Metin Lokumcu Davası’nda sanık polisler, eylemcileri suçladı

Metin Lokumcu davasının üçüncü duruşması Trabzon 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülürken sanık polisler mahkemedeki ifadelerinde eylemcileri suçladı.

Artvin’in Hopa ilçesinde, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakan olduğu 2011 yılında kente yaptığı ziyaret sırasında yaşanan polis müdahalesinde, biber gazı nedeniyle yaşamını yitiren Metin Lokumcu’nun ölümüne ilişkin açılan davanın üçüncü duruşması bugün görülüyor.

Davaya, Lokumcu’nun ailesi, avukatları, çok sayıda barodan temsilciler, siyasi parti temsilcileri ve yurttaş katıldı. Trabzon 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davada, dönemin il ve ilçe emniyet müdürlerinin de aralarında bulunduğu 13 polis ‘taksirle ölüme neden olmak’ suçundan yargılanıyor. Duruşmada, sanıklardan dönemin Artvin İl Emniyet Müdürü Muhsin Armağan ile çevik kuvvet Muhammet Ulaşlı ve görgü tanıkları bugünkü duruşmada dinlendi.

“GAZ KULLANAMA TALİMATINI ERDOL DARCANLI VERDİ”

Sanık polis Muhammet Ulaşlı savunmasında, 2011 yılında Erzurum Çevik Kuvvet’te görevli olduğunu, ‘takviye kuvvet’ olarak Erdoğan’ın geldiği ve Metin Lokumcu’nun öldürüldüğü gün Hopa’da görevlendirildiğini söyledi. O gün İş Bankası civarında olduğunu söyleyen Ulaşlı, “Grup dağılmadı. Dağılmayınca müdahale edildi. Püskürtücü gaz dışında, gaz kullanmadım” iddiasında bulundu.

Muhammed Ulaşlı, gaz kullanma talimatını amir Erol Darcanlı’dan aldıklarını dile getirdi ve “İlk müdahalede gazı biz kullanmış olabiliriz. Zaten benim elimdeki gaz 15-20 dk içinde bitmişti” ifadelerini kullandı.

“GRUP DAĞILDI GİBİ OLDU”

Lokumcu’nun avukatlarından Sercan Aran, Ulaşlı’ya “15-20 dakikalık bir ara oldu dediniz. Bu arada ne oldu? Grup mu dağıldı?” diye sordu. Ulaşlı bu soruya, “Grup dağıldı gibi oldu. Gaz tüpümü bıraktım o arada hem de dinlendim. Müdürüm Erol Darcanlı’ya sordum bunu da” diye yanıt verdi.

Sanık Ulaşlı, Av. Meriç Eyüboğlu’nun, Erzurum’dan kaç kişi geldikleriyle ilgili sorusuna, 75-80 geldiklerini söyleyerek yanıt verdi. Bunun üzerine Eyüboğlu, “Bu kadar kişi geliyor, timler kuruluyor. Ama 4 tane gazcı oluyor, bu nasıl oluyor?” diye sordu. Ulaşlı bu soruya karşılık, “Onlar görev kağıdında yazıyordur. Ben 4 kişi diye biliyorum” dedi.

“ZARAR VERMİYORSA SİZ NEDEN MASKE TAKIYORSUNUZ?”

Eyüboğlu, “Siz 15 dakikada gazı bitirmişsiniz. Diğer polis hiç kullanmamış. Diğer Model-5 kullanan da herhalde 15-20dk’de bitirmiştir. Kaldı bir kişi. Nasıl oluyor da Erzurum’un gaz stoğu bitti?” sorusunu yöneltti. Ulaşlı “Stok bitti mi ben bilmiyorum” deyince, Eyüboğlu, “Biz biliyoruz, tutanak var” hatırlatması yaptı.

“Siz bu gazların zararsız olduğunu söylüyorsunuz” diyen Eyüpoğlu, polislerin neden maske taktığını sordu. Sanık Ulaşlı ise “Bana maskeyi ‘tak’ dedikleri zaman takmak zorundayım” dedi.

“BAĞIRIP ÇAĞIRIYORDU”

Dönemin Artvin İl Emniyet Müdürü sanık Muhsin Armağan ise savunmasında şöyle konuştu:

“Sayın Valimiz, alay komutanı ve heyetle birlikte alanı inceledikten sonra, heyetle birlikte Başbakan’ı [Erdoğan] karşılamaya Sarp Sınır Kapısında beklerken, miting alanından başka bir alanda ayrı bir grubun toplandığı bilgisi geldi. Vali bey, Kaymakam beyi bakması için bilgilendirdi. Sonrasında olayların çıktığı bilgisi geldi. Sonrasında beni gönderdi Vali bey. Ben de gittiğimde taşlama olduğunu, TOMA’nın orda olduğunu gördüm. O sırada hastanede kalp krizi sonucu birisinin öldüğü bilgisi geldi. Ben Metin Lokumcu’yu tanımıyordum. Ama görüntülerde hareketli bir tavrı vardı. Bağırıp çağırıyordu. Grup dağılmayınca, müdahale emri verilmiş. Ben çok yerde görev yaptım, böyle bir taşlama görmedim. Hopa’daki bütün taşları toplasan bu kadar taş olmaz. Başbakan gidene kadar taş atıldı. Bu olaylarda Başbakan’ın koruma polisi ve 20ye yakın memur yaralandı.”

“HORONLAR, HALAYLAR ÇEKİLİRLER GAZLA SALDIRI OLDU”

Öğlen arasının ardından duruşmaya tanık Kamil Ustabaş’ın beyanıyla devam edildi. Tanık Ustabaş, “31 Mayıs 2011’de Hopa Dereleri Koruma Platformu’nun çağrısıyla bir basın açıklaması yapılacaktı. O dönemde bugünkü gibi alternatif medya da yoktu. Başbakan’ın geleceği gün olduğu için taleplerin duyulması için sanırım 12.30’a çağrı yapıldı. Basın açıklamasının yapıldığı yer, o zaman da bu zaman da basın açıklamalarının yapıldığı yerdir. İnsanlar yeni yeni gelmeye başlamıştı. Horonlar, halaylar çekilirken TOMA ve gazla saldırı oldu” dedi.

Cumhuriyet Meydanı, Dumlupınar Caddesi ve Sahil Caddesi üzerinde polislerin olduğunu belirten Kamil Ustabaş, “Dumlupınar Caddesinde bulunan dükkanlara gaz bombaları atıldı. Camlar kırıldı. Hatırladığım kadarıyla Sonay Kotil isimli bir kadın gaz kapsülü ile kafasından yaralandı. İnönü Caddesi’nde de dükkanlara gaz atıldı ve bir dükkanın çatısında yangın çıktı. Sonrasında Metin hocanın ölüm haberini aldık” şeklinde konuştu.

“POLİS ‘KÜÇÜK KÜBA’YA GELDİK, BURAYI DAĞITIP GİDECEĞİZ’ DEDİ”

Ustabaş, polisler arasındaki bir diyaloğa da şahitlik ettiğini söyleyerek şunları kaydetti:

“Sabah saatlerinde kolluk kuvvetleri çay ocaklarında oturuyorlardı. Biz de çay ocaklarındaydık. Bir polisin telefon konuşmasına şahit oldum. Polis ‘Küçük Küba’ya geldik. Burayı dağıtıp geleceğiz’ diyordu. O dönemin kaymakamı Abdullah Aktaş’ın ‘Gaz kullanma emrini ben verdim. Gaz stoklarımız bitti’ diye açıklaması olmuştu.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.