Britanya’daki tıp dergisi Lancet, geçtiğimiz günlerde koronavirüs pandemisinin dünyanın her yerinde ön saflarda yer alan sağlık emekçileri üzerinde yarattığı ağır duygusal ve fiziksel bedeli anlatan bir makale yayımladı.
Aylarca süren yorgunluğa, enfeksiyon tehdidine ve sayısız hastanın ölümüne katlanan sağlık emekçileri, hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde, stresleri ve acılarıyla başa çıkma yeteneklerini etkileyen ek sorunlarla karşı karşıya kaldılar.
Dergi, hemşirelerin yetersiz eğitimle acil durum ortamlarına nasıl sokulduklarını ve protestolarına rağmen kişisel koruyucu ekipmanlardan (KKE) yoksun olduklarını özetliyor. Hemşireler ve hastane personeli, pandeminin en son bilgilerini takip etmek zorundayken, aynı zamanda kapasitesinin üzerinde dolu olan tesislerde çalışmak zorunda kaldı.
Sağlık emekçileri; hastalara bakmak zorunda olmanın yanı sıra hastalandıklarında birbirlerine bakmak, ölenleri teselli etmek ve hayatta kalan aile üyelerini sevdiklerinin sonu hakkında uzaktan bilgilendirmek zorunda kaldılar. Bazı hemşireler, sınırlı tıbbi malzemeyi tedaviler için paylaştırmanın yanı sıra COVID olmayan hastalara önemli ameliyatlarının veya randevularının iptal edilmesi ya da ertelenmesi gerektiğini söyleme sorumluluğunu da yüklendiler.
Enfeksiyon korkusu, birçok sağlık emekçisinin aylarca kendi ailelerini yüz yüze görmesini engelleyerek izolasyonlarına ve yalnızlıklarına katkıda bulundu. Sağlık çalışanı olma damgası, bazı örneklerde, çevrelerinin onlardan uzak durmasına yol açtı.
Sağlık emekçileri, siyaset ve medya kurumu tarafından “kahraman” ilan edilmelerine rağmen, poliklinik ziyaretlerinde ve hasta isteğine bağlı ameliyatlarda azalma olması ve yeni hemşireler ile personele yönelik eğitim ve sertifikasyonun kesintiye uğraması nedeniyle kazançlarında gerçek bir düşüş yaşadılar.
Kişisel koruyucu ekipmanı az olan veya hiç olmayan evde sağlık bakımı çalışanları durumdan özellikle ağır etkilendiler, çünkü iş ve olası enfeksiyon ile işsizlik ve açlık arasında seçim yapmak zorunda kalmanın acı verici sonuçlarıyla karşı karşıya kaldılar.
Pandeminin etkisi, Lancet’in, her zaman temel tıbbi ekipman ve malzeme eksikliğinin olduğu düşük ve orta gelirli ülkeler (LMICs) olarak adlandırdığı yerlerde özellikle şiddetlidir. Hemşireler arasındaki yüksek tükenmişlik oranı, COVID-19 hastaları için daha kötü sonuçların oluşmasına katkıda bulunmuş olabilir. Hemşirelerin görev yerlerini terk etmeleri veya virüslü hastalarla ilgilenmeyi reddetmeleri alışılmadık bir durum değildi.
Uganda gibi ülkelerde, bu emekçiler, siyasi liderler ve hastane yöneticileri tarafından zulüm gördü ve politik kararları düşmanlıkla karşılandı. Bu tabii ki ABD’de de görüldü ve Florida’dan Dr. Anthony Fauci ve Rebekah Jones gibi halk sağlığı figürleri, hükümetin pandemiyi idare edişine ilişkin endişelerini dile getirdikleri için alenen saldırıya uğradılar.
Pandemi öncesi koşullar altında, hemşireler ve hastane personeli zaten yüksek düzeyde depresyon, anksiyete ve travma sonrası stres bozukluğu ile karşı karşıyaydı. Ciddi tükenmişlik sendromu, yoğun bakım hemşirelerinin yüzde 33’ünü ve yoğun bakım doktorlarının yüzde 45’ini etkiledi.
2003 yılındaki SARS deneyimi, bu emekçilerde aylar ve yıllar boyu kronik strese neden olmuştu. Çin’de yapılan yeni bir araştırma, COVID-19 hastalarını tedavi eden emekçilerin yüzde 50’sinin depresyon, yüzde 45’inin anksiyete, yüzde 33’ünün uykusuzluk ve yüzde 72’sinin sıkıntı yaşadığını ortaya koydu. Bu veriler, 33 binden fazla katılımcıyı içeren 13 çalışmanın incelenmesine dayanıyordu.
İtalya ve Fransa’da yapılan çalışmalar, özellikle daha genç, kadın hemşireler ve COVID-19’a yakalanan hastalarla çalışan kişilerde semptomların yaygın; depresyon, travma sonrası stres bozukluğu ve tükenmişlik sendromu oranlarının yüksek olduğunu gösterdi.
Kadınlar arasındaki bu yüksek oranlar, onların küresel sağlık işgücünün yüzde 70’ini oluşturuyor olmalarından kaynaklanıyor. Bu eşitsizlikler, işsizlik ve ev içi şiddet riskini de artırıyor. İşçi sınıfı kadınları, olağanüstü koşullar altında hastalara bakmakla kalmayıp, aynı zamanda ailelerine, evde eğitim gören çocuklarına, büyüklerine bakmak ve üstüne üstlük ev işlerini yapmak zorunda kalıyorlar.
Lancet, sosyal medyanın emekçilerin deneyimlerini ve mağduriyetlerini paylaşmaları için önemli bir alan olduğunu, “izolasyon duygusunu azalttığı ve ruh sağlığı hakkındaki konuşmaları normalleştirdiğini” olumlu bir şekilde belirtiyordu.
Dergi, pandeminin “tüm sağlık çalışanlarının katkılarının ve uygun eğitimin, korumanın ve tazminatın tanınmasıyla temel destek çalışanlarının yeniden tanımlanmasını” teşvik edeceği umuduyla yazısını bitiriyor.
Ne var ki, sağlık emekçilerine ve ailelerine yönelik yardım, pandemiyi para kazanmak ve nüfusun daha yaşlı, daha az “üretken” üyelerini kurban etmek için bir fırsat olarak gören egemen sınıflardan gelmeyecek.
Sağlık emekçileri, koruma ve tazminat mücadelelerini sosyalist bir temele dayandırmalı ve hayatlarını “gereksiz” gören kapitalist sistemi alaşağı etmeliler.
Kevin Martinez
19 Şubat 2021
Kaynak: Dünya Sosyalist Web Sitesi