İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in muhalefete 'memleket masası' çağrısı yaparken HDP'yi dışlamasına tepki gösteren HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, "Derdiniz memleket masası değil de Saray’da oturacağınız bir masaysa bunun için muhalefeti alet etmeyin. Daha açık davranın” dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, İyi Parti’nin HDP’ye yönelik suçlamalarına ve Genel Başkan Meral Akşener’in “memleket masası” kurulması önerisi yaparken HDP’yi dışarıda tutmasına tepki gösterdi.
"SARAY'LA BİR İLİŞKİYE GİRMEK İSTİYORSA..."
Kısa Dalga Podcast’te gazeteci Kemal Göktaş'a konuşan Sancar, Akşener’in HDP’ye yönelik açıklamalarına ilişkin olarak şunları söyledi:
“Ortada planlı bir rahatsız etme hamlesi var. Açık söyleyeyim: İyi Parti’nin ve genel başkanının niyetleri nedir, bilmem. Saray’la bir ilişkiye girmek istiyorsa bunun için bizim üzerimizden manevra yapmasına gerek yok. Memleket masası diyor Meral Hanım. Bu ülkenin üçüncü büyük partisi hariç, diğer partilerin başkanlarını sayıyor ve birlik ve beraberlikten söz ederek memleket masası öneriyor. Çok derin bir analize ihtiyaç yok. Siz en az 6 milyon oyu olan Meclis’te ve Türkiye’de üçüncü büyük partiyi katmadan birlik ve beraberlik sağlayacaksınız, öyle mi? Hayır. Derdiniz birlik beraberlik değil o zaman. Derdinizi açık söyleseniz diyoruz. Derdiniz başka. Derdiniz memleket masası değil de Saray’da oturacağınız bir masaysa bunun için muhalefeti alet etmeyin. Daha açık davranın. Deyin ki Saray’da bir masa… O masanın oluşması için AKP ile ilişkiler farklı bir kanala akabilir. İyi Parti gerçekten muhalefette ise, iktidardan farklı olduğu yanlarını ortaya koymak zorundadır. Mesela ‘bu iktidar kutuplaştırıcı bir politika izliyor, dışlayıcı ve ayrıştırıcı bir üslubu var’ diyorlar. Oysa bize karşı iktidarın yaptığı şeyin aynısını yapıyorlar. O zaman zihniyet olarak iktidarla çok yakın duruyor İyi Parti. HDP’ye yaklaşım burada turnosoldur. İktidar çok uzun zamandır bütün politikalarını bizi ötekileştirme ve düşmanlaştırma üzerine, kriminalize etme üzerine kurmadı mı, diğer partilere de bizim üzerimizden yönelmedi mi? Aynı şeyi İyi Parti de yapıyor. O zaman bayağı örtüşüyor zihniyeti. Fiilen de ittifak yapmak istiyorsa yanına, muhalefeti alarak gitmesine gerek yok. Kendileri de gidebilirler. Bizimle uğraşmasınlar, biz Türkiye’de demokrasinin ve barışın sigortasıyız. Bizsiz Türkiye’ye demokrasi gelmesi çok zor. Bizim katkımız ve birikimimiz olmadan Türkiye’nin şu an yaşadığı demokratik, toplumsal ve ekonomik çöküşle baş etmek gerçekten mümkün değil.”
"DARBE POLEMİĞİ ÜZERİNDEN SİYASİ KAZANÇ ELDE ETME İSTEĞİ TEHLİKELİDİR"
Sancar, darbe söylentilerine ilişkin olarak ise “darbe ihtimalini işaret eden verileri görmediğini, fakat darbe tartışmasının ciddi bir tartışma” olduğunu söyledi. İktidarın elinde veriler varsa muhalefetle paylaşmasını ya da Meclis’i toplayarak bilgi vermesi gerektiğini ifade eden Sancar şöyle devam etti:
“Biz her türlü darbe girişimine karşı amasız, fakatsız durmaya hazırız. Bu Meclis 16 Temmuz 2016’da darbe girişiminin ertesi günü oybirliği ile darbeye karşı çıkma bildirisi hazırladı. Partiler aynı partiler. Gelsinler bu meclisi bilgilendirsinler. Hep birlikte ciddi bir tehdit olduğuna kanaat getirirsek karşısında duralım. Aksi takdirde yapılan şey hayaletler salmaktır, gölge boksudur, suyu bulandırmaktır. Bunun iktidar dahil hiç kimseye faydası yoktur. Darbe polemiği ve spekülasyonu üzerinden herhangi bir siyasi kazanç elde etme hesabı da etik değildir, siyaseten de tehlikelidir.”
