AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın iktidar olduktan sonra İstanbul’da yaptığı en kötü miting oldu…
Coşku yoktu…
Heyecan yoktu…
Ruh yoktu…
Daha da kötüsü AKP liderinin söyleyecek sözü yoktu. Kitleri sürükleyecek nefesi yoktu…
Bu sebeple sonun başlangıcı mı sorusunu sordum… Veya şu şekilde de diyebiliriz:
Yenilginin kabulü mü?
2007 Kazlıçeşme mitingini gözünüzün önüne getirin…
2011 mitingini düşünün…
Yenikapı mitinglerini hatırlayın… Hadi uzağa gitmeyelim geçen yıl 7 Mayıs’ta gene Atatürk Havalimanı’nda yaptığı mitinge bakın…
Bir de dünkü mitinge…
Katılımdan Erdoğan bile şikayet etti. Geçen yıl 1 milyon 600 bin kişi kakılmış bu yıl 650 bin kişi. Aradaki fark neredeyse bir milyon!
Ramazan ayı, insanlar oruçlu sözleri bahane. Hava güzeldi, güneşliydi fakat muhafazakar tabanın çoğu mitinge gitmedi. Gidenler de coşkuyla katılmadı…
Katılanların yarısı zorunluluktan gelmiştir. İlçe teşkilatı, mahalle örgütlenmesi mimlemesin diye. Yardım alıyorsa kesilmesin diye. AKP’li belediyede çalışıyorsa uyarı almasın diye. Kamuda görevliyse gözden düşmesin diye…
AKP teşkilatlarında, seçmen tabanında motivasyon sıfır…
Nasıl olsun ki, bakın uçak gemisi gemi yaptık (uçak inemese bile) bakın savaş uçağı yaptık, 2028 kadar 20 tane daha yapacağız, bakın İHA yaptık, bakın SİHA yaptık, bakın TOGG marka otomobil yaptık demek artık kitleleri motive etmiyor…
Çünkü insanlar önce karnımı doyur diyor…
Erdoğan mitingi iki şey üzerine kurmuştu. Bir: İmamoğlu’nu kötülemek. İki: Erbakan’ın kendisini arkadan hançerlediğini ima etmek…
İstanbullu eziyet çekti, kurtaralım dedi. Ne eziyet çektiğimizi anlamadım. Trafik desen on yılların birikimi. 25 yıl İstanbul’u plansız programsız yöneten AKP zihniyetinin ürünü.
Rant kapısı gördükleri inşaat sektörü üstünden büyümeyi sürdürmek için her yere AVM diktiler, her yere gökdelen kondurdular. Dikey mimari İstanbul’u tamamladı. Kentin merkezinde nefes alacak alan kalmadı.
Özel imar planlarıyla hormonlu binalar yarattılar. İstanbul’u mahvettiler…
Erdoğan 2017 senesinde bu durumu kabul etmişti. Şöyle demişti:
‘40 kat, 100 kat binalar yapmak sizi uygar yapmıyor fakat biz de bu tuzağın içine düştük. İstanbul gerçekten müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hâlâ da ihanet ediyoruz. Ben de bundan sorumluyum’
Aslında tek sorumlu kendisi… 1994 yılından önce İstanbul böyle değildi. AKP yönetimleriyle bu hale geldi.
Erdoğan trafikten şikayet ediyor, metroları biz yaptık diye övünüyor. Ama sesi yankı bulmuyor…
Çünkü Erdoğan enflasyonu insanların nefesini kesti.
(İzin verin bir parantez açayım Adını doğru koyalım. Ekonomik kriz, yüksek faiz yüksek enflasyonun sebebi Erdoğan’ın yanlış ekonomi politikasıdır. Gerisi bahanedir. Üstünü örtme sıvama çabasıdır. Savaşan ülkelerde bile böyle enflasyon yok. Parantezi kapattım)
Artık insanlar geleceğe umutla bakamıyor, artık gençler hayal bile kuramıyor.
AKP tabanı mutsuz!..
Erdoğan’ı yaşam pahalılığı kadar, emekliler kadar zorlayan ikinci faktör Yeniden Refah Partisi…
Aynı tabana hitap ettikleri için dipten gelen dalga AKP’yi fena sarsıyor…
Böyle olmasa; Erdoğan ‘kale içten fethedilir. AKP’nin kaybetmesi için çaba harcayanlar var. Kafası karışık olanlar var’ diyerek konuşmasında özel bir bölüm açmazdı.
Özellikle Erbakan’ın Gazze söylemi canını acıtıyor. Erbakan ‘İsrail’in çimento ihtiyacının yüzde 95’ini biz karşılıyoruz. Gönderdiğimiz dikenli tellerle Mescidi Aksa’nın etrafını örüyorlar. Uçak yakıtı yolluyoruz, demir çelik yolluyoruz’ dedikçe muhafazakar taban geriliyor.
Hükümet Müslümanları seslerini çıkarmıyor, üstünü örtmeye çalışıyorlar, gündemden düşürmek istiyorlar fakat olmuyor…
Sonuç; Erdoğan’ın yıldızı İstanbul’a parlamıştı galiba İstanbul’da sönmeye başladı…