Ekrem İmamoğlu'nun, CHP'nin “değişim” isteyen ağır isimleriyle online toplantısında verdiği şu bilgi çarpıcı:
“Bir de malum aslında Selin Hanım zaten Amerika'dan gelir gelmez içine eklenecek olan bir çalışma yapılacaktı. Biz de onu yürütüyoruz aslında ve bugün de öyle bir toplantının içinde Selin Hanım. (İmamoğlu, eş zamanlı olarak İstanbul Planlama Ajansı'nda yapılan bir toplantıya dikkat çekiyor.)”
CHP'nin Batı'ya dönük yüzü Selin Sayek Böke'den bahseden İmamoğlu, Böke'nin de Amerika'dan döner dönmez İstanbul'da bir toplantıya katıldığını söylüyor. ABD'deki görüşmelerin ayrıntısını bilmiyoruz, yakında anlaşılır.
Bu bilgi beni 1990'ların sonunda Fazilet Partisi içinde Milli Görüş'ün lideri Necmettin Erbakan'a “bayrak açan” Yenilikçi Hareket'in ABD temaslarına götürdü. Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisinin kurmayı planladığı partinin şekillenmesinde Amerika'daki düşünce kuruluşlarıyla yapılan toplantılar da önemli sacayağıydı.
Bu çalışmaları da Fazilet'in Batı'ya dönük yüzü Abdullah Gül yapıyordu.
1993'e dönelim.
Refah Partisi'nde Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gül'dü… Milli Görüş'ün lideri Necmettin Erbakan'ı Amerika'ya götüren ekibin başında da o vardı. Çünkü; Erbakan'ın Batı'yla ilişkileri bozmayacağının garantisi verilmeliydi.
Refah-Yol kuruldu, Erbakan istenenleri yapmadı ve “Yenilikçi Hareket” doğdu!
Kapatılan Refah'ın yerine kurulan Fazilet Partisi'nde (FP), Milli Görüş tarihinde olmayan bir olay yaşandı. 14 Mayıs 2000'de yapılan FP 1. Kongresi'nde gelenekçi ve yenilikçi kanatlar arasındaki çekişme su üstüne çıktı. Yenilikçi kanadın adayı Abdullah Gül 521, Recai Kutan 633 oy aldı. Artık ok yaydan çıktı ve “Yenilikçi Hareket” Erdoğan-Gül liderliğinde sahnedeydi!
Neden bunları anlattım?
Kılıçdaroğlu: Her şeyin farkındayım
13 Haziran'da bu köşede okudunuz:
“İmamoğlu'na yakın kaynaklarla yaptığım görüşmelerden şu çıkıyor: AKP'nin kuruluşunda kurmay kadro Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Abdüllatif Şener gibi isimlerden oluşuyordu. Şimdi de o dönem AKP nasıl yapmışsa, yeni bir planlama şart ve süreci yönetecek bir kadro lazım. Ekrem İmamoğlu illa genel başkan olacak diye bir durum yok. İki ya da üç genç isim, birlikte hareket eder ve kurultayı, yerel seçimleri planlarlar.”
14 Haziran'da bu köşede yazdım: “(Ak Saçlılar-Yenilikçiler bölünmesini yakından takip eden bir siyaset bilimci aktarmıştı): Fazilet Partisi içinden bir ekip çıkarmışlardı. Bugün CHP'nin dışında, İYİ Parti, Deva ve Gelecek üzerinden de hamle yapmak isteyen ekipler var. Sanki 20 yıl öncesine benzer bir işleyiş var. Burada farklılık şu: Erdoğan yasaklanmış ve bunun üzerine oyun kurmuştu. Şimdi İmamoğlu için böyle bir durum yok ama olabilir.”
Bu arada iktidar cenahının “online” toplantıyı “darbe” diye tanımlaması da şaşırtıcı!
Neden mi?
Tarih 8 Ocak 2001.
O dönemin muhabirlik notlarım ve haberlerimden aktarıyorum
“Fazilet Partisi (FP) içindeki yenilikçi kanadın lideri Tayyip Erdoğan, parti yönetimine haber vermeden Ankara'ya gelerek, yenilikçilerle toplantı yaptı. Toplantıda, yenilikçilerin izleyeceği ‘stratejinin' tartışıldığı öğrenildi. Parti içindeki yenilikçi vekiller, Milli Görüş'ün ağır isimleriyle nasıl ‘mücadele' edeceklerini konuştular. Parti içinde sert muhalefet yapma kararı alındı.”
Bu ve benzeri çok sayıda toplantı yapıldı, AKP'nin kuruluşu da böyle sağlandı. Erdoğan ve arkadaşlarının eğer imkanı olsaydı parti içinde “dönüşümü” başlatıp kapatılan FP'den sonra kurulan Saadet Partisi içinde yönetimi almak istiyordu. Burada sorabilirsiniz: Parti içinde “gizli” toplantı yapmak doğru mu? Değil! Anlatmak istediğim, iktidarın medyasına göre “İmamoğlu ve ekibi darbeci” ama Erbakan'a karşı oluşan ve gizli toplantılar yapan “Yenilikçiler” “değişimci”! Bu çifte standardı da görmekte fayda var.
İşte tam bu noktada bu cumartesi Kılıçdaroğlu'nun belediye başkanları ile yapacağı toplantı ve pazar günkü CHP Parti Meclisi (PM) toplantısı çok daha anlamlı hale geldi. Kulislerde, Kılıçdaroğlu'nun pazar günü “değişimcilere” yönelik sert bir konuşma yapacağı, kılıçların açıktan çekileceği iddia edildi. Kılıçdaroğlu'nun yakın çevresine “Her şeyin farkındayım ve PM'deki sunuş konuşmamda ne olduğunu herkes görecek. Kamuoyu önünde tartışmaya gerek yok” dediği bilgisine ulaştım.
SONUÇ: Artık “değişimciler” kim, herkes biliyor ve geri dönüşü olmayan bir yola girdiklerinin farkındalar. Burada Ekrem İmamoğlu'nun vereceği karar belirleyici olacak. Sonuçta siyaset, hızlıca karar verme ve hızlıca uygulamayı bekler!