Kaynartepe, 5 Nisan, Yunus Emre ve Muradiye Mahallelerinin birleştiği kavşak olan Bağlar Dörtyol Caddesi her gün olduğu gibi bugün de kalabalık.
Meydandaki mini park, iş bekleyen hamallarla dolu, Muradiye Mahallesi Muhtarlığı'nın yerini onlar bize tarif ediyor.
Görevinin ilk yıllarında 40 kız çocuğunu erken evlenmekten kurtardığı haberleri ile gündem olan mahalle muhtarı Dilek Demir ile bürosunda görüşüyoruz.
Diyarbakır merkezdeki tek kadın muhtarın bürosu, onu medyada görüp tebrik etmeye, fotoğraf çekmeye gelenlerle dolu.
Biraz sonra içeriye, kucağında engelli oğluyla bir adam geliyor. Adı Şakir, beş yaşındaki oğlunun sağ bacağının dizden altı engelli, ağır ameliyatlar olması gerekiyor.
Muhtar Dilek Demir, hayırsever girişimi Ahbap Grubuyla iletişime geçmiş ve çocuğun tedavisi için yardımcı olacakları sözünü almış.
Şakir isimli adamın düzenli bir işi yok; evi kira ve ailesinin geçimini kağıt toplayarak ve hamallık yaparak sağlıyor. Borçtan dolayı elektrikleri kesilmiş. Borcunu ödemesine rağmen elektriklerinin henüz bağlanmadığını, evinin bu yüzden soğuk olduğunu ve kayınvalidesinde kaldıklarını anlatıyor.
Muhtar Demir, adamın sorununu çözmek için ilgili yerlere telefon ediyor.
"14 yaşında önlüğüm üzerimden zorla alındı"
O gittikten sonra Dilek Demir, kendi büyük oğlunun da engelli olduğunu anlatıyor. "Oğlumun havale geçirdiğini bilemeyecek kadar küçüktüm'' diye anlatırken de gözleri doluyor.
Dilek muhtar, sonra dışarıda asılı dilek kutusunu işaret ediyor. Göreve seçildikten sonra ilk işi o kutuyu asmak olmuş.
"İnsanlar size her şeyi anlatmak istemeyebilir, ben de bunun için kutuyu astım, o sayede görevimin ilk iki senesinde 40 kız çocuğunu evlilikten kurtardık" diyor.
Çocuk yaşta evliliklerle mücadelesi, kendi hayat hikayesiyle de yakından ilgili.
"Ben bir çocuk gelinim. 14 yaşında önlüğüm üzerimden zorla alındı ve bana gelinlik giydirildi" diye anlatıyor.
14 yaşında, yedinci sınıfa gittiği sırada, babası onu hiç tanımadığı 27 yaşında bir adamla zorla evlendirmek istemiş. O günlere dönerken Dilek muhtarın yeniden gözleri doluyor:
"Kurtardığımız o çocuklardan birinin maruz kaldığı şiddet benim yaşadıklarımı hatırlattı. Çocuğu cennah denen sopayla dövmüşlerdi. Bunu duyunca, birden bire sanki 14 yaşındaki halim canlandı gözümde."
Okuldan eve döndüğünde, daha forması üzerindeyken babası ona akşam misafirlerin geleceğini söylemiş ve hazırlanmasını istemiş.
"Seni isteyecekler" dediğinde inanmak istememiş. Karşı koyunca babası ona şiddet uygulamış:
"Beni hortumla dövdü, kafamda tava kırdı, kulpları elinde kaldı, bütün itirazlarıma rağmen başaramadım, karşı gelemedim, küçük gelin oldum."
Annesi de karşı çıkmış lakin o da kızı gibi şiddet görmüş. Dilek de çaresizce kaderine boyun eğmek zorunda kalmış. Damadın yaşadığı eve "gelin" olarak gitmiş, bir yıl sonra, 15 yaşındayken büyük oğlu doğmuş.
"Kız çocuklarını rahat bırakın, izin verin okusunlar, ne istiyorsunuz bizden ya…" derken 14 yaşındaki Dilek gibi ağlamaya başlıyor.
Bebeği üşütüp hasta olunca ateşi yükselmiş, böyle durumlarda ne yapacağını bilememiş, onun havale geçirdiğini anlamamış bile.
"O çocuk, ben çocuk, bu yüzden engelli kaldı oğlum, O gün yemin ettim, eğer bir gün bir yerlere gelirsem, Allah'ın izniyle kimsenin küçük gelin olmasına izin vermeyeceğim dedim."
O dilek kutusuna gelen şikayetlerle bu çocuklardan haberdar oldu. Adreslerin de yazılı olduğu bu notları gördükten sonra aileleri defalarca ziyaret etti, ikna etmeye çalıştı. İkna edemediklerini de şikayet etti.
Kendi mahallesinin sınırlarında bu konuda şikayet gelmiyordu, "Bu konuda çok katı olduğumu biliyorlar" diyor.
Altı erkek adayı geride bıraktı
Dilek Demir sorunlu ve şiddet hikayeleriyle dolu 15 yıllık evliliğini, 17 yıl önce bitirdi. Bu süreçte de çocukları ona çok destek oldu.
