Başlık Diyarbakır merkezli Kurdish Studies Center’ın son araştırması Kürt Meselesi ve Kürt Algısı’ndan araştırmacıların çıkardığı manşet.
Gerçekten de sonuçlar bu çarpıcı manşeti doğruluyor.
Araştırmaya göre Türkiye’de Kürt nüfusu 12 milyon. Bu nüfusun yüzde 41,1 17-29 yaş arası.
Kürtler Türkiye nüfusunun yüzde 18-20’sine tekabül ediyor. Ama Türkiye’deki çocuk nüfusunun yüzde 30’u Kürt.
Yani Kürtler en başta Türkiye’de demografik bir güç. Siyasette, sosyal hayatta, kültürel alanda etkileri artan bir demografik avantaj bu.
Yani aslında 90’lardan itibaren yüzde 4 ile 7 arasında giden HDP çizgisindeki partilerin oyunun artık yüzde 10’un üzerine oturması aslında bu partilerin bir siyasi başarısının sonucu değil. Demografinin bir hediyesi.
Aslında demografik bu faktör Kürtleri, siyaseten dikkate alınmaları ve ittifak kurulmaları gereken bir aktöre çeviriyor.
Bu da Kürtlerin mücadelesinde siyasetin gücünü artırıyor, şiddeti ikinci plana düşürüyor. Aynı zamanda diğer bütün siyasi aktörlerin de bu Kürt demografisini görmesi, onunla ilgilenmesi, onu kazanmaya çalışması en azından diline ona karşı kurmaması gibi bir siyasette açılıma neden oluyor.
Kürtlerin Türkler tarafından kabulündeki etkenlerden biri de başarısız Çözüm Süreci.
Çözüm Süreci evet sonuç itibarıyla başarısız oldu ama süreç Kürtlerle ilgili tabuları geri dönülmez şekilde yıktı. Tartışılmaya her şey tartışıldı. Artık Türkiye’de 90’ları övmek büyük bir ayıp. Şeyh Said’in adını Diyarbakır’da bir bulvara verenin Diyarbakır’da bir kayyum belediye başkanı olduğunu, buna karşı verişen tepkilere karşı HEDEP’den HÜDAPAR’a tüm Kürt siyasetinin ve bütün Kürt kurumlarının karşı duruş gösterdiğini, CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel’in bu tartışmaya çok sağduyulu bir açıklamayla müdahil olduğunu hatırlamak bile önemli bu değişimi görmek için araştırmanın ortaya koyduğu üçüncü faktör ise Suriyeliler.
Tuhaf bir şekilde bir nefret başka bir nefretin hararetini düşürmüş gibi görünüyor.
Suriyeliler ve göçmenler ile karşılaşan Türkler için Kürtler buralı, bizden insanlara dönüşmüş oldu.
Suriyeliler daha önce Kürtlerin yaptığı iş sahasının en alttaki işlerini üstlendi. Başlık da bu veriden çıkıyor. Türkler, Kürtleri yerli ve milli öteki olarak görüyor.
Bu üç etkenle Kürt inkarı yüzde 13’lere gerilemiş görünüyor. Türklerin yüzde 421si Kürtçe ile ilgili haklara pozitif bakıyor, yüzde 60’ı Kürt meselesi de diye bir meselenin olduğunu ama abartılmaması gerektiğini düşünüyor.
Kürt cephesinde ise hem Türkiyelilik hem Kürt kimliğine sahip çıkmak yükseliyor.
Tam olarak bir milliyetçilik değil bu. Çünkü Kürtlerin sadece yüzde 30’u iyi derecede Kürtçe konuşurken, Kürtlerin neredeyse tamamı Kürtçe anadilde eğitimi destekliyor, Kürtçe müzik dinliyor, Kürtlüğünü bilmediği Kürtçeyle koruyor. Kürt gençler Kürtçe müzik, özellikle de Kürtçe rap dinliyor. Selahattin Demirtaş’ı tutuyor. Şiddetin böyle şehirli bir toplumda artık yeri yok.
Kürtler Cumhuriyet’i pozitif olarak algılıyorlar. Kürtlerin yüzde 30’u öncesi ve sonrasında Kürtler için çok fazla bir şeyin değişmediğini düşünüyor ama çoğunluk Cumhuriyet ile gelen kazanımlardan memnun. Bu aynı Kürtler arasında artan sekülerleşmenin de sonuçlarından biri.
Bütün bu sonuçlarla ortaya çıkan iki şey var.
Mevcut siyaset Kürt toplumunu temsil etmiyor. İki Türkiye devleti bu fırsatı değerlendirip Kürtlerin gönüllerini kazanmakta geç kalıyor.