Türkkan, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, iktidarın ekonomi politikalarını eleştirdi. Türkkan, "Bugünkü basın toplantımızda iktidarın kamuoyuna dayattığı yapay gündemi değil, Türkiye’nin gerçek gündemini konuşacağız. Türkiye’de insanlarımız işsizlik ve borç yükü altında giderek ezilmeye devam ediyor. Millet gerçek sorunlarına çözüm beklerken, ülkeyi yönetenlerin derdi sosyal medya yasakları, işe yaramayan ama birilerinin çok işine yarayan torba kanunlar ve paralel barolar. Kısaca iktidar, ekonomik krizi konuşturmamak için cebinde sürekli boş ve yapay gündemler taşımaya devam ediyor. İktidarın konuşulmasından korktuğu tek konu ekonomi. Çünkü; ekonomi berbat. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilirken Ak Parti pembe tablolar çizdi ve birçok vaatte bulundu. Türkiye yeni sistemle beraber dünyadaki ilk 10 ekonomi içerisine girecekti, geldiğimiz noktada ilk 20'de tutunmakta zorlanıyoruz.Hani dolar düşecekti. Türk Lirası değerlenecekti ya. Dolar 2018'de 4,68 liraydı. Bugün 6,85. Bu rakama da kanmayın, 7 lirayı aşmasın diye Türkiye'nin 100 milyar dolarını heba ettiler. Yani 15 tane Osmangazi köprüsünü ya da 10 tane İstanbul Havalimanı parası kadar dövizi piyasaya verdiler, ama yine olmadı" dedi.
"İNSANLAR AÇTI, ŞİMDİ AÇ VE SEFİL OLDULAR"
Türkkan, iktidar sözcülerinin "Başkanlık sistemi geldikten sonra kimse yatağa aç girmeyecek" dediğini ancak bunun yaşama geçmediğini söyledi. Türkkan, şunları söyledi: "Geldiklerinde dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 1.714 liraydı, şimdi ise 2.431 lira. İnsanlar açtı, şimdi aç ve sefil oldular. Gelinen 2 yıllık sürecin sonunda sadece ekonomi değil, demokrasi ve hukuk alanlarında da ülkemiz kara bir tablo yaşıyor. Tek adam sisteminin hukuk, akıl ve demokrasi dışı uygulamaları zaten ekonomiyi kronik bir hastalığa sokmuştu. Tüm bunların üzerine bütün dünyada etkili olan Korona virüs belasıyla Türk ekonomisi adeta komaya girdi. Salgın sürecinde yüz binlerce işyeri kapandı, sayıları milyonlarla ifade edilen insanlar işsiz kaldı. Kovid-19 sürecinde Türkiye, tarihinin en yüksek işsizlik oranlarına ulaştı. Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun hesaplama yöntemine göre işsiz sayısı yaklaşık 18 milyona dayandı
"İKTİDAR BU EKONOMİK ŞARTLARDA ÜLKEYİ DAHA FAZLA YÖNETEMEZ"
Tüm bunlar yetmezmiş gibi Merkez Bankası’nın rezervleri, bırakın sıfırı tüketmeyi, eksi 24 milyar dolar görünüyor. Devlet kefen parası sayılan ihtiyat akçesini önce yediler. O da kesmedi, bundan böyle ihtiyat akçesi ayırmaktan da vazgeçtiler. Tablo bu kadar kötüyken, hala ekonomi iyi diyorsunuz. İktidar bu ekonomik şartlarda ülkeyi daha fazla yönetemez. Yönetemeyeceklerini çok iyi biliyorlar. Henüz daha kötünün kötüsünü görmedik. Türkiye de dahil dünya ekonomisi en iyi ihtimalle yüzde 5 küçülecekti. Ancak daha sonra OECD’nin yenilen raporuna göre ekonomimizdeki küçülme oranı ek yüzde 3,5 bir artışla yüzde 8,5’ları bulacak. Bu şu demek; Önümüzdeki dönemde, Daha az üreteceğiz, Daha az ihracat yapacağız. Turizm gelirimiz daha da azalacak, Daha az kazanacağız. Daha çok yoksullaşacağız. İktidara göre ekonomideki ivme V yönünde hareket ediyor olabilir, fakat vatandaşın ekonomisi yani gerçek ekonomi baş aşağı hareket etmeye devam ediyor. Buna rağmen, iktidarın keyfi yerinde. Vatandaşın halinden bi haber. Kalkıp vatandaşa sormuyor. Aç mısın açıkta mısın, işinden mi oldun, kapı önüne mi konuldun, işyerini mi kapattın. Bunları sormak hiç aklına gelmiyor. Dediği tek şey: Al sana kredi. Diyorlar ki al sana kredi kartı, bununla harca. Vatandaş diyor ki maaş bordrom yok. Bunlar dönüp bankalara; maaş bordrosu olmasın önemli değil, sen 1.300 liralık değil, 2.000 liralık kredi kartı ver. Bu da kesmiyor. Emekliler için de PTT üzerinden 60 ay vadeli kredi imkanı getirdiler. Tüm bankalara bir talimat gönderdiler. Asgari tutarı bir yıl içinde üç kez ödenemeyen kredi kartlarını 2020 sonuna kadar kapatmayın dediler.
