Bankalar, bu duruma karşı daha dikkatli bir yaklaşım sergiliyor ve risklere karşı daha temkinli davranıyor. Yakın izlemedeki krediler, 30-90 gün arasında geciken kredileri kapsıyor ve borçlunun faaliyet gösterdiği sektörde veya borçlunun kredisinde olumsuz gelişmeler nedeniyle ödeme güçlüğü çekiyor. Bu kredilere ayrılan karşılık miktarı son bir yılda önemli ölçüde arttı. Bu durum, bankaların tahsili gecikmiş alacaklarını daha hızlı bir şekilde satmalarına da yol açıyor.
Bankacılık sektöründe değerlendirilen krediler genellikle üç gruba ayrılıyor. İlk grup standart nitelikli kredilerdir ve ödemeleri süresinde yapılan veya 30 günü aşmayan kredileri içerir. İkinci grup, yakın izlemedeki kredilerdir ve makroekonomik şartlardaki veya borçlunun faaliyet gösterdiği sektörlerdeki olumsuz gelişmeler nedeniyle ödeme güçlüğü çeken kredileri kapsar. Son grup ise takibe düşen kredilerdir ve teminatların yetersiz olduğu veya borçlunun ödeme gücünün düşük olduğu kredileri içerir.
Bu yıl, bankacılık sektörünün varlık yönetim şirketlerine devredeceği tahsili gecikmiş alacak miktarının 13 milyar lirayı aşması bekleniyor. Yakın izlemedeki kredilerin artması bankacılık sektörü için artan risk anlamına gelirken, borçlular için kredi almanın zorlaşması ve faiz oranlarının yükselmesi anlamına geliyor.
Son verilere göre, yakın izlemedeki kredilerdeki artışın hızlı olmadığı ancak bir trend değişikliği olduğu belirtiliyor. Uzmanlar, bu durumu daha yakından takip etmenin önemli olduğunu vurguluyorlar. Yakın izlemedeki krediler, bankacılık sektörü için önemli bir risk unsuru olmaya devam ediyor ve gerekli önlemlerin alınması gerekiyor.