"ÖLÜYE VE MEZARA GÖMÜLME HAKKI BÜTÜN İNANÇLARIN ORTAK NOKTASIDIR"
Sancar, Sevda Noyan’ın bir TV programında 50 kişiyi öldürebileceğine ilişkin sözleri ve ölüm orucuna ara verdikten sonra hayatını kaybeden Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek’in cenazesine yönelik tehditleri değerlendirirken de şöyle konuştu:
“Siz yukarıda düşmanlık dili üretirseniz aşağıda, toplumsal alanda fiili düşmanlığın ortaya çıkmasının da zeminini hazırlarsınız. Hiçbir kaygı duymadan, başına herhangi bir şey geleceğini düşünmeden 50 kişiyi öldürebileceğini söylüyor. Demek ki burada yargı da hukuk da etik de devre dışı bırakılmış. O zaman Türkiye’de toplumsal barış açısından çok ciddi bir problem olduğunu kabul etmek lazım. Ben daha vahim örnek olarak İbrahim Gökçek’in cenazesine yapılmak istenenleri göstermek isterim. Bölgede çatışmalarda hayatını kaybetmiş örgüt mensuplarına ait onlarca yüzlerce mezar tahrip ediliyor. Oysa Habil ile Kabil hikâyesine kadar geri gidebiliriz. Ölüm ve mezara gömülme hakkı belki de bütün inançların ortak kutsalıdır. Ölüye, mezara ve ölenin hatırasına saldırmaya kalktığınızda insanın bütün saldırganlığını, yıkıcılığını engelleyen medeni sınırlarını ortadan kaldırmış olursunuz. Medeniyet kaybının en çarpıcı sonuçlarından biri budur. Çünkü insaniyetten çıkıyorsunuz. Hiçbir inanç, siyasi görüş, hiçbir kişisel yaklaşım ölüye, mezara saldırmayı asla meşru kılamaz. Buna hep beraber karşı çıkmadığımız takdirde hepimiz insanlığımızdan büyük parçalar kaybetmeye devam edeceğiz.”
"KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ POLİTİKASIDIR"
Sancar, “Türkiye’de yeni bir çözüm sürecini olası görüyor musunuz? Hangi koşullarda bir barış süreci başlayabilir?” sorusuna yanıt verirken 2013-2015 arasında yaşanan sürecin tekrarının mümkün olmadığını belirtti. “Fakat Türkiye’de Kürt sorununu bu şekilde yönetmeye devam etmenin de sınırlarına gelindi. Hiçbir iktidar Kürt sorununda bu politikalarla uzun süre ayakta kalmayı başaramamıştır” diyen Sancar, “Bu iktidarı da eriten şu an en temel faktör güvenlikçi, şiddete dayalı politikadır. Kürt sorununun çözümsüzlüğü politikasıdır. Bu sınıra gelindiğinin en önemli işareti 31 Mart ve 23 Haziran seçimleriydi. Bu düşüş sürüyor. Birkaç yıl önce AKP- MHP oyları yüzde 60’ı aşıyordu. 1 Kasım’dan önce 62-63 civarı bir rakam vardı. Şimdi yüzde 50’nin altı deniliyor. Biz yeniden barış, yeniden demokrasi, özgürlük bütün bunları kapsayan bir demokrasi ittifakı oluşturalım, tabanda ve kurumlar arasında. O zaman çözümün kanalları da kendiliğinden belirecektir” dedi.
“BİRÇOK İNSANIN HAYATI GÖZDEN ÇIKARILDI"
İktidarın korona önlemlerini gevşetmesini eleştiren Sancar, “Öyle anlaşılıyor ki ekonomi işlesin diye birçok insanın hayatı gözden çıkarılmış oldu. Başka yolu yok muydu? Bize göre başka yolu vardı. 200 milyar liralık bir kaynağı bütçe içinde kalemler arası transfer ya da değişiklikle yaratmak mümkün. 2-3 ay üretim alanlarını kapatarak, en zorunlu alanlar hariç, insanlara gelir sağlamak mümkün” dedi.
Tedbirlerin geç alınması nedeniyle birçok insanın hayatını kaybettiğini savunan Sancar, “İktidar, Dünya’nın en kötü örneklerine bakarak durumumuzun iyi olduğu propagandasını yaymıştır fakat en iyi örneklerle kıyaslamayı hiç denememiştir, kamuoyunun bilgisine sunmamıştır” dedi.
Koronavirüsten sonra Dünya’da hem kötü yönde hem iyi yönde değişim için bir potansiyel ortaya çıktığına işaret eden Sancar “Belirleyecek olan bizatihi mücadelenin kendisidir. İnsanlığın büyük kısmı için olumlu bir değişimi sağlayacak bir özne yaratamazsak, güçlü mücadele ortaya koyamazsak daha da kötüye gidecektir. Umut mücadeleden doğar. Mücadele ettiğiniz sürece umut vardır. Adalet için, özgürlük için, eşitlik için şartlar müsait ve görev bize düşüyor” dedi.