"ERKEN SEÇİM BAĞIRA BAĞIRA GELİYOR"
Lafı uzatmadan söyleyeyim. İktidarın hamlelerine bakıyorum baştan sona seçim yatırımı kokuyor. Erken seçim bağıra bağıra geliyor. Psikolojik ve ekonomik olarak yıpranan vatandaşlarımızı olası bir erken seçimde iyi hissettirecek şeyleri de düşündüler. Şartlar daha da kötüleşmeden insanlara ikinci el araç al, 6 ay sonra öde, sıfır alırsan 12 ay sonra öde dediler. Ya da zararına verilen konut kredisiyle evini bugün al, 12 ay sonra ödemeye başla demenin ne anlama geldiğini ilk bakışta anlamak zor. Daha vergi ödemesi gelmeden, daha aldığın kredinin geri ödemesi gelmeden, daha güneşlendikten sonra çektiğin tatil kredisinin borcu gelmeden seçime gidecekler gibi duruyor. İktidar koltukta kalmak uğruna ülkeyi ekonomik iflasa sürüklemeyi göze aldı. Sürekli karşılıksız basılan paralar ve verilen krediler bunun göstergesi. Karşılığı olmadan basılan para enflasyonu patlatmadan, piyasayı paraya boğup seçime gitmek istiyorlar. Seçimi kaybetseler bile iktidar kendisine teselli ikramiyesini çoktan hazırladı."
"İKTİDAR SEÇİMİ KAYBETMEMEK ADINA HEM FETÖ İLE HEM PKK İLE TEKRAR MASAYA OTURUR"
Türkkan, kadına şiddet, Türk Tarih Kurumu Başkanı’nın açıklamaları ve Tarım Bakanlığı’nın geyiklerin vurulması için açtığı ihaleler konusundaki sorulara da şu yanıtları verdi: Kadına şiddet konusunda duyarlı bir partinin milletvekili olarak bunun HDP tarafından doğru yönlendirildiğini düşünüyorum. Milletvekili olması şart değil, fiziki şiddete uğrayan herkesin bu şiddeti reddetme hakkı var. Türk toplumu yaklaşık 10 senedir psikolojik şiddet görüyor. Kadının adı yok demişti Grup Başkanvekili, bu iktidar döneminde kadının ne kadar adının olduğunu görüyoruz. Ben bu işi kadın, erkek, çocuk diye ayırmıyorum insan hakları diyorum, yaşamak için bu dünyaya gelen her canlı bu haklara sahip. Türk Tarih Kurumu Başkanı ile böyle bir fikir atarlar ortaya toplumdan gelen tepkilerle onu yeni bir yönlendirmeye götürürler. Türk tarih kurumunu açıklamasının toplumun bütün kesiminden tepki aldığını hepsi gördü. İktidarın seçimi kaybetmemek adına görünen tabloda bunu gösteriyor hem Fetö ile hem PKK ile tekrar masaya oturabileceği kanaatini taşıyorum. FETÖ konusunu Türk Tarih Kurumu dile getirdi. Yeni bir çözüm süreci kapıda. PKK’nın belli kanalları hükümetle görüşüyor. Bu kanallar biraz daha genişleyip Türkiye’nin gündemine geldiğinde bu sözlerimi hatırlamanızı istiyorum. Türk Tarih Kurumu vazifesini yaptı, kendisine söyleneni yaptı geriye çekildi. Tepkiler azaldığı zaman bir başkası buna benzer açıklama yapar. Türk Tarih Kurumunun başkanı Yaramış bugüne kadar neye yaramış. Bir vazife ile buraya gelmiş, vazifesini de idrak ediyor. Ona bunları ifade edeceksin diye vazife verilmiş, O vazifesini idrak etmiş sorumlu bur memur. Vazifeyi verenlerle beraber değerlendirmek lazım."