Dört çocuğunu tek başına zorluklar içinde büyütüp okuttu ve mücadele etmekten vazgeçmedi.
Birkaç yıl önce kanser olan babasına da son güne kadar Dilek baktı:
"Hastalığından ölümüne kadar ona ben baktım, bebekler gibi altını temizledim, ölmeden kısa bir süre önce bana dönüp şunu dedi: 'Sana yaşattıklarımın günahını çekiyorum...' Helalleşti."
Dilek'in iletişim yeteneği yüksek. Muhtar olmadan önce de, sorunu olanlara çözüm bulmaya çalışıyordu:
"Çevremdekiler muhtar gibisin sadece mührün yok diyordu, bu yüzden 2014 seçimlerinde aday olmam için çevremden çok teşvik eden oldu."
Çocukları bu konuda da ona çok destek oldu. Mahallede daha önce kadın muhtar olmaması, onu en çok zorlayan durumdu. Buna rağmen altı erkek adayı 1500 oy farkıyla geride bırakabildi.
Seçim döneminde yaptığı ziyaretlerde direnç gösterenler de oldu, 'Kadınsın git evine otur' diyenler de... Kimileri de 'pantolon giydiğiniz yetmedi şimdi de muhtar olacaksınız' sözleriyle tepki gösterdi. Aday resimleri üzerine yazılan hakaretler, resimlerine bıyık çizenler, kalp işareti koyanlar ise cabası...
"Aklınıza gelebilecek her türden resimli tacizi yaşadım lakin beni destekleyenler sayesinde büyük bir farkla kazandım."
Dilek Muhtar, son yıllarda artan uyuşturucu satışı ve kullanımın da mahallenin büyük sorunlarından biri olduğunu anlatıyor:
"Uyuşturucu kullanmaya başlayan 15 gencimize yardımcı olduk, tedavi oldular lakin uyuşturucu sorunu çok ciddi bir problemimiz ve gençlerimizi zehirlemeye devam ediyor."
Geçim sıkıntısı, işsizlik ve uyuşturucu sorunları
Dilek Muhtar, Bağlar Belediye Meclis üyesi genç bir kadınla mahalle ziyaretine çıkacak ve biz de onlara eşlik etmek istiyoruz.
Yaklaşık dokuz bini yerli, 3 bini Suriyeli olmak üzere Muradiye Mahallesi'nin nüfusu 11 bini geçiyor. Sosyo-ekonomik yönden kentin en yoksul mahallelerinden biri olan bu mahallede, geçim sıkıntısı, bu bölge sakinlerinin başlıca sorunu.
Buradaki dükkanlar pek çeşitli değil, birkaç metrekarelik küçük bakkallar, içi boş kahvehaneler ve müşterisini bekleyen cins güvercinlerle dolu kafeslerinin olduğu kuşbazların önünden geçiyoruz.
Muhtar, yolda gördüğü herkesi tanıyor, selamlaşıyor, kimisi odun alacak parası olmadığından şikayetçi, kimisi elektriklerin çok sık kesilmesinden lakin hepsinin ortak gündemi artan hayat pahalılığı, yükselen dolar, yoksulluk ve çözülemeyen işsizlik sorunu.
Boş el arabasıyla muhtarı gören 78 yaşındaki bir mahalle sakini kadınları durduruyor. Evinin kira olduğunu ve aldığı emekli aylığının borçlara yetmediğini anlatıyor:
"Maaşım ile ancak borçları kapatabiliyoruz, bu arabayla odun taşıyorum, üç beş kuruş kazanabilsem onunla ekmek alıyorum, bu yaşıma geldim lakin ekonomik olarak hiç bu kadar zorlandığımı hatırlamıyorum, ne olacak bu halimiz?"
Bu zor sorunun yanıtı da kolay olmuyor ve kadınların "İnşallah bu günleri de geçecek…" sözleri yaşlı adamın ne sorununa ne de sorusuna yanıt oluyor.
Yolda kadınlarla konuşan bir diğer mahalleli ise, Kobani'deki çatışmaların ardından Diyarbakır'a yerleşen bir Suriyeli. Bir süre önce kalp ameliyatı olmuş, çöplerden kağıt topluyormuş, sağlığı bozulunca çalışamaz olmuş.
"Benim yerime çocuklarım kağıt toplamaya gidiyor, herhangi bir gelirim yok, acaba bizim için de yardım edebilir misiniz?" diye soruyor. Kadınlar adını, adresini muhtarlığa yazdırmasını söyleyerek caddede dükkanları dolaşmaya devam ediyorlar.
Bağların bu küçük mahallesinde sorun, sakinlerinde dert çok. Kime dokunsa bin ah işitiyor kadınlar. Tüm bu sorunlara çözüm bulmak ise çok zor.
Dilek Demir, mahalleyi kendi evi gibi gördüğünü anlatıyor.
"Mahalleden herkesin annesi, ablası gibiyim, insanları dinleyip yaralarına merhem olmaya çalışıyorum, her şeye koşamasam da, elimden geleni yapmaya çalışıyorum" diyor ve bir sürü dert yüklenerek muhtarlığa geri dönüyor.