Katledilen 7 kişilik ailenin ‘koruma’ talebi valiliğe gönderilmemiş

Katledilen 7 kişilik ailenin ‘koruma’ isteği valiliğe gönderilmemiş.

Gazeteci  İsmail Saymaz’ın Konya’da aynı aileden 7 kişinin öldürülmesiyle ilgili aktardığı yeni detaylar şöyle:

– Kürtler uslandı mı gayrı?

– Kürtler uslandı.

Bu diyalog Konya’da 30 Temmuz günü katledilen yedi kişilik Dedeoğulları Ailesi’nin hasımlarından Veli Keleş ile oğlu Ali Keleş arasında geçiyor.

Soruyu soran, 50 yaşındaki Veli.

Köyde bakkal.

Oğlu Ali ise 24’ünde.

İlkokul mezunu.

Çiftçi.

Veli, görüşmenin yapıldığı tarihte cezaevindeydi.

Ali ise yeni tahliye olmuştu.

Çünkü Veli ve Ali Keleş’in de aralarında olduğu sekiz kişi katliamdan 1.5 ay önce, 12 Mayıs günü Dedeoğulları Ailesi’nin evine baskın düzenlemişti.

Ali Keleş’in elinde sopa vardı.

Evin avlusuna girer girmez, “Koca Kürt” diye andıkları baba Yaşar başta olmak üzere bütün aileye saldırdılar.

Veli Keleş, Serpil Dedeoğulları’nın saçından tutarak, kafasına ve koluna vurdu. Serpil ve Sibel’e “Sizi buradan kaldıracağım” dedi.

Ali Keleş, demir çubukla Sibel’in koluna, Barış Dedeoğulları’nın başına vurdu. Yanındaki Ali Çalık’a bıçağı uzatıp yerde yatan Barış’ı göstererek, “Sapla buna” dedi. Dedeoğulları Ailesi, kan revan içinde kaldı.

İki taraf da birbirinden şikayetçi oldu.

Baba Yaşar, ifadesinde, komşusu Yaşar Çalık ile 10 yıldır husumetli olduklarını ifade ederek, “Husumetin sebebi Kürt olmamız sebebiyle Kürtlük mevzusudur” dedi.

Kızı Serap “Kürt oldumuz için saldırdıklarını düşünüyoruz” diye konuştu.

Veli ve Ali Keleş’in de olduğu altı kişi tutuklandı.

Bir süre sonra Ali ve üç kişi tahliye edildi.

Onlar cezaevindeyken…

İki aile 22 Mayıs’ta çıkan bir başka kavgadan ötürü karakolluk oldu.

Dedeoğulları’nın avukatı Abdurrahman Karabulut, 17 Haziran’da savcılığa bir dilekçe vererek, aileye koruma tahsis edilmesini istedi.

12 Temmuz’da isteğini yineledi.

Yanıt verilmedi.

Aile olası bir saldırıyı kaydetmek için eve güvenlik kamerası kurdu.

Korktukları gibi de oldu.

Keleş Ailesi’nin akrabası Murat Altun, sözde şikayetlerini geri çektirmek için bir silah ve bir bidon benzinle 30 Temmuz’da Dedeoğulları’nın evine geldi.

Silah doğrulttuğu aileyi zorla karşısında topladı. Dedeoğulları tepki gösterince aileyi tek tek vurdu. Yerde can çekişenlerin kafasına sıktı. Bahçeye kaçanı ve evde saklananı da öldürdü.

Evi ateşe verdi.

Bu vahşetten sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül cinayetin etnik nefretten değil, komşular arasındaki husumetten kaynaklandığını söyledi.

Avukat Karabulut, aksini iddia ediyor.

Baba Yaşar ve kızı Sibel’in yaşarken verdiği ifadeleri…

Ali Keleş’in cep telefonunda bulunan konuşma kaydını kanıt gösteriyor.

Veli ve Ali arasındaki görüşme şöyle:

Veli: Kürtler uslandı mı gayrı?

Ali: Kürtler uslandı.

Veli: Çıkmış mı şeyden?

Ali: He, iki gün yatırmışlar. Ameliyat olacaktı, olmayacaktı; doktorlar karar vermiş iki günde.

Veli: Olmuş mu?

Ali: Ameliyat olmamış. İkinci günü çıkartmışlar zaten biz adliyenin oralardayken.

Veli: Öbürlerinde var mıydı hasar?

Ali: Valla kızının birinin kol kırık. Koca Kürdün kol kırık.

Veli: Kürdün?

Ali: He. Ondan sonra Metin’in kafalarda kesik diye geçiyor gayrı.

Veli: Kesik mi?

Ali: He. Koca kızının parmağı kırık. Barış da bir hafta kadar toparlar zaten. Ortanca kızının da kolu kırıktı.

Veli: Küçük kızında birşey yok değil mi?

Ali: Küçük kızında bir şey yok.

Veli: O var ya, biz gittikten sonra evi yıkmışlar dökmüşler. Ayşe ablaya söyle. Orada şahit bulsun mahalleden.

Bu konuşmadaki “Kürtler uslandı mı?” ifadesi etnik nefret için yeterli kanıt sayılabilir mi?

Anadolu’da belli kişiler etnik kimliği ya da alt kimliğiyle anılabiliyor.

Kimlikler lakap olarak kullanılabiliyor.

Bu olgu Kürtlük için de geçerli, Lazlık için de, Çerkezlik için de.

Yalnızca bu cümleye bakarak, etnik temelli cinayete kanıt saymak yanlış olur.

Ancak Dedeoğulları’na yönelik husumetin zamanla etnik nedenlerle iç içe geçtiği de anlaşılıyor.

Savcılık koruma talebini bildirmemiş
Asıl önemlisi…

Veli ve Ali Keleş arasındaki diyalog, saldırganların pişman olmadıklarını, alttan alta gurur duyduklarını gösteriyor.

Hal böyleyken, Karabulut’un iki kez dilekçeyle başvurduğu Konya Cumhuriyet Başsavcılığı, aileye koruma tedbiri alınması için kılını kıpırdatmadı.

Nereden mi biliyoruz?

Meram Kaymakamlığı’nın 17 Eylül’de verdiği yanıttan!

Yazı şu şekilde:

“Avukat Karabulut tarafından 12 Mayıs 2021’de meydana gelen olay tarihinde veya vekil tayin edildiği 7 Haziran 2021’den sonra Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan ve Emniyet Müdürlüğü’nden maktüller lehine koruma tedbiri talep edildiğine dair belge kaydına rastlanılmamıştır.”

Dedeoğulları, etnik nefretin varlığından ötürü mü öldürüldü, bilemiyorum.

Kesin olan şu ki, devletin yokluğunda öldürüldüler.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.