Tele1 Gün Başlıyor programının sunucusu ve Korkusuz gazetesi yazarı Can Ataklı, hazırlığı yapılan Suriye operasyonuyla ilgili Türkiye'nin 'bölgedeki tek işgalci güç' olacağını belirterek uyardı.
Can Ataklı, bugünkü "Korkunç bir tuzağa çekiliyoruz" başlıklı yazısında, "Türkiye'nin “aklıselimin” galip geleceğine inanıyorum, inanmak istiyorum. Bu iktidar bile göz göre göre Türkiye'yi bu kadar büyük tehlike içine atmaz." yorumunda bulundu.
Ataklı'nın yazısından ilgili bölüm şöyle:
İktidar partisi ve yandaş tetikçileri çok mutlular, adeta havalara uçuyorlar.
Erdoğan, Trump'la bir telefon konuşması yaptı.
Amerika'ya davet edildiğini açıkladı.
Amerika ise öyle bir açıklama yaptı ki, yabancı medya bile bu görüşmenin sonucunu “Amerika, Türkiye'ye Suriye'ye girmesi için izin verdi” şeklinde yorumladı. Bu yüzden AKP'liler ve yandaşları çok sevinçli.
Dilediklerinin olacağını düşünüyorlar. Peki, verildiği söylenen izin sonrası Türk askerini Suriye'ye sokacak mı bu iktidar?
Bana göre hayır.
Çünkü ne kadar gözleri dönmüş olsa da, iktidarda kalmak için akla gelebilecek her türlü çılgınlığa hazır olsalar da, bu aşamada Suriye'ye girmenin büyük bir tuzak olduğunu göreceklerdir. En azından böyle umuyorum. Eğer gerçekten Suriye'ye girersek, bu Türkiye'nin büyük felaketi olacaktır.
Lafı uzatmadan söyleyeyim; böyle bir girişim Türkiye'yi Suriye'deki tek işgalci güç haline getirecektir.
Herkesin aklında “Amerika ne der?” sorusu vardı.
Oysa bölgedeki tek büyük güç Amerika değil ki.
Amerika izin verdiğinde Rusya da buna uyacak mı acaba?
Bakın, İran dün sabah Amerikan açıklaması yapılır yapılmaz “Suriye'nin toprak bütünlüğü çok önemlidir, bu ülkeye yapılacak işgalci bir operasyona karşı çıkarız” açıklamasını yapıverdi. Şimdi diyebilirsiniz ki “Amerika işgalci güç sayılmıyor da Türkiye neden sayılsın?”
Akla aykırı gibi geliyor ama Amerika bölgede resmi açıdan işgalci olarak bulunmuyor. Kendi ülkesini de tehdit eden dinci terör örgütlerine karşı mücadele veriyor.
Suriye ile bir sorunu yok, sadece Suriye resmi güçlerinin güvenliği sağlayamadığı Irak sınırına yakın bölgelerde geçici olarak güvenlik sağlamaya çalışıyor. Amerikan askeri Irak'ta resmi olarak bulunuyor ve dinci teröre karşı askerini korumak için Suriye'de operasyonlar yapıyor. Suriye'nin resmi güvenlik güçlerinin henüz uzanamadığı bölgelerde konuşlanıyor. Ve yine resmi olarak dinci terörle mücadelede Suriye'nin iç dinamikleriyle işbirliği yapıyor.
Amerika dünyaya bunu böyle anlatıyor. Kimse de buna karşı çıkmıyor. Çünkü Amerika bunu yaparken sadece kendi başına yapmıyor. Aralarında kimi NATO üyesi olan bazı ülkelerin de desteğini alıyor. Bölgede sadece Amerikan askeri yok.
Rusya, Suriye'nin davetlisi olarak bu topraklarda. Türkiye ise direk Suriye'nin toprak bütünlüğüne müdahale etmiş gibi olacaktır. Eğer Türkiye Suriye'ye girerse karşımıza bir anda önce Suriye resmi yönetimi çıkacaktır. Ardından Suriye'ye hamilik yapan Rusya “Ne yapıyorsun” diyecektir. Sonra sırasıyla İran, Çin, Hindistan gibi ülkeler de “İşgalci Türkiye Suriye'den derhal çık” çağrıları yapacaklar ve konuyu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne götürecekler ve oradan benzer bir karar aldıracaklardır. 5 üyeden hiçbiri de “dünyadan daha büyük olmadıkları için” buna karşı çıkmayacaktır.
