Mültecinizi nasıl alırdınız?

Ali Rıza ÖzkanDün, Almanya’da yayınlanan Compact dergisinin genel yayın yönetmeni, eski komünist Jürgen Elsässer ile yazışırken hatırladım, bugünü, yani 20 Haziran’ı Birleşmiş Milletler ''Dünya Mülteciler Günü’ olarak...

Ali Rıza Özkan

Dün, Almanya’da yayınlanan Compact dergisinin genel yayın yönetmeni, eski komünist Jürgen Elsässer ile yazışırken hatırladım, bugünü, yani 20 Haziran’ı Birleşmiş Milletler ''Dünya Mülteciler Günü’ olarak belirlemişti. Ve yine, hayretle tespit ettim ki, dünyanın en çok mülteci alan ülkelerinden birisi olarak insanları mülteciliğe iten nedenleri en az konuşan ülkelerden birisiyiz. Hem de, AB içerisinde mültecilere dönük siyasetler iktidar ilişkilerini hayati derecede belirlediği halde!

Halbuki, Türkiye’de siyaset kurumu mülteciler konusunda çok daha duyarlı olmalıdır.

Avrupa ülkelerinde mültecilerin yaşam koşullarını uzun uzun anlatmayacağım. Sürekli devlet deneti altında, aç kalmayacakları miktarda gıda yardımı alarak sürdürdükleri hayatın ulusal ekonomilere yükünü de tartışmaya gerek yok. Gerek yok, çünkü, mültecilerin Türkiye’ye maliyetini düşündüğümüzde, Avrupa ülkelerinin sızlanmaları ve topluma pompalanarak siyasi ranta çevrilen öfke devede kulak kalır.

Buna karşılık, Türkiye’de sağdan ve soldan hiçbir siyasi partinin mülteciler üzerinden siyasi kazanç hesabı yapmadığını, siyasetine böyle bir temayı dâhil etmediğini görüyoruz. Peki, bu durumu olumlu olarak değerlendirebilir miyiz?

Çok açık olarak söyleyeyim. Cevabım, hayır olacaktır. Mülteciler konusunun Türkiye’de siyaset dışında tutulmaya çalışılması siyaset kurumunun aymazlığının yeni bir kanıtıdır. Çünkü, siyaset kurumu ülkenin ekonomisini, demografisini, kültürünü, siyasetini ve güvenliğini derinden etkileyen mültecilik gibi bir konuda siyaset geliştirmek zorundadır.

En son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim: her ülkenin temel görevi öncelikle kendi yurttaşlarının güvenliğini, sağlığını, ekonomisini, kültürünü vs. korumaktır. Hiçbir ülkenin siyaset kurumu, kendi sorumluluğu altındaki yurttaşlarının aleyhine bir mülteci siyaseti takip edemez, etmemelidir, edenler de kendi yurttaşlarına bunun hesabını verebilmelidir.

Mültecilik insan hakları sorunu mudur?

Aslında, Compact dergisi genel yayın yönetmeni Jürgen Elsässer ile konumuz, geçen hafta anti-semitizm temalı bir belgeselin WDR ve ARTE televizyonlarında yayınlanmasının reddedilmesi olacaktı. Belgesel yönetmeni Joachim Schröder, her İsrail karşıtlığını dahi anti-semitizm olarak değerlendiren belgeselinde Elsässer’i de, 2015 yılında bir gösteride yaptığı konuşma nedeniyle “anti-semitist'' olarak gösteriyordu.

Önce, iddia edilen videoyu izlememi önerdi, Jürgen Elsässer . İzlediğim videoda Jürgen Elsässer mülteci sorununu ABD’nin ve İsrail’in emperyalist emellerinin ve saldırgan politikalarının sonucu olduğunu ama bunun bedelini Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerine ödettiklerinden söz ediyordu!

Gerçekten de, sıklıkla karşımıza çıkan, hatta kanıksanmış genel kanaat, mültecilik olayını insan hakları çerçevesinde değerlendirmektir. Jürgen Elsässer ile konuşurken, bize kanıksatılarak kabul ettirilen bu görüşün ne kadar tehlikeli olduğunu anladım. Çünkü, emperyalist saldırı olmasa, örneğin Afganistan’da, Irak’ta ve Suriye’de mülteci akımı olacak mıydı? Elbette, hayır.

ABD’nin sebep olduğu bir saldırganlığın bedelini başka ülkeler, ama en çok da biz ödüyoruz. Mülteci sorunu, sadece mültecilerin yurtlarından edilmesinden ibaret bir sorun değil. Bu zorunlu göçün sağlık, güvenlik, ekonomik, kültürel vd. pek çok yan etkileri var ki, bunlar tüm dünya için kabul edilemez büyük yükler ifade ediyor.

Ne yazık ki, dünyada hiçbir mülteci sorunu tartışmasında emperyalizmin sorumluluğu, daha net olarak ifade etmek gerekirse, ABD saldırganlığının sorumluluğu masaya konulmuyor. Milyonlarca insanın ölümünden, yurtlarını terk etmesinden, işini, eşini kaybetmesinden, geleceğinin kararmasından sorumlu olan ABD, sadece seyrediyor! Mülteci sorunu emperyalizme karşı mücadele çerçevesinde ele alınmadıkça da, her türlü sorumluluktan azade seyretmeye devam edecektir.

Türkiye’nin mülteci sorunu

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)  verilerine göre Türkiye’nin sadece Suriyeli mülteciler için ayırdığı bütçe bugüne kadar 25 milyar doları geçmiş durumda. Türkiye’de resmi verilere göre 3 milyon civarında Suriyeli mülteci var. Kamuoyu gerçek rakamın bunun çok üzerinde olduğu konusunda hemfikir.

Türkiye Suriyeli mültecilere özel eğitim kurumları, gıda ve konut yardımı, bedava sağlık hizmeti yanında, özel girişimcilik hakkı da veriyor. Hatta, girişimci Suriyeli mültecilerin vergi vermemesi özellikle de Suriye’ye sınır kentlerimizde büyük tepki topluyor.

Geleceğe büyük çatışmalar biriktiren bu durumu ise, siyaset kurumu büyük bir sorumsuzlukla izlemekle yetiniyor. Halbuki, özellikle de Türkiye gibi ülkelerin ABD’den en azından üstlendikleri yükün bedelini talep etmek haklarıdır. Sorunu kim çıkardıysa, yükü de onun taşıması doğal olanıdır. Ancak, ABD her durumda olduğu gibi, bu konuda da, gaspçı, yağmacı tavrını sürdürmeye devam ediyor.

Dünya Mülteci Günü’nde, ülkemize sığınan tüm mültecilere ve bu yükü taşıyan tüm halkımıza ABD’siz, saldırı ve şiddetten uzak, barış be huzur içinde bir gelecek diliyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

ABC Kitap Haberleri

Her insan öldürür sevdiğini!
Polisiye edebiyat mercek altında
Bülent Arınç’ın yeni kitabı
Nadir Kitap ve kitantik’e erişim engeli
Demirtaş'ın Leylan'ı şimdi D&R raflarında