Karar yazarı Taha Akyol: Siyasette ahlaksız dindarlık

İktidar partisinin din işleri şubesi haline getirilmiş olan Diyanet’ten bir tepki gelir mi? Gelsin gelmesin… Meselenin aslolan mühim tarafına bakmak lazım…

Mehmet Ocaktan yazdı, Berat Gecesi Diyanet görevlisi bir vaiz, Altılı Masa’dan bahsederek “bunlar ziyandadır” diye konuşmuş… “Bunlar ziyandadır” ifadesi, Allah’a küfredenler ile alakalı ayetten alınmıştır. Altılı Masa’ya uygulanması siyasal bir çarpıtmadır.

Vaazının devamında, “dua edelim, vatanımız için, dinimiz için, kutsallarımız için, mescitlerimiz için, medreselerimiz için, ırzlarımız, namuslarımız için, en hayırlı olanların seçilmelerini nasip eyle…” diyerek iktidar propagandası yapmış.

İktidar partisinin din işleri şubesi haline getirilmiş olan Diyanet’ten bir tepki gelir mi? Gelsin gelmesin… Meselenin aslolan mühim tarafına bakmak lazım…

DİN ÜZERİNDEN KUTUPLAŞMA

Siyasi güç hırs, dini siyasallaştırmanın zararlarını görmeyi engelliyor.

Bir ilçede belediye başkanı talibi, oy toplamak için “Kudüs’ü kaybederiz, İslam’ı kaybederiz, Mekke’yi kaybederiz” diye konuşmuştu! Bir Bakan, “bizim parti”ye oy vermenin “mahşerde berat belgesi olacağını” söylemişti!

Hezeyan sıralaması uzun, birkaç örnekle yetiniyorum.

Muhalefet partileri ise, “camilerimizi yakanların… camide bira içenlerin… dış güçlerin” partileridir!..

Peki, yolsuzluk, yoksullaşma, enflasyon, ülkenin o yıl geri gitmesi, adaletsizlik?.. “Dava”nın yanında ne önemi var?!

Ben de aslolan bu sorun üstünde durmak isterim: Dini siyasallaştırmanın terbiye üstündeki tahripkâr etkisi…

YOLSUZLUK KARNESİ

Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nin araştırmasına nazaran, Türkiye yolsuzluk sıralamasında 101. sıraya düştü! (31 Ocak 1923)

On yılda 48 basamak birden aşağı inmiş, on yılda yolsuzluk patlaması yaşamıştık. “Haçlı İttifakı” dedikleri AB, on senedir raporlarında iktidarı devamlı yolsuzlukla savaşım yasalarını çıkarmadığı için eleştirmektedir…

Davutoğlu’nun tasfiye edilmesinin sebeplerinden biri bu yasaları çıkarmak istemesiydi. Yerine getirilen Binali Yıldırım hükümetinin programında “yolsuzlukla savaşım bölümü” yoktu!

AKP’ye oy vermenin “ahireti kurtarmak” bulunduğunu söyleyenlerden, “Kudüs… Mekke..” diyerek oy toplayanlardan bir tek eleştiri, bir tek sual geldi mi?!

Bu hazin tablo “farkında olamamak” değildir. Siyaset uğruna “yolsuzluk karşısında susmak”tır. Siyasetin etik doğrulardan üstün tutulmasıdır…

‘DOĞRUCU DAVUT’ KORKUSU

Hayrettin Karaman’ın “Doğrucu Davut” olmamayı tavsiye eden yazılarını hatırlıyorsunuzdur:

“Düşmanın, zalimin, fena niyetli kimselerin işine yarayacak hakikatı söylemek erdem değildir…” (13 Haziran 2019)

İktidarımız yıpranmasın diye, yanlışlıklara susarak onay vermek!

Hayrettin Karaman bu şekilde yazdığı için bu şekilde davranıyor değiller... Uzun asırların içinden gelen itaat kültürünün tezahürüdür bu davranışlar.

İkinci Meşrutiyet İslamcılarından Şehbenderzade Ahmet Hilmi Bey 1910 senesinde şu tespiti yapmıştı:
“Uzun istibdat devirleridir ki tüm Müslümanlara kötü alışkanlıklar vermiştir. Fakirlik ve miskinliği yüceltme, riya, boyun eğen bir itaat vesaire benzer biçimde.” (İsmail Kara, Dinle Modernleşme Arasında, s. 91.)
Ortadoğu’da dinî olsun, laik olsun otoriterliğin tarihsel kökleri bu itaat kültürüdür.

Bu yüzden “eleştiri, denetim, şeffaflık, hesap verirlik, kuvvetler ayrılığı” benzer biçimde değerler gelişmedi. Bugün de iktidar bu değerlerden rahatsız.

ELEŞTİREL DÜŞÜNCE

Toplumda dindarların yolsuzluk yapmayacağı inancını tutucu iktidar yıktı! “Ahlaksız dindarlık” diye nitelenen davranış bozuklukları bu dönemde yaygınlaştı. “Dini değerlerin içinin boşalması” da o şekilde.

2022 senesinde, siyasete tenezzül etmeyen din alimlerimizden İlhami Güler’in tespiti:

“Fıkıh literatüründe devlet malına karşı işlenmiş ‘hırsızlık’ suçu ve cezası yoktur. Halk da bu durumu ‘devlet malı deniz; yemeyen, domuz’ olarak yorumlamıştır… İhale Kanunu’nın iki yüz kere değiştirilmesinden tutun da işyar sınavlarında ‘mülakat’ a varıncaya kadar, bin bir çeşit ‘yol/yöntem’ bulunmuş oldu. Muhafazakârlar içinde sözde ‘tüyü eksikleri olan yetimin hakkı’ edebiyatı dolaşımda olduğu halde; pratikte çoğunluğu, gözünü kırpmadan ‘kamu malı’na el uzatabilmektedir.” (Karar, 22 Kasım 2022)

Dünya nimetleri için iktidara dört elle sarılıyorlar. Eleştirinin tesiri olmayınca hatalar düzeltilemiyor, büyüyor, ülke krizlere sürükleniyor…

Bilge devlet adamı merhum Aliya İzzetbegoviç ne demişti:

“Ben olsam, Müslüman Doğu’daki tüm mekteplere ‘eleştirel düşünme’ dersleri koyardım!”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.