"Yalan zeka işidir, dürüstlük ise cesaret… Eğer zekan yetmiyorsa yalan söylemeye; cesaretini kullanıp dürüst olmayı dene…" demiş Victor Hugo
3,5 yıl önceydi.
Tarih: 10 Mayıs 2019
İlk kitabım ŞAKİ yayımlanmış ve gündem olmuştu.
Türkiyem TV'de program sunan Yavuz Selim Demirağ aradı ve programa davet etti. Arayan Yavuz ağabey olunca davete icabet etmemek olmazdı. Arabayla Ankara'ya gittim. Programa katıldım.
Programda kitabım içerisinde yer alan bilgileri konuştuk. Neyse program bitti Yavuz ağabey ağırlamak istedi ben İstanbul'a geri döneceğimi bildirdim. "O zaman yolunun üzeri beni de eve bırak" dedi.
Sohbet ede ede gittik. Eve bıraktım. Sonra İstanbul istikametine girdim. Gişelere geldiğimde telefon çaldı. Yavuz ağabeyin kızı arıyordu.
"Murat abi babama saldırdılar" dedi.
"Nasıl olur az önce ben bıraktım eve" dedim.
"Evet abi evin önünde saldırdılar" dedi.
"Yavuz abi iyi mi" dedim.
"Yaralı abi" dedi.
"Hemen geliyorum" dedim.
Sonra polis aradı ve nerede olduğumu sordu. Geri döndüğümü söyledim ve bu yazdıklarımı anlattım.
Sonra Yavuz abinin kanlı gömleği ile görüntülerini gönderdiler. Evinin önüne pusu kurup beklemişler. Ben bıraktıktan sonra 6 kişi sopalarla Yavuz abiye saldırmışlar. Kafası başta olmak üzere vücudunun çeşitli yerlerinden yaralanmış. Polis failleri tespit etti. İfadelerini aldı ve adli kontrol ile serbest kaldılar.
Yavuz ağabey 1 hafta hastanede tedavi gördü.
Şikâyet sonrası saldırıya ait iddianame 2 yıl sonra hazırlandı. İlk olarak Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü dava ama Yavuz Selim Demirağ'ın avukatı Erhan Tokatlı itiraz etti. İtiraz gerekçesini, "Bu sıradan bir kavga değil adam öldürmeye teşebbüstür. Bu nedenle Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmesi gerekir" diyerek anlattı. Mahkeme haklı gördü ve dosyayı Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi.
22 Eylül'de Ağır Ceza Mahkemesinde davanın ilk duruşması vardı. Değerli meslek büyüğüm ve ablam Müyesser Yıldız duruşmayı takip etti ve yazdı. Sanıklardan Faruk Çelik mahkemesindeki ifade de "Yavuz Selim Demirağ'ın içinde olduğu aracın kendilerini sıkıştırdığını, sonrasında araçtaki kişilerden birisinin inip kendilerine küfrettiğini, diğerinin ise gittiğini, sanık Orhan Çoban'ın da inip o şahsa karşı yürüdüğünü, aralarında tartışma ve bağırış çağırış yaşandığını" bahsetti.
Mahkeme Başkanı "Peki bu adam nasıl yaralandı? Neden yere düştü?" diye sorunca Furkan Çelik, "Yaralandığını bilmiyorum. Neden yere düştüğünü karanlıkta göremedim" karşılığını verdi.
Başkan, görüntülerde kendisinin arabadan elinde sopaya benzer bir cisimle indiğinin görüldüğünü hatırlatınca da Çelik, "Evet arabada bir sopa vardı. Korkudan aldım, sonra geri bıraktım" dedi.
Sanık Çelik, Başkan'ın, niye korktuğu sorusunu ise; "İki kişilerdi" diye cevaplandırdı.
Sanıklardan Adem Yavuz da olayın Furkan Çelik'in anlattığı gibi yaşandığını bildirip şunları söyledi:
"Furkan Çelik'in elinde sopa vardı, ama hiçbir şekilde vurmadı. Biz arabadan aşağı inince diğeri bastı gaza gitti, kaçtı diyebilirim. Yavuz Selim Demirağ ile Orhan Çoban arasında sadece itiş kakış oldu ve düştü."
Sonrasında Mahkeme Başkanı ile sanık arasında şu diyaloglar yaşandı:
Başkan: "Nasıl yaralandı? Orhan vurduğu için mi düştü?"
Sanık: "Tam göremedim."
Başkan: "İtiş kakışta bu kadar yaralandı, öyle mi?"
Sanık: "Düşmüş olabilir."
Başkan: "Arabadaki diğer kişi kaçtı mı?"
Sanık: "Öyle algıladım."
Başkan: "Algılamak nedir? Arabada kaç kişi vardı? Neden daha önceki ifadende 2 kişi demedin?"
Sanık: "Sormadılar."
Başkan: "Ama ben de sormadan söyledin. Tekrar soruyorum, diğer arabada kaç kişi vardı?"
Sanık: "2 kişi."
Adem Yavuz'un savunmasının ardından Demirağ'ın Avukatı Erhan Tokatlı, tüm sanıklara şu iki sorunun sorulmasını istedi:
"Trafikte tartışma yaşandığını söylüyorlar. Arabayı kullanan Murat Ağırel. Sanıkların bulunduğu araç ise onlardan önce Demirağ'ın evinin önüne geliyor. Acaba daha önce buraya kaç kere keşfe geldiler? Ve de Demirağ'a saldırmak için kimseden talimat aldılar mı?"
Mahkeme Başkanı, bu soruları tüm sanıklara yöneltti. Hepsi de Demirağ'ın evine daha önce gitmediklerini ve kimseden talimat almadıklarını söyledi.
Orhan Çoban da olayın kendisi ve Demirağ arasında yaşandığını belirtip, "Dengesini kaybetti. Kafasını kaldırıma vurdu galiba. Furkan'ın elinde sopa olduğunu görmedim. Kimse sopayla vurmadı. Gazeteci olduğu için bire bin katıyor" diye konuştu.
Yerseniz…
Mahkeme Başkanı, Murat Ağırel ve diğer tanıkların dinlenmesi talebinin kabulü, diğer taleplerin reddi ve üzerinden 3 yıldan fazla zaman geçmiş olsa da atılı suçun niteliği ile bunun yaptırımı dikkate alınarak sanıkların yurtdışı adli kontrol tedbirinin devamı kararıyla, duruşmanın 28 Şubat 2023'e bırakıldığını açıkladı.
Şahit olarak ben de ifade vereceğim. Ancak gözünüzü seveyim şu ifadelere bakar mısınız?
İnsan yalan söylerken utanır, sıkılır biraz.
Yalan söyledikleri aslında dakikalar içerisinde ortaya çıkar.
MOBESE kayıtları HTS ve baz istasyon verileri takip edilse gerçek ortaya çıkacak zaten.
Bu ülkede en kolay şey yalana söylemek…