Ancak ben bunlara hiç gerek kalmadan Türkiye'nin “aklıselimin” galip geleceğine inanıyorum, inanmak istiyorum. Bu iktidar bile göz göre göre Türkiye'yi bu kadar büyük tehlike içine atmaz.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Güvenli bölgeyi ve oraya yapılacak inşaatların mantığını anlayan var mı?
Amerika'ya karşı güya “güvenli bölge planı” oluşturduk.
Saray açıklamalarında Türkiye'nin uzun süredir “güvenli bölgede ısrarcı” olduğu vurgulanıyordu.
Sonunda güvenli bölge ile ilgili tuhaf bir plan açıklandı.
Buna göre Türkiye 30 kilometrelik bu şeritte birer milyonluk birkaç şehir inşa edecek, Türkiye'deki Suriyeliler buraya taşınacak.
Erdoğan barışı sağlamak ve Suriyelilerin güven içinde ülkelerine dönmeleri için bunun gerekli olduğunu söylüyor.
Oysa cevaplanmamış pek çok soru var bu konuda.
Örneğin diyelim ki Amerika izin verdi ve güvenli bölgede inşaatlara başladık.
Buranın güvenliği nasıl sağlanacak?
Yine diyelim ki kimse ses çıkarmadı ve inşaatlar bitti, Suriyeliler de buraya yerleşti. Esad'la kesin bir anlaşma yapılmadan hangi Suriyeli neye güvenerek bu bölgeye gider.
Sonra yine diyelim ki Esad'la anlaşma sağlandı.
Bu durumda Suriyeliler neden doğup büyüdükleri yere gitmek yerine sonradan inşa edilmiş geleceği belli olmayan bu kentlere taşınsınlar ki?
Ve tabii en son olarak, bu inşaatlar bitene kadar ülkesinin her yanında egemenliğini tekrar kurdu.
O zaman ne yapacağız?
Esad Türkiye'ye “teşekkürlerini” sundu ve buraya kendi ülkesindeki Kürtleri yerleştirmeye karar verdi. Ne yapacağız o zaman ve yaptığımız büyük harcamaların faturasını nasıl ödeyeceğiz?
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Gerçeği yine Beyaz Saray'dan öğrendik
Geçen hafta sonunda “Erdoğan, Trump'la uzun bir telefon konuşması yapar, durum tekrar zamana yayılır” demiştim.
Telefon konuşması gerçekleşti.
Devamını göreceğiz.
Bu görüşmeden sonra önce Erdoğan'ın sarayından açıklama geldi.
Ardından Beyaz Saray açıklamasını okuduk.
İki açıklama her zaman olduğu gibi yine farklı. Ve ne yazık ki biz gerçeği yine Beyaz Saray'dan gelen açıklama ile öğrenmiş olduk.
Erdoğan'ın sarayından yapılan açıklamada sanki normal bir konuşma yapılmış da “bu arada” Suriye konusu da görüşülmüş gibi bir ifade kullanılmış.
Saray açıklamasında aynen “Erdoğan, Trump görüşmesinde ikili meselelerin yanı sıra Fırat'ın doğusunda kurulması planlanan güvenli bölge hakkında fikir alışverişinde bulunuldu” deniyor.
Erdoğan'ın sarayı “Trump'ın Erdoğan'ı kasım ayında Washington'a davet ettiği” de belirtiliyor.
Beyaz Saray açıklamasında ise “diğer konulardan” hiç söz edilmiyor, sadece Suriye konusunun konuşulduğu belirtiliyor. Öyle fikir alışverişi falan da denmiyor.
En önemlisi Beyaz Saray açıklamasında Erdoğan'ın Amerika'ya davet edildiğine hiç yer verilmiyor.