Kılıçdaroğlu, "Bu meselenin iki kurbanı var biri sizlersiniz sevgili halkım, ikincisi de mülteci kardeşlerimiz. O yüzden bu meseleyi ırkçılığa indirgemek asla kabul edilemez." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sert sözler söyleyen Kılıçdaroğlu videoda, "..İktidarı parayla satın almasalardı bu mülteciler bugün Avrupa kentlerindeydi...Erdoğan sana da sesleniyorum buradan...Sana halkımızın vereceği tek izin sarayın 1150 odasını dolduracak kadar Afgan mülteci almandır." sözlerini sarf etti.
Kılıçdaroğlu'nun "Yeni göçmen dalgalarını misafir etmemiz için Avrupa’nın “İkinci Rüşvet Paketi” hazırlığı içinde olduğunu duyuyoruz. Bir daha asla!" notuyla paylaştığı video şöyle:
"Sevgili halkım, Ülkemizin gerçek beka sorunu sığınmacı selidir. Şimdi de Afgan seline tutulduk. Ankara ve İstanbul seçimlerinde iki oy için ağzına ülke bekasını sakız edenler gerçek beka sorunu karşısında tek kelime dahi etmiyorlar. Hatta bir AK Parti Genel Başkan Yardımcısı "Türkler Orta Asya'ya dönerse Suriyeliler de gider' deme cesaretini dahi göstermiştir. Öncelikle şunu ne olarak ifade edeyim, Bu meselenin iki kurbanı var. Biri sizler biri mülteci kardeşlerimiz. Bu meseleyi ırkçılığa indirgemek kabul edilemez. Meselenin diğer kurbanı olan misafirlerimizi kötüleyerek de çözebileceğimiz bir konu değildir bu konu. Bu Konuyu kuklacı ve kuklalarıyla çözeceğiz. Kimdir kuklacı? Ülkemizi parasıyla açık mülteci hapishanesine döndürebileceğini görmüş olan batıdır. Kuklalarıysa bu paralarla sizin mahallelerinizi ve huzurunuzu satmış olan iktidar partisidir. Bunlarla mücadele edeceğiz hep birlikte. Sizin hesabınızı ben bu iki muhatap ile göreceğim, garibanlarla değil.
Neden bugün karşınıza yeni bir videoyla çıkma ihtiyacı duydum? Mesele çok kısa zamanda başka bir kırılma noktasına gelecek gibi görünüyor. Bakınız Merkel 'AB'ye giremezsiniz ama AB'ye gelmeye çalışan mültecilerimizi ağırlamaya devam edebilirsiniz diyor. Bu konuda hayli başarılısınız' demeyi de ihmal etmiyor. Açıkçası Merkel AB'ye tam üyelik hedefinden AB'nin mülteci bekçiliğine gelme başarımızı kutlamış. Bakın bu mülteciler onlarındır sevgili halkım. İktidarı parayla satın almasalardı bu mülteciler bugün Avrupa kentlerindeydi. Ama satın aldılar maalesef. Ayrıca Merkel '3 milyar avro daha fon aktaralım. 5 yıllık bir mülteci anlaşması yapalım' diyor. Erdoğan'ın sesi çıktı mı çıkamaz. Çünkü bu şaibeli anlaşmaların tüccarı Erdoğan'ın bizzat kendisidir. Ama asıl ikinci iddia şudur ki: Brüksel'in Afganistan'dan kaçan sığınmacıların Avrupa'dan uzak tutmak için Türkiye'ye yeni bir rüşvet paketi önerme hazırlığıdır. Bu sefer rakamlar 500 bin ile 1 milyon arasında Afgan mülteci riskini gösteriyor.
Yani açıkça söylemek gerekirse; tartının bir kefesine yeniden sizin mahallenizi, hayatınızı ve huzurunu koyacaklar, diğer kefesine de avroları. Sevgili halkım bu süreçte batının karşısına yine bu şaibeli tüccarları oturtursanız bu problemi artık sonsuza kadar çözülmez. Karşılarına Kuvay-ı Milliyecileri, antiemperyalistleri oturtmanız lazım. Onun için de bu iktidar göndermemiz lazım. Bu iktidarı göndereceği biliyorum ama gelin görün ki seçimden köşe bucak kaçan bir Erdoğan var. O zaman Erdoğan'ın seçime kadar böyle bir karar almasını engellememiz lazım.
Erdoğan'ı bu kirli pazarlığa seçime kadar oturtmamalıyız. Her yerde sesiniz gür çıkacak. AK Partili kardeşlerime de seslenmek istiyorum. Milletvekillerinizden başlayın. Bakın 'Ben Suriyelileri davul zurna ile memleketlerine göndereceğim' dedim diye Ak Parti milletvekilleri twitter hesaplarından etmedikleri hakaretleri bırakmadılar. İsim isim not eden kendilerini. İsterseniz ben isim isim paylaşayım. Bunlar sizin mi yoksa Erdoğan'ın mı milletvekilleri? Hepsini net uyaracaksınız. Sonra seçimde de öyle bir tokat atacaksınız ki siyasi hayatlarını bitireceksiniz.
Erdoğan sana da sesleniyorum buradan; sakın tenezzül bile etme o paraya. Sana halkımızın vereceği tek izin sarayın 1150 odasını dolduracak kadar Afgan mülteci almandır. Ben bunları söyledim ya. Tüm batı medyası bir ağızdan göçmen güzellemesine başlayacaklar, bana da hakaretler. Sevgili halkım bu son şansınızdır. Ya bizleri oturtacaksınız o masaya biz de bu meseleyi en geç 2 yıl içinde çözeceğiz ya da çocuklarınız ileride bir gün dahi huzur yüzü görmeyecek."