerin milletvekili sayısını değiştirmeyi etik olarak doğru bulmam.
FARKLI İLLERDE OY KULLANMAK
Başka illere göçen depremzede seçmenlerin nasıl oy kullanacakları ve oylarının yeni illerine mi, deprem bölgesindeki illerine mi yazılacağı konusu tartışmalıdır.
Göçmen seçmenlerin illeriyle ‘olan seçim bağını koparmamak gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda diplomat Naci Koru, Yetkin Report’taki yazısında, başka illere göçmüş depremzede seçmenler için, illerine göre ayrı sandık kurulmasını öneriyor. Yurtdışı seçimlerdeki organizasyon çalışmalarını yürütmüş olan Koru, bu konuda birikimlidir.
Başka formüller de düşünülebilir. Hem pratik, hem seçmenle vilayeti arasında bağı koparmayacak bir formül geliştirilmelidir.
İhtiyaç duyulursa, Meclis’te uzlaşma ile her türlü düzenleme yasalaştırılabilir. Bunun için de iktidarın muhalefetle uzlaşma araması lazımdır. Uzlaşma olursa “geçici madde” yoluyla da sorun çözülebilir.
UZLAŞMA OLGUNLUĞU
Aşağıdaki kupürü 11 Şubat 1950 günlü Cumhuriyet’ten aldım:
Muhalefetteki Demokrat Parti’nin YSK ile ilgili kanun değişikliği önergesini Milli Şef’in partisi, iktidardaki CHP kabul etmiş, seçim kanunu uzlaşmayla çıkmıştı!
Kurulmakta olan YSK’nın da güvenirliğini görüyorsunuz bu haberde.
Yetmiş sene sonra ne durumdayız?!.. iktidar böyle bir olgunluk gösterir mi? Genel davranışlarına bakıyorum, ‘evet’ diyemiyorum!
Zaten son on yılda ‘gidişat’ın bozulmasının ve nihayet ekonomik krizin birinci faktörü, iktidarın “bizden”ci takıntılarının kurumları çökertmesidir. Diğer bir faktör de eleştirilere kulak kapatarak yanlış politikalarda inat etmesidir.
Halbuki Türkiye’yi seçimlerden sonra çok daha ağırlaşmış iktisadi sorunlar bekliyor.
Seçimleri kim kazanırsa “ateşten gömlek” giyecek ve ancak bilimle ve diplomasiyle altından kalkabilecek.