İki meslektaşım Caner Taşpınar ve Ersin Eroğlu gölgede kalmış bir konuyu kitaplaştırdılar. Adını da Gölge Ordu koydular.
Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. diye yazsam çoğu kişi bilemeyecek. Kitabın konusu kısa adıyla SADAT ve kurucusu Adnan Tanrıverdi etrafında gelişen olaylar.
Adnan Tanrıverdi eski general. Bugünlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yakın olmasıyla, orduda İran usulü sakallı komutan olması talebiyle gündeme geliyor.
Gölge Ordu kitabı da tam olarak Cumhurbaşkanlığı Sarayının arkasındaki bu "askerî strateji" aklının detaylarını anlatıyor.
Hatta kitapta bir olay dikkatimi çekti.
Adı Gürcan Onat…
Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği'nin (ASSAM) Başkan Yardımcısı ve SADAT kurucusu.
ASSAM da SADAT öncesinde kurulan kendilerine göre 28 Şubat'ta mağdur olanlara yardım eden bir dernek.
Bu ismin Harp Okulu mülakatlarında görev aldığı ortaya çıkmıştı. Kitapta bu isimler ilgili bilgilere yer verilmiş.
Kitapta yer alan bilgilere göre 1999 yılında Binbaşı rütbesindeyken kendi isteği ile emekliliğe ayrıldı. Emekli olduktan sonra Tanrıverdi ile aynı yolda yürümeye başladı.
Gürcan Onat'ın SADAT kuruluşunda şirket hissesi var. Ayrıca, Gürcan Onat'ın yöneticisi olduğu ASSAM'ın başkanı da yine Adnan Tanrıverdi… Yani SADAT ve ASSAM aynı kuruluşlar.
Öncelikle, Harp Okulu'ndaki mülakatlarda sadece SADAT'çılar yoktu. SADAT'ın yanı sıra, Balyoz-Ergenekon gibi FETÖ kumpaslarında mağdur olmuş askerler de vardı. Ancak, bunlar isyan noktasına gelip bıraktı.
Harp Okulları mülakatında, genellikle beş kişilik bir komisyon görev yapıyordu. Askere alınacak isimlerin seçimine, asker neredeyse müdahale edemiyordu. Komisyonda sadece bir muvazzaf asker bulunuyordu. Çoğunlukla yarbay rütbesinden seçilen, zaman zaman binbaşı ya da albay da olabilen askerin, mülakatta sözü hiçbir şekilde geçmiyordu. Öyle ki bir mülakatta askeri üye, "Bizi dinleyen yok" diyerek sinirlenip salonu terk etmişti.
Bir mülakatta ise asker üye, başvuran 10 türbanlı adaydan 8'ine olumlu oy kullanmıştı. Ancak 9'uncu isme "yeterli değil" deyince, "Türbanından mı rahatsız oldunuz" denilerek taciz edilmişti.
Örneğin bir komisyonda, adaya, "Muhsin Yazıcıoğlu sence kazayla mı suikastla mı öldü" diye soru sorulmuştu. Birinde, "asrın lideri" diye anılarak, adayın Erdoğan'a bakışı sorgulanmıştı. Hatta birinde Atatürk ile Erdoğan'ı karşılaştıran yorum yaptırılmıştı. Bu sorular, "Millî ve yerli aday seçiyoruz" diyerek gerekçelendiriliyordu.
Gölge Ordu kitabında anlatılanlara göre gerilim öyle bir arttı ki iş isyan noktasına geldi.
Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı, mülakatların yapıldığı binaya kadar gelerek, "FETÖ bağlantılı bu isimleri bizim okulumuza alamazsınız" diyerek infial etti. Bunun sebebi, kimi adayların FETÖ okullarından gelen geçmişiydi. Bu tartışma sırasında, komisyondaki eski askerlerden bazılarının da çocuklarını FETÖ okuluna verdiği anlaşıldı.
Haliyle bu durum mülakatlarda bir şeyi de açığa çıkardı.
İşte Gölge Ordu kitabında da mülakatlarla ilgili ilk kez yayınlanan bir bilgi notu var.
Genelkurmay'a gönderilmiş. Bilgi notunun konusu şöyle: Millî Savunma Üniversitesi 2018 Yılı Askerî Öğrenci Mülakat Heyetindeki Değerlendirmeler.
Bilgi Notu özetle şöyle diyor…
"Heyeti oluşturan üyelerin 4 sivil ve 1 muvazzaf personelden oluşması, muvazzaf asker üyenin etkisinin neredeyse hiç olmaması, özellikle Millî Savunma Bakanlığı'ndan gelen Daire Başkanları, Emekli Asker ve Psikolog üyenin adaylara sorduğu ayırt edici soruların muhafazakar görünümlü, tarikat/kripto FETÖ elemanlarının kolayca cevaplayabileceği dini içerikli sorular olması, kendilerine göre seçme kriteri oluşturduklarını açıkça göstermektedir."
"Alım heyetindeki MSB'den gelen daire başkanlarının (sivil/general-amiral) mülakata gelen adayların 2014'ün ikinci yarısına kadar her türlü tarikat/cemaat (FETÖ dahil)'in yurtlarında kalmalarını, dershanelerinde eğitim almalarını normal karşılamış ve bu duruma karşı çıkan asker üyelere baskı yaparak tehditlerde bulunmuşlardır."
"Sonuç olarak alım komisyonlarında liyakatin olmayışı, adam kayırmacılığının açık seçik yapılması siyaset/mezhep ve de bölge ayrımcılığının hat safhada olmasının devlete güveni zedelediği gibi eşitlik ilkesine de aykırı olduğu değerlendirilmektedir."
Akıl alır gibi değil.
Yetmiyor daha sonra 5 Mart 2020 tarihli ve imzalı belgede, Millî Savunma Bakanlığı Personel Genel Müdürü Bilal Durdalı ile görüşen komutan tutanak tutuyor.
Tutanakta, astsubaylıktan subaylığa ve uzman erbaşlıktan astsubaylığa geçişte, yazılı sınavı geçenlerin sicili için sadece Emniyet Genel Müdürlüğü ve Millî İstihbarat Teşkilatı'nın bildirdiği hususlara bakılacağı söyleniyor.
Sonuç olarak…
Genelkurmay Başkanlığı orduya alınacak subayların mülakatlarında sadece sözü dinlenmeyen bir askere yer veriyor. Bu normalmiş gibi davranılıyor.
Mülakatlarda sorulan ayırt edici soruların muhafazakâr görünümlü, tarikat/kripto FETÖ elemanlarının kolayca cevaplayabileceği dini içerikli sorular olması ise esas niyeti ortaya koyuyor.
Ama bu dinci kafa şunu bir türlü anlamıyor.
İstihbarat örgütü gibi hareket eden tarikatların en iyi yaptığı şey sızma operasyonlarıdır. Dün Cumhurbaşkanının yanına kadar örgüt üyesi sokanların bu mülakatları geçemeyeceğini mi sanıyorsunuz.
Hem Caner Taşpınar'ı hem de Ersin Eroğlu'nu tebrik ediyorum. Gölge Ordu kitabını okumalısınız…