Türkiye'nin en zengin aileleri denildiğinde günümüzde akla ilk gelen isimler Koç ve Sabancı olurken, Cumhuriyetin ilk yıllarında bu soruya verilen yanıt tartışmasız İpar ailesiydi. "Şeker Kralı" lakabıyla tanınan Mehmet Hayri Bey'in liderlik ettiği aile, 1960 darbesi sonrası yaşadığı dramatik olaylarla tarihe geçti.
ŞEKER KRALININ YÜKSELIŞI
1886’da Mudanya’da doğan Mehmet Hayri Bey, Kurtuluş Savaşı’na katıldıktan sonra askeriyeden emekli olup ticarete atıldı. Türkiye'nin ilk şeker fabrikalarından Alpullu Şeker Fabrikası’nı kuran Mehmet Hayri Bey, kazandığı servet sayesinde kısa sürede "Şeker Kralı" olarak anılmaya başladı. 1934’te çıkarılan Soyadı Kanunu ile "İpar" soyadını alan Hayri Bey, Bebek’teki ünlü İpar Korusu dahil çok sayıda değerli mülke sahip oldu. Ayrıca, Mudanya Ateşkes Antlaşması’nın imzalandığı ve yıllar önce ailesinin oturduğu evi satın alarak müze haline getirdi. Serveti ve İstanbul’un elit çevresine hızlı uyumu ile İpar ailesi, Türkiye’nin gündeminden düşmeyen, davetleriyle dikkat çeken bir konuma ulaştı.
SAVAŞIN GÖLGESI VE ABD’YE GÖÇ
1939'da patlak veren 2. Dünya Savaşı, ailenin hayatını kökten değiştirdi. Hayri İpar, savaşın Türkiye’ye sıçrayacağı endişesiyle ailesini ABD’ye taşıdı. Beverly Hills’te bir malikane satın alan İpar, Hollywood’un ünlü isimleriyle dostluklar kurarken, savaşın ardından ailesiyle Türkiye’ye geri döndü. Ancak oğulları Ali ve Mehmet, Amerika’da kalmayı tercih etti. Ali İpar, Hollywood’a olan ilgisiyle senaryo yazarlığına yöneldi ve ünlü aktris Virginia Bruce ile aşk yaşamaya başladı. Ailesinin itirazlarına rağmen Bruce ile evlenen Ali, babasının ricası üzerine Türkiye’ye dönse de Bruce, İstanbul’daki hayata uyum sağlayamadı ve çift kısa sürede ayrıldı. Ali İpar, bu ayrılığın ardından 1950’de intihar ederek yaşamına son verdi.
İPAR AILESININ ZIRVEDEKI YILLARI
Ali’nin ölümü sonrasında, Hayri İpar işlerin idaresini diğer oğlu Ali İpar’a devretti. Demokrat Parti ile yakın ilişkiler kuran ve Adnan Menderes’in desteğini alan İpar ailesi, yeni yatırımlar ve armatörlük faaliyetleriyle Türkiye’nin en zengin ailesi konumuna ulaştı. Ancak döviz kısıtlamaları sebebiyle yurt dışından gemi satın alma girişimleri zorlu bir sürece dönüştü. Menderes’in özel izniyle bu süreci aşan Ali İpar, ABD’den üç büyük gemi satın aldı ve en büyük gemiye eşi Virginia’nın adını verdi. İki geminin teslimi beklenirken 27 Mayıs 1960 darbesi gerçekleşti.
DARBE VE DÜŞÜŞ
Darbenin ardından İpar ailesi için çöküş süreci başladı. Babası Hayri Bey, ticari faaliyetlerde dikkatli olması için Ali’yi uyardıysa da Ali İpar geri kalan iki gemiyi de teslim aldı ve ticarete hız kesmeden devam etti. Bu süreçte kurduğu İpar Transport şirketi büyük bir törenle tanıtıldı. Ancak askeri yönetim, Ali İpar hakkında "döviz kaçakçılığı" suçlamasıyla soruşturma başlattı. Gözaltına alınan Ali İpar, Adnan Menderes ve diğer siyasetçilerle birlikte Yassıada’da yargılandı. Yargılama sonucunda iki yıl hapis ve ticaretten men cezası aldı, tüm mal varlığına el konuldu.
Eşi Virginia Bruce, Ali İpar’ı kurtarmak için dönemin ABD Başkan Yardımcısı Richard Nixon’a mektup yazsa da sonuç alamadı. Ali İpar, bir gece ansızın serbest bırakılarak yurt dışına çıkmak zorunda kaldı. Ailenin devasa gemileri Haliç’te çürümeye terk edilirken, İpar ailesi Cumhuriyet tarihinin unutulmaz çöküş hikayelerinden birinin kahramanları olarak hafızalara kazındı.